Başbakan Erdoğan, resmi adı "Adalet ve Kalkınma Partisi" olan ve "AKP" şeklinde kısaltılan partisine bu kısaltma ile hitap edenleri "edepsizlik" ile suçlamış ve partisine "Ak Parti" denilmesini istemiş.
Anlaşılan Başbakan' ın en azından lafta kalsada "Ak" olma arzusu var. Ancak "Ak" olabilmek için öncelikle "edepsizlik" kriterlerini partinin adının kısaltmasından daha üst seviyelere çıkarmak gerekir.
Asıl edepsizlik:
Dini siyasete alet edip cami ve tarikat evlerinde toplanan paralarla televizyonları siyasi amaç için kullanmak, bu durum ortaya çıkınca bunu yapanlara hesap soramamak ve RTÜK gibi önemli bir kurumu işgal etmelerine seyirci kalmaktır.
Ülkenin en saygın insanlarını haklarında iddianame hazırlanmadan hapislerde çürütmek ve onları hem mecazi hem de gerçek anlamda kanser etmektir.
Ermenistan' a yaranmak için tarihsel bağlarımız olan ve enerji bağımlısı olduğumuz Azerbeycan' ı küstürmektir.
60 milyon dolara uçak, 40 milyon TL' ye Çankaya Köşkünde tadilat yapmaya para bulurken 30 milyon dolara yapılabileceği Valiliklerce tespit edilmiş olan Suriye sınırındaki mayınları temizlemek için 750 milyon ile 1, 5 milyar dolar hesap çıkarıp bu toprakları 44 yıllığına başka bir ülkeye teslim etmektir.
Kürtlere açılım adı altında her türlü tavizi verirken bunun karşılığını şehit kanıyla almaktır.
A.B.D ve onun en yakın dostu İsrail ile "Stratejik ortak" olurken, aynı zamanda kendi vatandaşlarının ve dindaşlarının yaşadıklarına "trajik ortak" olmaktır.
2003 yılında Tezkere oylaması sırasında topraklarını yabancı ülke askerlerine T.B.M.M' deki onurlu duruş nedeniyle açmayı başaramayan hükümetin, aynı coğrafyayı bu kez "sivil asker" olacakları şüphe götürmeyen İsrail' lilere açmasıdır.
Türkiye, Cumhuriyet tarihinden bu yana karşı karşıya kaldığı en tehlikeli dönemden geçerken, teröristin sözlerine inanıp "tarihi fırsat" kandırmacasına inanılmasıdır. Bu "tarihi fırsat" Türkiye için değil, onu bölmek isteyen; "bölücü Kürtler", "radikal dinciler", "satılık sözde aydınlar" ve "emperyalizmin işbirlikçileri" içindir.
