- Kategori
- Sinema
Aşk=Ölümsüz gün ışığı
Edebiyat sadece yazıyla sınırlandırılamaz. Genç Fransız yönetmen Michel Gondry de zaten hayatı okutmanın bir yolunu bulmuş. Eternal sunshine of the spotless mind / Sil Baştan aşka felsefi bir açıdan bakan, bilim kurguyla izleyicelere aşkın ve hafızamızın doğasını sunan sürrealist bir başyapıt. Jim Carrey’ı beyaz perdede hiç bu kadar ciddi görmemişsinizdir-aşk acısı- ;Kate Winslet film boyunca değişen saç rengiyle aşkın ışığını çiçek dürbününden yansıtır, dahası Kirsten Dunts, Mark Ruffalo, Elijah Woods. Senaryoya Charlie Kaufman’ın sihirli kaleminin değdiğini de belirtelim.
Bu filmi izledikten sonra ölmek isteyebilirsiniz, birini düşünebilirsiniz ama bir daha izlemek isteyeceğinizden eminim, eğer aşkın ne kadar ölümsüz olduğunu anlamışsanız, mutlaka gelip sizi tekrar bulacağına inanıyorsanız…
Sevdiğini kafandan silebilirsin, peki ya kalbinden? İşte o başka bir hikayedir…
İnsana hayat veren hatıralardır, hep başkalarının sahip olduğu hatıralara sahip olmak istesek de. Kelimeleri olmayan hikayeler duyulmaz çünkü…Edebiyatın bu kurgulanmış örneğinde mekanlar, müzikler, bakışlar içinize işler, başrol kahramanlarımız birbirlerini zihinlerinden sildirmiş iki aşık, yeniden tanışıyorlar; yüzler bir o kadar yabancı bir o kadar güvenilir geliyor ve kendilerini yine aşkın içinde buluyorlar. Zamandan uzaklaşmak için geçmişlerinden kaçıyorlar. Fakat akrep ve yelkovan ne kadar kaçabilir kaderinden...
Yalnızlığın sıradanlığı, beraberliklerin tutukluluğu ama herkesin kaçabileceği bir yer vardır, ağlamaktan korkmayacağı bir sebebi, okuduğu bir şiirde ıslatan yağmuru…
Aşk ve ölümsüz gün ışığı…
Ve Murathan Mungan der ki:
Daha o gün anlamalıydım bu ilişkinin yazgısını
Takvim tutmazlığını
Aramızda bir düşman gibi duran zamanı
Daha o gün anlamalıydım
Benim sana erken
Senin bana geç kaldığını