Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 
 

Hakan Karaduman (Akdenizli)

http://blog.milliyet.com.tr/akdenizli

08 Temmuz '07

 
Kategori
Mizah
 

Pazar pazarı

Pazar pazarı
 

İki Alman bir Türk lokantasına girerler. Garsona "Türkler gibi yiyip içmek" istediklerini söylerler. Kebaplar gelir masalarına, adetten rakı da. Birinci kadehleri biter ikinci kadehlerin sonlarına doğru Hans yandaki sandalyeyi koltuk yaparak genişler ve konuşmaya başlar:

-Yahu Götz, ne olacak bu 'meme'leketin hali?

***

Kendimi ilk bildiğim yıllarda Kıbrıs sorunundan bahseder dururdu radyolar. Yahu derdim, bu adamlar aralarındaki sorunu çözmek için neden dünyanın bir ucuna gidip konuşurlar. Küçücük adada en bir araya gelmeleri yarım saat sürer. Kazın ayağı öyle değilmiş tabi. Sonraları "güç" kavramının ne olduğunu öğrendikten sonra güçlü kavramını da size öğretiyorlar:

Eşitsizliğin adı: "Güç".

( bu arada bir seçim arabasında bangır bangır "güzel günler göreceğiz çocuklar" şarkısı dışarıda sokakları inletmekte. Nazım, bu dizelerinin macerasını izleseydi ne düşünürdü acaba? 80'de yüzüklerini satan Edip bey, doksanların sonunda Mendereslerin asıldığı adaya gidip "hüngür hüngürdü". Sonra "soldan koptu denilen bir partinin müziği" oldu şarkısı. Hımm, otobüs yeniden geçiyor: "Çıktık açık alınla!" Şimdi oldu. Bence 50. yıl marşı çok daha güzel ve Atatürk'ü çok daha iyi anlatır. En çok o marşı severdi bence)

Parantezi kapattım ama ne yalan söyleyeyim lafım daha bitmemişti.

50. Yıl marşı diyordum, bence harika bir marş. Şöyle diyor bakın: "Atatürk'ün çizdiği çağdaş uygarlık yolu..." Yazımın sonuna 50.yıl marşını koyacağım. İzlerseniz, göreceğiniz çağdaş bir cumhuriyetin öncü görüntüleri olacak. Ya simdi? parantezi "şimdi" kapattım..(..)

Efendim, cümle sonlarında veya başlıktan sonra iki nokta yanyana kullandığım oluyor. Bunun nedenini yazmıştım. Bir cümle bittiğinde okuyan kişilere fikir üretme şansı bırakıyorsa bence üç nokta. Ama "iki nokta" okuyucuya, sadece yazılanlara sadık kalarak, yazan kişiye sorumluluk bırakır ve söyleyeceklerini -farklı- yarım bıraktığını anlatır diye düşünüyorum.

"Diye düşünüyorum" diye yazıyorum çünkü ukalalık olmasın, değil mi?

Nerede kalmıştım, ha tamam. Memleketin hali zaman zaman beni çözümsüz sorulara itse de, şimdilerde aklımın almadığı; daha doğrusu çözemediğim bilmeceler var. Yargıtaya saldırı konusu örneğin. Cumhuriyetin en önemli kurumlarından yargıtaya saldıranların tam zıt konumda olmaları beklenir. Ama basında izleyebildiğim kadarıyla olayların içinde olduğu düşünelen şahısların Atatürk devrimlerine bağlılık konusunda silah üzerine yeminler ettiği ortaya çıkıyor. Bu ne perhiz bu ne lahana turşusu; üstelik tuzlu buzlu. Bana biri bunu açıklasa gerçekten mutlu olacağım. Bakıyorunuz saldırıyı yapan adama. Bir avukat ve "ben ulusalcı değilim, ben milliyetçiyim" diyor.

Tanrıcı vatan sevgisi, Tanrısız vatan sevgisi. Yani, tamirci çırağının vatanı ile havuzlu viskili vatan sevgisi gibi desem uymuyor. Ama "bu ne sevgi ah" çektirecek kadar da vatanı sevdikleri kesin.

Ne biçim sevgi bu, çeşit çeşit. Acaba aynı vatan mı bahsedilen? Yoksa biri batı diğeri doğuda mı? Ortada olanları da var anlaşılan deyip diğer konuya zıplıyorum.

***

Efendim, son zamanlarda blogta harika mizah-i yazılar okuyorum. "Hit'ler" demeliyim! Bazılarını başlığındaki tılsım bozulmasın diye okumadan öylece bırakıyorum Çünkü edebi şaheserin kelimeler yığınıyla bozulmasını istemiyorum. "Dakika dakika blog analizi" olanı tek kelimeyle hit! "Eski yazdıklarınızı silin, ortalık temizlensin" de harika. Yeni okuduğum "ben yazar oldum" başlı başına hit!

