Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

12 Kasım '09

 
Kategori
Sinema
 

Aşk Geliyorum Demez

Aşk Geliyorum Demez
 

Kimler, nasıl beklentilerle bu filme gidiyor bilemem. Ama salona giren her yüreğin kendine dair özdeşleştirebileceği sahnelerle dolu bir film. Aklın önüne geçen duygular, yalan, ihanet, şiddet, güçlü- mazlum ilişkisi, aşk, ihtiras..Hayatın kendisi yani..

Ben Bergüzar KOREL'in bu kadar güzel gülümsediğini bilmiyordum. Filmdeki performansı harika. Muhteşem bir yüz ifadesi var. Gülüşüyle kelimenin tam anlamıyla yüzü ağarıyor Gözde karakterinin. Dudaklarının şekline dikkatli bakın. Çok "öte" bir ifade göreceksiniz. Dişler yaramaz bir kız çocuğunun incileri gibi resmi tamamlıyor. Gözlerdeki o ışık..Hoş bir enerji saçıyor.. Parça- bütün ilişkisinin "bütün" lehine böylesi üstünlüğü az görülür diyorum. "Masum güzellik" kavramına çok güzel bir örnek oluşturuyor. Yönetmen Murat ŞEKER de bu güzelliği tam dozunda kullanmış.

Konu, mekan, oyuncular ve teknik ayrıntılar konusunda yorum yapmak için kendimi yetgin hissetmiyorum. Zeki ALASYA(İsmail), Altan ERKEKLİ (Miran Dayı), Yılmaz GRUDA (Mankenci Atilla) gibi ustaların zaten olumlanmaya gereksinimleri yok. Filmi beğeniyle izledim. Kesinlikle öneriyorum. Bu dünyada aşk diye birşey varsa en güzeliyle işlenmiş.

Bergüzar KOREL'in görsel güzelliğine keyifle tanık olmanın ötesinde filmin benim için ikinci olumlu yanı, aşka bakış açısı vurgusuydu. "Sorgularsan büyüyü bozarsın" ve "Hiçkimse mükemmel değildir". Evet. Aşkı hayatta başımıza gelen en güzel şey olarak algılayanlara göre etrafımızdaki çitleri kırmanın zamanı gelmiştir. Çünkü hayat çok kısa, fırsatlar cömert değil ve mutluluğun anahtarı ağaçlara değil ormana bakmaktadır. Eminim tek tek ağaçlar incelendiğinde birçok kırık dal, yıpranmış yaprak, bozulmuş gövde göze çarpar. Ama bütün bunlar ormanın o huzur veren denizinde farkedilmez olur. Yok olmasalar da o güzelliği bozamazlar. Tabi biz istemezsek.

Ayrıca sahiplenmenin aşkın yapışık ikizi olmadığını da görüyoruz filmde. "İlle benim ol" diyerek onursuz bir hayatı paylaşmaktansa yüreğindeki kırıklarla, kanayarak, ama her zaman "O"na sevdalı bir yürek taşıyarak tek başına yürümenin neresi ayıp? Asıl bırakıp gidebilmektir aşk! Tabi cesaretin varsa.

Hayatın ulaşmaya cesaret edemediğimiz fırsatların ardından bakakalmak olmadığını da bilge adam Miran Dayı'dan öğreniyoruz. Doğru hareket; cesaretimizi toplayıp yaşamın tüm gerçekliğini haykırmaktır. Sonra ne olacaksa olsun. Herkesi kandırabilirsiniz. Ancak bunu yaparken aslında önce kendinizi kandırıyorsunuz. Dünya zaten yalan. O zaman dünyadaki kısacık zamanımızı bu yalanın bir parçası olarak geçirmek neden? Hiç mi cesaretimiz yok?

Bu blog Sinema sitesinde de yayınlanmaktadır

 
Toplam blog
: 68
: 644
Kayıt tarihi
: 17.11.08
 
 

1964 İstanbul doğumluyum. Bekarım. Çocuk hastalıkları uzmanıyım. Halkla İlişkiler ön lisans ve İk..