Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 

24 Aralık '13

 
Kategori
Kitap
 

Aşk hiç biter mi?

Aşk hiç biter mi?
 

Hani insan bazen söylemeden, konuşmadan, yemeden, içmeden, hakkını savunmadan, iddia etmeden ve daha birçok şeyi yapmadan duramaz ya, ben de onların hikayesini yazmadan duramadım işte...

Kendinizi bildiniz bileli birbirlerinin gözlerine aşk, tutku ve olağanüstü bir bağlılıkla bakan, kavga ettikleri zaman dahi aralarındaki çekimi çok yoğun hissettiğiniz bir anne babanız olsa, inanın siz de duramazdınız yazmadan... Hele bir de serde edebiyat aşkı varsa, hiçbir kuvvet tutamazdı sizi de...

Aslında kendi halinde, evli, üç çocuklu, mutlu bir anne ve öğretmenim ben. Üçüncü çocuğunun dünyaya gelmesiyle birlikte üzülerek öğretmenlik mesleğine ara vermek zorunda kalan, öte yandan öğretmenliğe olan özlemini kendi çocuklarına eğitim vererek gidermeye çalışan bir öğretmen anneyim... Ne yaparsınız? Bir kere tebeşir tozunu yutmaya görün... Ömür boyu onun müptelası oluyorsunuz... Kendimi tutamayıp "Aşk Hiç Biter mi?" adlı romanımı yazmadan önce, Edebiyat alemlerine başka türlü göz kırpmışlığım da oldu aslında. Üç adet roman çevirdim ve pek de keyif aldım bu işten.

Bir gün editörüm, Özkan Özdem, "Neden siz de kendi romanınızı yazmayı denemiyorsunuz?" demese, anneciğim babamın kaybından sonra, "Aşkımız, bunca olağanüstü çaba, imkansızlıklara karşı duruşumuz hep boşuna mıydı? Şimdi hepsi toprağın altına gitti," diye feveran edip, evini babamın yüzlerce fotoğrafından oluşan bir müzeye çevirmese ve benim içimdeki o muzur ses, "Daha ne bekliyorsun?" diye fısıldamasa yazamazdım belki de...

1950'lerde başlayan, 2007 yılına kadar uzanan, Yeşilçam filmlerini bile kıskandıracak bu gerçek aşk, yaşam ve mücadele hikayesini, ben de büyük bir heyecan ve aşkla, kah gözyaşlarına boğulduğum, kah kahkahadan yerlere serildiğim bir ruh haliyle yazdım. Annem ve babamın, yani romanımın baş kahramanları Füsun ve Cengiz'in ayrı kaldıkları dönemlerde birbirlerine yazdıkları binlerce mektuptan, babamın "Aşk asla pişman olmamaktır, kızım," diye hala kulaklarımda çınlayan sesinden, günümüz insanının zihinlerinde anca mumla arayacağınız, "Her şeye, her kaybedişe değerdi aşkımız," düşüncesine son anlarına kadar bağlı kalan o güzel çiftten ve onların şarkısı olan sevgili Zeki Müren'in "Beklenen Şarkı" adlı eserinin tüm güftesinden ilham alarak yazdım.

Yazmadan duramadım. Umarım sizler de okumadan duramazsınız...

En derin saygı ve sevgilerimle...

 

 
Toplam blog
: 10
: 383
Kayıt tarihi
: 20.12.13
 
 

1993 yılında Uludağ Üniversitesi İngilizce Öğretmenliği bölümünden mezun oldum. On beş yıl bo..

 
 
 
 
 

 
Sadece bu yazarın bloglarında ara