Bir blogçu bir yazısında öyle bir "ti"ye alıyor ki ortamı, o yazısına ciddi ciddi yorum yazanlara da saflık ödülü verilmeli. Zaten yazar kalbini kırmadan "ammooonnn" diyerek saçlarını okşuyor. Son zamanlarda beni ençok güldüren ise kendi hıyarını yiyen yazardı. "Belki bilerek belki bilmeyerek" gülmenin tadına vardım. Birisi hıyar uzattığında "yok, az önce kendiminkini yedim" bence hit'dir.

***

Tanrı'ya "yazar olmak için dua etmek" en çok şaşırdığım başlıktı.

Öyleki,

Tanrı'ya; acı, dehşet, katıksız keyif, dipsiz hüzün ve kederin -gerçek anlamındaki "keder"- tam merkezine girmek istediğini söylüyor, umarım farkındadır.

***

Bazen içimden "şen kahkahalı" bir blog yazayım diyorum. Şöyle kahkahası bol, hafif acılı, ironik; gülmenin yetersiz kalacağı, kafatasını açıp "kortexi" kaşımanın işi çözebileceği bir yazı. Sonra "amaaan, boşviir" deyip kendi dağıma çekiliyorum.

"Elma şekerli yazımı bitireyim artık, bitsin bu ızdırap" diyecektim aklıma geldi. Madem aldım elime kalemi bir iki de günümüz müziğinden söz etmeli.

Gripin ve Emra Aydın gerçek bir düet yapmışlar. Beğendim ve müziğimiz adına umutlandım. Funda ile Kıraç'ın baştan savma konserlerine inat bu çocuklar harika. Funda ve Kıraç ikisi de iyi seslere sahip ama müziğe saygıları yeterince değil. TV'de izlemiştim düetlerini. Çok ayıp, sanki improvize takılıyorlar. Sürekli hatalı sesler ve uyumsuzluk. Kıraç mikrofonu yiyormuş gibi tutuyor. Kimse uyarmıyor mu? çok kötü görünüyor. Ama ikisi de çok iyi ses. Kalplerini kırmayayım.

Bu arada bizim Ferhat yavaş yavaş gerilmeye başlamış. Üniversite yıllarımda Çapa'da birlikte oturmuştuk bir dönem. İçki sigara içmezdi. Ama çok iyi yaşam izi sürerdi. Yani yaşam bir avsa o iyi koklardı ayak izlerini. Aman dikkat et Ferhatçığım kendine. Bende ne "sidisi" ne de bir kayıtı yoktur. Kendi sesiyle söylemiyor; bence.

En kötü şarkı ise bugünlerde mideme vuruyor duyunca; şu Göksel'in "yağmur yağıyor şakır şakır" adlı işkence şarkısı. İlgilisi kanala iyi bir ödeme yapmış olmalıki on dakikada bir dönüyor şarkı; benim de nevrim dönüyor.

Bu arada, Göksel'in geçen yıllarda bir şarkısını dinlemiştim. Yılan ıslığı duymuş kurbağa gibi donup kalmıştım. "Bu şarkıyı kesin yasaklarlar" demiştim. Erotik bir şarkı ama nasıl dinlediğinize bağlı. Heralde erotik taraftan almış olmalı Göksel, çünkü, bence bir kadının söyleyebileceği en ayıp şarkı.

Bugünkü ödüllü sorum da bu olsun isterseniz. Sizce hangi parçası?

Başlamışken şu sıralar gördüğüm en iyi klibi de yazayım: Duman'ın "zaman-aman aman-" adlı parçasına çekilen klip sakince ve kendince akıyor.

***

"Kör kuyu" adlı yazımdaki şiirin şairini ilk bilen Nilgün Akad hanımefendiye ulaşmaya çabalıyorum. Çam sakızı çoban armağanı ödülünü göndermek için. Nilgün hanımın web sayfasına da bir uğrayın derim:

http://www.nilgunakad.com/

***

50.Yıl marşı:

http://www.youtube.com/watch?v=NZeN7GI1T2M

***

Seçkimde yine iki güzel yazı var, üstelik öğretici:

http://blog.milliyet.com.tr/Blog.aspx?BlogNo=50930

http://blog.milliyet.com.tr/Blog.aspx?BlogNo=21763

***

giderken menemen...

ahmet, fatma, ayşe, ali hasan çehre

hep beraber indiler şehre

domates biber, maydonuz nane

on yumurta alıp sepete

kelebeklere çarpa düşe

geldiler köye.

fatma ayşe çehre

mutfağa girdiler gelince

mutfakta törenle kırıldı yumurtalar

sofrayı erkekler hazırladılar

kızarmış domates biber maydonoz nane

biraz tuz biraz neşe

güneşler öbek öbek üzerinde :)

sağlıcakla kalın...

 
Toplam blog
: 470
: 551
Kayıt tarihi
: 28.08.06
 
 

Ateşten denizleri mumdan gemilerle geçmeye" benzer hayatımız. Mutlaka mavi gökyüzü görünecektir. Gid..