- Kategori
- Ben Bildiriyorum
Araştırmalara göre, topluluk önünde konuşmak en korkulan aktiviteymiş

Orhan Pamuk
Bilip yazmak başka, bildiğini, hele ki sözlü aktarabilmek başka bir şeydir. Yazmak nasıl ki bir sanatsa, güzel konuşma yeteneği de ayrı bir sanattır.
Güzel yazabilen birisinden güzel konuşmasını da beklemek duygusal bir reflekstir.
Geçtiğimiz yıllarda Milliyet’in sayfalarında yazan yazarların toplandığı minik bir zirve yapılmıştı.
Görüşme sonrası katılımcı yazarların minik zirve hakkındaki izlenimlerini okumuştum.
Şu an adını hatırlayamadığım bir yazarın, aklımdan hiç çıkmayan şu ifadesi ise hâlâ aklımdadır:
"Blogda her konuda fikir bildiren arkadaşlara baktım da iş konuşmaya sohbete geldiğinde kimse de çıt yok, sanki o yazıları kaleme alan kişi o kişi değil."
Meâlen bunu söylemişti blog yazarı.
Bu beklenti haklı olabilir miydi?
Evet.
Gerçekten güzel yazabilen hiç değilse asgari ölçüde güzel de konuşma yeteneğine sahip olamaz mı?
Milletlerarası bir yazarlar toplantısında John Steinbeck’in de konuşması istenilmişti. Steinbeck kürsüye çıktı : "Yazarın işi konuşmak değil, yazmaktır" dedi, indi. [1]
Şayet konuşsaydı önündeki yazılı bir metinden mi yoksa emprovize bir şekilde mi yapardı onu hiç bilemedik.
Yazarın işi konuşmak değil yazmaktır ancak konuşması gerektiğinde söyleyecek iki çift lafı da herhâlde vardır.
Frankfurt Kitap Fuarı'nda konuşma yapmak için kürsüye çıkan yazar Orhan Pamuk konuşmasını yaptı ancak Nobel Edebiyat Ödülü almış ve adını dünya edebiyat tarihine altın harflerle yazdırmış biri olarak konuşmasını önünde duran yazılı metinden yaptı.
Çok iyi yazıyordu, en iyiydi, bir numaraydı, karizmatikti, elitti, eserleri dünya dillerine çevriliyordu ancak kendini ifade ederken yazılı metine ihtiyaç duyuyordu.
Herhangi bir siyasi partiyle doğrudan ya da dolaylı organik bir ilişkim yok.
Ancak herhangi bir siyasi partinin kıçıkırık bir temsilcisi dahi olsaydım ya da en metruk köyümüzün mahalle muhtarlığı bir seçim kampanyasıyla paralel yürütülseydi ve işbu sebeple bir konuşma yapmam gerekseydi, yazılı bir metin kullanmazdım.
Hele ki estağfurullah Nobel Edebiyat Ödülü falan alsam ve uluslararası bir organizasyonda konuşma yapmam lâzım gelse, olabilecekleri sanırım anladınız.
Sabrın sonu ile
Bibliyografya:
[1] John Steinbeck, Dünya Klasikleri Dizisi, Cennetin Doğuşu, Engin Yayıncılık, Türkçesi: Vahdet Gültekin, 1.baskı, sf. 5, 1990,İstanbul