- Kategori
- Hayvanlar Alemi
Arıların Alemi !

Kovandaki arıların düne kadar çok düzenli bir yaşantıları vardı, hiçbir şey aksamıyordu. Halbuki bu sabah her şey alt üst olmuşa benziyor. Binlerce arı, balözü yüklerini kovana kadar taşımış olan işçi arıların içeri girmelerine engel olmak pahasına, tam bir kargaşalık içerisinde kovandan dışarı fırlıyor, bir dala asılı duran bir salkımın üzerinde kümeleşiyorlar. Dikkatli bakıldığı zaman bu salkımın arılardan meydana geldiği farkediliyor...
Kümenin etrafında bir dalgalanma oldu!.. Arıların bir kısmı havalandı, canlı salkım yerinden oynadı; birbirlerine çok yakın uçan arılar başka bir dalın üzerine kondular hep beraber. Yerlerini yurtlarını bırakmışlar, adeta göç ediyorlar zannedersiniz. Kovanda hiç arı kalmayacak mı acaba?
Hayır, tabi ki kovan boşalmayacak. Kovanın kapısında duran yaşlı bal arısı eğer konuşabilseydi, olanları bizlere nasıl aktarırdı dersiniz?.. Sanırım şöyle...
"Ana arımız, ya da diğer adıyla kraliçemiz o kadar çok yumurta yaptı ki kovan bize dar gelmeye başladı. İşte bu yüzden, arıların bir kısmı ana arıyla birlikte başka bir kovan kurmaya gitti. Biraz evvel dalın üzerinde gördüğünüz arı topluluğu onlardı. Yola çıkmadan evvel kovandaki yedek bal ile karınlarını tıka basa doyurdular; kuracakları yeni kovanda bu bala ihtiyaçları olacak. Şu sırada kovanımızda yeni ana arılar doğuyor. İçlerinden en güçlüsü, kendisiyle aynı anda dünyaya gelecek olan diğer ana arıları öldürecektir. Çünkü arıların kutsal yasasına göre, bir kovanda ancak bir tek hükümdar olabilir.
"Yeni ana arımız doğunca kovan her zamanki normal yaşantısına kavuşacaktır. Kovanda bütün bir kış mevsimini geçirdiğim, bana verilen pek çok güç işi yerine getirdiğim için artık yaşlı bir arı sayılıyorum ve hayatımın bu son günlerini, kovanın kapısında bekçilik yapmakla geçiriyorum.
"Şimdiki görevim, kovanımıza girmeye yeltenecek bütün yabancıları, hattâ eğer bizden değilse arıları bile, ucu zehirli iğnemle sokarak engel olmaktır.
"Geçen sene doğduğum günden bu yana, ne işler başardım, başımdan neler geldi geçti, bir bilseniz. Yumurtadan çıkar çıkmaz, işçi arılar beni ve benim gibi yeni doğan arıları petek gözlerine yerleştirdiler. Orada, çiçeklerin o nefis balözüyle beslenerek güçlü kuvvetli bir arı haline geldim. Lâkin hemen kovanın dışına çıkmama izin vermediler; bana önce ev işleri gördürttüler. İlk görevim, yumurta veya larvalarla dolu yuvaları belli bir ısıda tutmaktı. Kanatlarımı hızlı ya da yavaş çırparak yuvaların, istenilen 30 derece sıcaklıkta kalmalarını sağlıyordum. Bundan sonra temizlik işlerine verildim... Bu defa, ana arının içerisine yumurtladığı anaarı petek gözlerini temizlemekle yükümlüydüm. Bu görevdeyken, bir gün, her anaarı petek gözüne bir yumurta bırakmak için şişkin karnını bir o yana, bir bu yana oynatan ana arıyı görmüştüm.
"Daha sonraları, yine kovanda kalmak şartıyla, havalandırma ve temizleme işlerinde çalıştığım, dolayısıyla tecrübeli sayıldığım için, bu işleri yerine getiren arkadaşları denetlemekle görevlendirildim. Bunun ardından, yumurtalara ve kurtçuklara bakan arıların arasına katıldım. O sıralar henüz gençtim, kurtçukların büyük iştahla içtikleri, arı sütü denilen, beyazımsı bir sıvı salgılardım. Arı sütünden sonra kurtçukların ağzına çiçektozu ve balözü de akıtmak gerekiyordu. Bu şekilde beslenip gelişen kurtçuklar, yumurtadan çıkışlarının altıncı günü, sonradan benim yaptığım bir mum ile üzeri sıkıca kapanan petek gözlerine yerleştirilirler, burada başkalaşma evrelerini geçirdikten sonra arı olup dışarı çıkarlardı.
"Durun, daha bitmedi; başka işler de gördüm... İlkbaharda, yeni yumurtlama mevsiminde petek gözü yapmakla görevlendirildim. Bize çok fazla petek gözü gerekiyordu. Demin gördüğünüz gibi, yer darlığından binlercemiz buradan taşınmak zorunda kaldık. Petek gözü yapmak için bu kadar çok mum üretebileceğim hiç aklıma gelmezdi doğrusu! Bu görevlerden başka, taşıyıcı arıların, getirdikleri çiçektozunu, balözünü boşaltmalarına yardım ettim; durup dinlenmeden günlerce, aylarca bal yaptım! Siz insanlar, arıları uçan böcekler olarak görürsünüz ama bir kentin iyi yönetilebilmesi, düzenli bir hayat sürülebilmesi için ne işler başarmanın gerektiğini bilmezsiniz.
"Ancak bu görevleri yerine getirdikten sonra bana kovanın dışında çalışma izni verildi. Gerçekten, çiçektozunu uzaklardan taşımak, balözünü çok dikkatli emmek, bilgi ve ustalık isteyen, hayli zor işlerdir.
"Artık yıprandım, yoruldum. Şimdi kovanın kapısında, arıların uçuşa kalktıkları deliğin başında beklemek düşüyor bana. Ancak, bugüne kadar bana verilen bütün görevleri başarıyla yerine getirdiğim için kıvanç duyuyor ve kendimi çok mutlu hissediyorum."