Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

01 Şubat '12

 
Kategori
Kitap
 

Arı mı Karınca mı ? Cevat Turan'ın yazısı.

Arı mı Karınca mı ? Cevat Turan'ın yazısı.
 

Arı mı Karınca mı Cevat Turan’ın yazısı. Cevat Turan emekli öğretmen. Adabelen ışığı yayılmış Ortaklar Öğretmen Okulu'nda.

Adabelen Dergisinin bu sayısında " Haydi Adabelen’e" başlıklı kitabı  ile şiirlerini içeren kitabın tanıtımı yapıldı.

Cevat Turan 1961 yılında mezun olmuş bu okuldan. 4. Kitabı.

Diğer kitaplarının da Adabelen ruhu ve anıları ile yayımlanmış olduğunu düşünüyorum…

Ve en önemlisi Ortaklar’da okuduğu yıllarda  Öğretmen Okulları’nın en verimli  yıllarıdır diye düşünmekteyim.

Ben kendisiyle henüz tanışmadım.

Ancak gönderdiği Arı mı Karınca mı başlıklı bir yazısını okudum. Bu çok güzel bir yazı. Çıkar çevrelerinin ve beklentilerinin ürünü olmamalı yazılar. Yazılar halkın bağrından ülkenin gerçeklerinden çıkmalı. Yazılan her dalın gerçekleri yansıtması halkın benimsemesi ile gelişecek demokrasi  ve barış anlayışı.

Yazar diyor ki ulus yolunda yola çıkanların yolu açık olsun.

Şimdi Cevat Turan’ın yazısını yayımlıyorum. (Nabide Kılınç)

ARI MI? KARINCA MI

Lefonten’e taktım kafayı. Öğrencilik yıllarından bu yana bir türlü içime sindiremedim, “AĞUSTOS BÖCEĞİ İLE KARINCA” masalını.

9 İLE 16 yıl toprak altında yeryüzüne çıkmayı bekleyeceksiniz, 45 gün sonra da öleceksiniz. Siz olsanız çalışır mısınız? Ben çalışmazdım doğrusu. Ama AĞUSTOS BÖCEĞİ çalışmış. Şarkılar üretip, şarkılar söylemiş. Hem de cep doldurmak için değil, meşhur olmak için hiç değil. Kutsal bir görev uğruna söylemiş şarkılarını. Sesini beğenen biri ile evlenip, soyunu sürdürecekler. Üretecekleri yumurtalar 9–16 yıl toprak altında kalacak. Yeryüzüne çıkıp kurda kuşa yem olmazlarsa eşlerini bulsalar da, bulamasalar da 45 gün sonra öleceklerini bile- bile.

Lefonten ise Ağustos böceklerini; tembel, işe yaramaz, zamanını boşa harcayan bir sınıf olarak tanıtmakla kalmamış, sanatı kötüleyip, sanatçı ve şarkıcıları da küçümseyip, aşağılamak istemiştir. Üstelik Ekim ayını görmeye ömrü yetmeyen Ağustos Böceğini kış ortasında karıncanın kapısına dilendirmeye göndererek onurunu kırmak için gayret göstermiştir…

Ya karıncalar ne yapmış? Ne üretmiş? Hiç karınca yumurtası yiyen var mı? Karınca sütü içen? Etini yiyip kürkünü giyen?

Yiyeceklerini kendileri mi üretmişler? Hayır. Harmandan çalmış, mutfaklardan aşırmış, depolarını doldurmuşlar. Kimselerle paylaşmışlar mı? O da hayır!“Hep bana, hep bana” zihniyetini, bencil, paylaşmaya yanaşmayan, anamalcı görüşü dünya çocuklarının beyinlerine sinsice yerleştirmeğe çalışmış öğretmenleri de kullanarak. Bu masalı ya bilinçli veya ısmarlama olarak yazmış olmalı Lefonten.

Çünkü iki türlü yazar vardır.

GERÇEK YAZAR, ÇEKER KAYGI TASA

ÇAKMALARA DA DENİLİR YAZAR KASA

Yazar kasalar toplum yararına hiçbir şey yazmazlar. Paylaşımcı düşünceyi yazmak görüşlerine ters gelir. Yazar- kasa çekmecesine konulan parayı yazar. Yazar kasa bankamatik kartlarından hesabına geçen kadar yazar. Veya hesabına para yatıranların isteği doğrultusunda yazar. 

Lefonten niye “AĞUSTOS BÖCEĞİ İLE ARI” öyküsü yazmamış. Arı sınıfında üretim vardır. Emek vardır. Paylaşım vardır.  Paylaşımın yanında, arıların dünya için yaptıkları çok daha yaşamsaldır. Dünya; ayakta duruşunu, canlılar hayatta kalışını arılara borçludur. Tüm çiçek açan bitkiler arıların bal toplama sırasında oluşturdukları tozlaşma ile ürün verirler. Tohumlanırlar. Bu tohumlarla çoğalır, öbür canlılar da bu tohum ve meyvelerle doyunurlar. Bitkiler ve ağaçların sayıları artar. İnsanların maden için kestikleri, para hırsıyla yaktıkları yeşillikler, arıların etkinliği ile çoğalır. Oksijen artmasına neden olarak tüm canlıların yaşamasını ve dünyanın ayakta kalmasını sağlarlar.

İşte yazar kasa olmayanların yapması gereken; karıncaların bencilliği, hırsızlığı ve paylaşmazlığını vurgulamak, arı gibi, insanlığa ve dünyaya yararlı çalışmalar yapanları örnekleyip öne çıkarmak olmalıdır. Sanat ve kültürün mayası böyle tutulur.

Uluslararası çıkar çevrelerinin ve ilkel anamalcı düşünce sahiplerinin beklentilerini okşayıcı eser ve yazılar yazmakla kültür ve sanat sağlanmaz. Sanat ve kültür, geniş halk kitlelerinin gelişip ilerlemesine katkıda bulunmakla oluşturulur. Çünkü kültür ve sanat, halkın benimseyip özümsemesiyle sağlanan bir bütündür. Sanat ve kültür solo şarkı söylemek değildir. Barış, özgürlük ve paylaşım notalarını hep birlikte türkü gibi söylemektir kültür ve sanat.

Hepinizi emek ve ulus korosunda türküler söylemeye çağırıyorum. Bu yolda, yola çıkanların. Yolları açık olsun…    

 
Toplam blog
: 642
: 524
Kayıt tarihi
: 19.07.08
 
 

Muğla'nın YERKESİK  beldesinde dünyaya gelmişim.  Yöremin o solunacak havasını, coğrafyasını çok ..