Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

02 Ağustos '08

 
Kategori
Aşk - Evlilik
 

Aşk ve sevgi hakkında bir kaç laf.

Aşk ve sevgi hakkında bir kaç laf.
 

13, 14 yaşında ki insanların aşkı yaşama özgürlüğü yok mu?


Bu benim şahsi görüşüm. Tatilde iken bu konuyu detayları ile düşündüm. Blog yazarlarımızdan İzmirli fakat 27 yıl boyunca Almanya’da yaşamış ve Avrupalı gibi düşünen saygıdeğer Mustafa Mumcu beyefendinin bir bloğunu destekleyerek sözlerime başlamak istiyorum.

Kendisi 20 Nisan 2008 günü yazmış olduğu blogta aşk üzerine düşüncelerini ifade etmiş. http://blog.milliyet.com.tr/Blog.aspx?BlogNo=104988 Öyle ki; bir mısrasında şu ifadeleri kullanmış. Aynen aktarıyorum.

Avrupalı bu konuda serbest. Ergenlik çağına gelen kızlar çantalarında doğum kontrol hapları taşıyorlar. Ve cinsel özgürlüğü doyasıya yaşıyorlar. Bu arada aileleri tarafından sadece dejenere olabilecek davranışlarda bulunmamaları öğretiliyor kendilerine. “Kızım sadece sevebileceğin, ciddi arkadaşlık kurduğun kimse ile cinsel ilişkiye gir ve doğum kontrol hapını muntazam almayı ihmal etme! Aman evlenmeden çocuk sahibi olma!” uyarısında bulunuyorlar.

Avrupalı olma yolunda benim de kızlarıma böyle mi uyarıda bulunmam gerekir. Aman ha Mustafa Mumcu öyle saçmalık olur mu? Nerede kalmış namus. Bu Türk toplumunun iç yüzü.

İşte benim değinmek istediğim konu bu. Namus bu kadar çok mu önemli? Bakın aklıma ne geldi. Yoldan geçerken bir Alman aileye rastladığımızı düşünelim. Bu Alman aile evlenmeden önce cinsel ilişkiye girmiş olsun. Bundan da bize ne diyeceksiniz. Ama diyeceğim o ki bu Alman aile ile dost olduk. Yıllar geçti bu dostluğumuz ilerledi. O Alman kadın kocası ile son derece mutlu görünüyor. Ve o Alman kadının kocasından başkası ile ilişkisi kesinlikle olmuyor. Son derece bizlere örnek bir aile oluyorlar.

Aynı şekilde evlenmeden önce ilişkiye girip evlenen bir Türk aile ile aynı şekilde dost olabilir miyiz? Kesinlikle hayır diyeceksiniz. Hatta onunla evlenmeye hazırlanan Türk erkeğine “Aman sakın ha o kız işine gelmez o kaç erkekle düşüp kalktı” uyarısında bulunuruz. O kızlar için düşüp kalkmak bana göre hakaret anlamına gelmektedir. Çok hayır ithamlarda bulunmak demek oluyor. Bir an için toplumun o kız hakkında infazı verilmiş olunuyor. Erkek arkadaşı ile evlenmeden önce ilişkiye girmek değil erkeğin evinde çay içse bile bu ilişki anlamına gelmektedir. Yani Türk toplumun da erkek hareketlerin de ne kadar serbest ise kızlar bu hareketlerinde o kadar kısıtlı. Bir yer de erkek evlenmeden önce ilişki yüzü görebiliyor ama kızlar ilişkinin yüzünü ancak evlendikten sonra görebiliyorlar. Evlenmeden önce ilişki yüzünü bir kere bile görse toplum tarafından kesinlikle dışlanıyor. Hayat kadını muamelesi görüyor.

Kızlar. 13, 14 yaşlarında ki kızlar acaba aşık olamayacaklar mı? Kesinlikle hayır. Ne demek aşk? Çünkü işin için de namus var. Türkler için namus en ön planda gelir. Namus yalnızca kızlarda vardır. O da bakire denilen şey. Yani kızların vajina denilen bölgede bulunan kızlık zarının olması... İlk cinsel ilişkide o zarın yırtılması sonucunda da o kızlık zarının yırtılması. Bir yerde bakirenin bozulması neticesinde bakirenin bozulması anlamına gelmektedir. Bu işlem eğer evlilik öncesi olursa Türk toplumun da namusun gitmesi anlamına gelmektedir ki kızın ailesini derinden etkilemektedir. O zaman iki seçenek vardır. Birincisi ilişkiye giren oğlanla evlendirilir. İkincisi ise daha kötü… Aile meclisi toplanır. Bu meclis dede, baba ağabey ve amcalardan kuruludur. Bir karar alınır. Genelde de o karar kızın infazıdır. Böylece namusun temizlendiği sanılır. Ne cahilce bir karar.

Şimdi gelelim Mustafa Mumcu’nun o paragrafına. Bir Alman ailenin kızlarına olan yaklaşımı “Kızım sadece sevebileceğin, ciddi arkadaşlık kurduğun kimse ile cinsel ilişkiye gir ve doğum kontrol hapını muntazam almayı ihmal etme! Aman evlenmeden çocuk sahibi olma!”

Bir yandan Türk ailesi, diğer yandan da Alman aile... Biri Türk toplumundan geliyor diğeri Alman toplumundan. Acaba hangi toplum daha sağlıklı düşünebiliyor? İşte burada aşk devreye giriyor. Âşık olan iki insan acaba birbirine zarar verebilir mi? Soruyorum size. Zarar verebilir mi?

