- Kategori
- Mizah
aşk mıdır yoksa seks mi bizi boğultan -II. bölüm
allam nedir bu çektiğim dünyayı sırtımda taşıyom yaaa.
Nerde kalmıştık. bağdaş kurup yan oturmam münasebetiyle dolmuşlara yeni konan emniyet kemerini de takamadığımdan şoförün “doğru düzgün takamadıysan takıyormuş gibi yap ve elinde tut polisler bişi sanmasın “ demesiyle kendime geldim. E yani elimde tuttuğum bi uyduruk kemerle sırf millete mutlu görünmek için ve karşıdan gelenler de durumdan bişi anlamasınlar diye bu durum hoşuma gidiyormuş gibi rol yapamazdım ya yane. Sonunda şoförü de takmadım ve “ ben böyle iyiym kimse bilmez ama aslında en güvenlisi bağdaş pozisyonu , bana bişi olmaz” diyerek durumu savuşturdum.
savuşturmasına ama dolmuş şoförünün bi anda havaya girip en Ankaralı Osmanın kasedini koymasıyla “ arabada beş evde onbeş” “eve gidince yakarım sobayı takarım boruyu" şarkısını duyunca " alla alla noluyoruz lam” şeklinde tırsan bende oluşan gergin hava yüzünden aklımdaki aşk nedir sorusuna bulabildiğim tüm cevaplar da uçtu gitti.
Şoförün “arkadan vermeyen kaldı mı” sözleri arasında dur kalk yapmak suretiyle bi öne bi arkaya kaykılmamız sonrasında bedenimde oluşan mide bulantısı, baş dönmesi ve kusma bende “ulen bu arbedede neyse ki hamile kalmadık " mutluluğu yarattı ister istemez. o anda dolmuşa tesadüfen denk gelen bi hamileye yer vermeyi bahane edip yerimden fırladım ve ne yazık ki kadının enlemesine o koltuğa sığmaması sonucu yine boş kalan koltuğa, en arkadaki sağ cama kafasını yaslamış her şeyden habersiz uyuyan sivilceli ve muhtemelen içimizdeki en bunalım ve en bakire ergen uyandırılıp tüm dolmuş yolcularının da katkısıyla o koltuğa oturtuldu.
Ayakta kaldığımda “ aşk artı seks ya da sadece seks sonucunda ortaya çıkan bu yuvarlak kadın imajının ne kadar da karpuzu bütün olarak yutma haline benzediğini” düşündüm saniyeler içinde. Trafik feci tıkanmıştı ve milimetre ve saniyelerle ilerleyebiliyorduk. Bu tıkanıklık duygusuyla aklıma bi zamanlar bi otobüs satın alıp fuhuş yaptırmaya başlayan o kadıncaaz geldi. Tabbbi ki de polisimizce her faaliyetinde yakalanıp basılmış olan bu feci müteşebbis kadını takdir etmemem mümkün diildi.
Hatta elin Amerikalı p.çlerinin bi karavanda fuhuş yaptırıp eyalet eyalet gezdiği, gezerken de yolda gördükleri ve “ seni internette meşhur edelim mi kız valla” diye kandırdıkları meraklı yosmaları kameraya çektikleri siteleri gördükten sonra bizim girişimci kadına içten içe “helal be kim tutar seni” demeyen erkek yoktur bu ülkede demişliğim bile vardır.
Bu Kadındaki “millete otobüste seks yaptırtma inadı” yüzünden bulduğu formülleri doğrudan ticari ve parlak bi fikre dönüştürme başarısının türk mucitler yarışmasına neden alınmadığını da sorguladım içten içe. Bence o da bi mucit kesin, hem de en önemlisinden. hurda otobüsleri al belediyelerden, o köy senin bu şehir benim gez dolaş hizmeti milletin ayağına götür. Ulem kimin aklına gelirdi ya türkten başka? Bu hizmetin en az dün basılan seçim otobüsündekiler kadar millete faydası olmadıysa ben de neyim.
Ama benim anlamadığım bu seçim otobüsünde ödeme nasıldı, yani oy karşılığı ne verildiydi ki seçmenlere? Arkasında ne bi parti ne de bi şirket olan bu “girişimci” kadın bu ülkede bi konuda yatırım yapmış ve fakat bu “yatırımlarının “ sonucunu göremeden malına mülküne el konduktan sonra şimdi ne yapmaktadır ? bence kesin bi balıkçı teknesi almış ve sahipsiz Karadeniz sularında o kıyı senin bu kıyı benim Rusya Trabzon hattında turlamaktadır. Yapmadıysa yapsın derim.
Tüm bunlar kafamda uçuşurken kadıköye nasıl olduysa geldiğimizi fark ettim. Her zamanki kalabalık ve martıların her zamanki çığlıkları arasında son duraka gelmiştik. Heyecanla şehir hatları vapurunda aşk nedir sorusuna bulacağım yanıtları bulmak için turnikelere yöneldim.
devamı yoksa da yazarız icabında.
http://www.zoofur.com/fr-afric.jpg