Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

23 Aralık '18

 
Kategori
Psikoloji
 

Aşırı Özgüvenle Beslenen Gençler Evlenemiyorlar

Aşırı Özgüvenle Beslenen Gençler Evlenemiyorlar
 

Aile ve toplum tarafından aşırı özgüvenle beslenen, yüksek ideallere ulaşabileceği telkin edilen çocuk, her konuda olduğu gibi ileride   eş seçiminde  de hep en iyisini, en idealini, en mükemmelini arayıp duruyor. Uzun süre bu doğrultudaki ideallerinden, daha doğrusu hevesinden vaz geçip daha gerçekçi bir çizgiye gelemiyor. Bundan dolayı ya evliliği çok geciktiriyor yada evlenemiyor.

‘Beni daha çok mutlu edecek, bana tam uyacak, ideal bir eş adayı mutlaka vardır’ inancı,  ‘arayıp bulacağım, bekleyip göreceğim’ duygusu uzun süre bilincine tutkal gibi yapışıp çıkmıyor.  ‘Daha güzel, daha yakışıklı, daha zengin, daha kültürlü, daha başarılı, daha yetenekli biri vardır’ düşüncesi ile karşısına çıkan taliplerini beğenmekte tereddüt ediyor.

Neden mi tereddüt ediyor?

Mübadele, Değiş-Tokuş adlı Eş Seçimi Kuramı, kadın ve erkeklerin kendilerine verdikleri değeri karşılayacak kişilerle evlenmek istediklerini öne sürmektedir. Çünkü ona göre, daha mükemmeli mutlaka vardır.

Kişi, kendisini olduğundan değerli gördüğü için,  o değerin de üstünde birisinin karşına çıkmasını bekliyor. Çünkü o, ‘her şeye değerdir’. Muhtemelen talip olduğu eş adayı da kendisini daha değerli görmektedir ki, o da talibini beğenmiyor. Böylece Batıda olduğu gibi, ülkemizde de gençler evlenme yaşını uzatıyor veya yalnız yaşamaya devam ediyor.

İnsanın bir hayat boyu, hatta ebedi beraber olabileceği eşini seçmesi, elbette son derece önemli ve hayati bir meseledir. Kişinin bir ömür boyu mutlu ya da mutsuz olmasını beraberinde getirecek olan böylesine belirleyici bir seçim, tabii ki basit ve geçici duygulara mahkûm edilecek, üstün körü değerlendirilecek sıradan bir mesele değildir.

Burada vurgulamak istediğim şey, eş seçiminde aşırı mükemmeliyetçi bir tutum  içine girip, evlenme yaşının geciktirilmemesidir. Bu konuda başta Peygamberimizin temel kriteri olan “dindarlığı” esas ölçü alıp, sonra da evlilik uzmanlarının diğer önerileri eşleğinde evliliğe karar vermek en doğrusudur.

Dikkat edildiğinde görülecektir ki, ne din, ne de psiko-sosyal kuramların hiçbirisi, mutlu ve huzurlu bir evlilik için  “mükemmel bir eş adayını”  şart koşmamaktadır.

Bu gerçeğe rağmen, eş adayında olması istenen vasıflarla yetinmeyip onların önüne daha… daha…daha…., zarfını getirerek eş arayışına çıkmak, kişiyi asla mutlu ve huzurlu bir evliliğe götürmeyecektir. Sadece evliliğini veya mutluluğunu erteleyecektir. Çünkü bu anlayıştaki birisi, ileri yaşlarda evlense bile, aklı “daha iyi”, “daha mükemmel” bir eşte kalacağı için, mevcut eşi ile mutlu olamayacaktır.  “Ben, bunu hak etmedim” serzenişleri mutluluğunu da huzurunu da çalacaktır…

Es seçiminde öncelik kişinin gerçekten kendisini çok iyi tanıması gerekir.

Daha sonra evlilikten ve eş adayından ne istediğini yine gerçekçi bir biçimde kafasında netleştirmelidir. Her yönüyle mükemmel bir aday bulmak zor olacağı için, kişi “önceliklerini”, bir başka ifadeyle “olmazsa olmazlarını” iki veya en fazla üç maddede özetlemelidir. Özellikle de eş adayına karşı  duygusal yakınlık hissetmek mutlu bir evlilik için başta gelen bir kriter olmalıdır.

Bu kriterlere göre aday bulunduğunda ise aynı şekilde adayı, ailesini ve geçmişini tanımaya çalışmalıdır. Sorun yoksa bu aşamada artık kişiye kaderine razı olup tevekkül etmek düşer.

 

 
Toplam blog
: 81
: 623
Kayıt tarihi
: 18.10.17
 
 

1963 yılında dünyaya geldim. 1985 yılında Atatürk Üniversitesi Alman Dili ve Edebiyatı Bölümü'nde..