Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

15 Mart '19

 
Kategori
Deneme
 

Artık Benimle İlgili Değil!

Yıllarca yazı yazmayı kendimi (düşüncelerimi+duygularımı+tecrübelerimi+hayallerimi+ilmimi+zanaatımı+sanatımı) bu dünyaya aktarmak için bir araç olarak kullandım. Hep şunu haykırmaya çalıştım: Evet, bu dünyada ben de varım ve önemli bir varlığım birçok açıdan.

Ta ki düne kadar!

Bir şey oldu; anlamlandıramadığım bir şey, bir his de değil bu. Aniden gönlüme düştü yepyeni bir durum mu desem yoksa var olma biçimi mi, ama söyleyeceğim şey o kadar basit ki, anlaşılması, anlatması o kadar zor ki ve hatta hiç anlatmak istemediğim ölçüde gereksiz ancak anlatmasam da olmayacak çünkü bugüne kadar bir yol geldim ve bu yolda size bir karakteri oynadım, yani benim varlığıma sizi inandırdım.  Ve tam bu noktada, kendime tamamıyla eriştiğimi hissettiğimde de dün itibariyle yok oldum. Ortadan kayboldum. Ben olmanın hiçbir hikmet-i değeri kalmadı.

Ne kadar saçma, algılanamıyor değil mi?

Üniversitede yüksek lisans hocası iken öğrencilerime sorardım: Bu dünyada en zor şey nedir diye ve hiç kimse bilemezdi cevabını: Kendin olmak!

Şimdi de diyorum ki ne önemi var?

Bizim gibi başarmayı hedeflemiş egosantrik insanların en temel özelliğidir yaşamın içinde kendini var edip belirlemek. Ve bunu gerçeklemek için de hiç durmadan üretiriz de üretiriz. Ve bunu yaparken de başarmak için her zaman daha büyük hedef belirleriz. Örneğin ülkeyi kurtarmak gibi idealize edilmiş bir duyguyu yüreğimize vatanseverlik olarak ekeriz. Ve bunun için de, örneğin Atatürk gibi bir lideri örnek olarak seçeriz. Onu, Napolyon'u, Stalin’i ve hatta Hitler’i bile inceleriz. İnanışlarını, yaşayışlarını, düşüncelerini haddinden daha fazla önemseriz.

Niye ki? Evet, neden?

Diyelim ki Türkiye’yi kendi önderliğimde kurtardım; ne olacak? Eserimle kitaplara geçip ülkemi kurtaran bir adam olarak anılsam diyelim, benim varlığım anlam mı kazanmış olacak böylelikle? Yani bu durumda beni varlık olarak sizler teyit etmiş mi olacaksınız? Ya da Türkiye bir benle kurtulacak mı? Ya öldüğümde? Atatürk de öldü. En büyük eseri de şekil değiştirdi...

Gandi de öldü! Malcolm X de öldü. Hitler de öldü. Napolyon da öldü. Goerge Washington da öldü. Hepimiz öleceğiz...

Öldüğümde sözlerim de ölecek, duygularım da, aşkım da, varlığım da yok olacak.

Shakespeare’in eserleri yaşıyor da, insanlık da herhangi bir değişiklik var mı?

Karacoğlan, Aşık Veysel, Yaşar Nuri Öztürk, Nam-ı Kemal, Yaşar Kemal, hepsi, herkes öldü ve ölecek.

Komünizm öldü. Romantizm öldü. Gerçekçilik şiir akımı da ölecek. Kapitalizm ölmek üzere, keza Globalleşme de ölecek.

Önemli ve var olduğu kabul edilen her şey öldü. Belki gün gelecek dinler de yok olacak. İsrail’i savunan ABD bile kalmayacak. İngiltere emperyalizmin kalesi olarak ölmedi mi, şekil değiştirmedi mi?

Bir sürü aşklar da öldü. Nitekim Romeo ve Jülyet aşkı da öldü. Ferhat ile Şirin’in aşkı hiç tamamına ermeden yok oldu.

Aşık Veysel’in karısı da onu terk etti.

Newton’un yasaları değişmek üzere. Quantum Matematiği de bir gün ölecek.

Dünyanın en zengini olmayı başarmış adamlarından Steve Jobs bile öldü.

Eee?

Demokrasi de ölecek. Cumhuriyetçilik bir gün var olmayacak belki.

Halkçılık öleli bir yüzyıl oldu.

Türkiye’de tarım ve hayvancılık da öldü. Canlandıralım mı? Ok, yapalım. Ama doğa da can çekişiyor. Güneş de bir gün patlayacak; galaksimiz de ölecek.

Kulüpler öldü. Diskolar öldü. Müzik setleri öldü. Ev telefonu öldü. Pek yakında televizyon da teknoloji olarak ölecek. Bir yüzyıla kadar insanların kopyaları insanlar için yaşayacak ya da insan ölecek de kopyası onun için yaşayacak.

Devlet kavramı da can çekişiyor tüm dünyada. Hukuk evrenselliği adalet dağıtamayacak ölçüde devşiriliyor tüm dünyada. Cinsiyetler öldü. Cinsiyetçilik kalmadı.

Belki bir yüzyıl sonra kimse Atatürk’ü hatırlamayacak. Fikriye zaten yaşarken öldü, öldürüldü. Atatürk niye Latife hanımın mektuplarını yayınlatmadı? Kim yayınlayabilecek? Acaba orada yazanları hiç öğrenemeden yazılanlar tarih içinde yok olacaklar mı?

Bu yazıda ölümü mü, ölümlülüğü mü anlatıyorum? Hayır...

Mıçımızı da yırtsak önemsiziz, bu kadar! En az bu blog kadar önemsiziz!

600’e yakın blog yazdım ve bunların içinde bir %10 kadar enfes blog yazdım da ne oldu? Prof. Dr. Erdal Ceyhan iki yıl evvel vefat etmedi mi? Ya onun yazdıkları...

Evet, kabul, bir varlığım ama o kadar!

Yaşar giderim ölüme kadar...

İşte size bugüne kadar yazdığım en kişisel blog. Artık hiçbir şey benimle ilgili değil!

 

 
Toplam blog
: 631
: 293
Kayıt tarihi
: 10.04.11
 
 

Eric'i külden yarattım. Tamamıyla benim eserim. Söyleyeceği çok sözü, söylemek istediği az sözü. ..