Ben hiç zannetmiyorum.

Şimdi olayı başka boyutta inceleyelim. Kızınız 13, 14 yaşlarına geldiğin de annesine bir oğlandan hoşlandığını âşık olduğunu ve onu sevdiğini söylese acaba siz ne yaparsınız. Kızınıza olan yaklaşımınız ne olur biliyor musunuz? O namus denilen şey var ya işte onun yüzünden acaba çevreniz ne der korkusu ile yapacağınız tek şey kızınızı eve hapsetmek. Bu hapsetme olayı kızla oğlanı birbirine öyle kenetler ki birbirine aşık olan bu çift kaçmaya karar verirler. Yaptıkları plan dâhilin de kaçarlar. Sonuçta kızın ailesi ben kızıma ne yaptım muhakemesini yapıp TV kanallarının o meşhur kadın programlarına konuk olurlar. Esasın da bütün suç biz ebeveynlerdedir. Çocuklarımızı nasıl yetiştiriyoruz. O kadar çok yanlışlıklarımız ve eksiklerimiz var ki. Kızı hapsetmekle iş bitmiyor. Acaba bizler nasıl evlendik. Hiç çocukluk aşkımız, gençlik aşkımız olmadı mı? Fakat aile de söz sahibi olmadığımızdan anne ve babalarımıza karşı gelemez sevdiğimiz söyleyemezdik. Sonuçta sevdiklerimiz ve âşık olduğumuz kişiyi elimizden kaçırmış olurduk veya anne ve babamızın ön gördüğü oğlanla evlendirilmişsizdir. Biz ailemizden böyle gördük deyip çocuklarımıza aynı kuralları uygulamaya kalkmaktayız. Bir de çevre baskısı söz konusu olunca da çocuklarımızı hiç dinlemeyiz.

Bana kalırsa en güzel aşklar bu yaşlarda yaşanır. Çünkü gelecekte ki planlar bu yaşlarda yapılır. Sevgiler bu yaşlar da paylaşılır. İnsanlar birbirlerini bu yaşlarda ancak sevebilir. Özelikle kızlar saf ve temiz kalplidirler. Hayatta sevdiği bir kişi olsun isterler. Âşık iki insan birbirine nasıl zarar verebilir ki? Oğlan için de aynı şey mümkündür. Kızınızı yalnızca bir aileden gelen bir oğlan sevebilir.

Bir de öyle oğlanlar var ki ailesi tarafından destek gören oğlanlar. Oğlan ya. "Benim oğlum büyümüşte çapkın olmuş ha" diye övünürler. Eve de kız getirirmiş diye oğlumuzla övünürüz. Ona destek veririz. Oğlumuzun kadınlarla olan beraberliklerini destekleriz. İsteriz ki oğlumuz kadınlarla ilişkini geliştirsin. Elbette bir gün bıkar o gün de bir aile kızını oğlumuza isteriz ve mutlu olur diye düşünürüz. Oğlumuzda bundan alacağı destekle olay öyle bir duruma gelir ki önleyemezsiniz. Bir bakmışsınız oğlunuz kızlarla gönül eğlendiriyor. Hatta daha ileriye gidip bir değil iki değil daha değişik kızlarla çıkar. Sizi de bundan da hoşnutsunuz ya. Ama ne var ki oğlunuz yalnızca cinsel ilişkiyi öğrenmiş. Gerçek aşkı bir türlü öğrenememiş. Oğlumuzun tek düşüncesi olmuş yalnızca cinsel ilişki. Evlendikten sonra da eşine verememiştir aşkı. Eşi de yukarıda saydığım sebeplerden dolayı ergenlik çağında sevdiği erkeği elinden kaçırmış istemediği erkekle evlendirilmiştir. Artık onlar mutsuz bir ailedir. Sonuçta erkek eşini aldatır. Veya yalnızca erkek cinsel bakımından tatmin olan, gençliğinde bırakamadığı o kadınlarla olan alışkanlıklarını sürdürür. Fırsatını buldu mu hiç affetmez. Hatta ülkemize gelen turistleri saldıracak kadar ileri gider. Buna benzer bir olay geçen aylar da ülkemizde yaşanmıştır. http://blog.milliyet.com.tr/Blog.aspx?BlogNo=103624 Hatırlanacağı gibi bu konu da benim gibi birçok blog yazılmıştı.

Aşksız ve sevgisiz bir ilişki asla düşünülmemeli. İşte ben basa basa herkese seslenmek istiyorum. Aşıklar birbirini sevecek aşık olacak. Yaşı ne olursa olsun. 13, 14 yaşlarında ki kızlarımızın ve oğlanlarımızın aşklarında ne kötülük olabilir ki. Nasıl ki kızlarımızı aile ortamında yetiştiriyorsak oğlanlarımızı da aynı ortamda yetiştirmek mümkündür. En azından eve kız getiren oğlanlarımızı ikaz edebiliriz. “Bak oğlum eve getirmiş olduğun bu kızın bir ailesi elbette vardır. Onu sevebilirsin, hatta âşık bile olabilirsin ama sakın ola ki onunla ta evleninceye kadar ilişkiye girip namusuna el koyma.” Zaten aile terbiyesi alan bir oğlanında bunu düşüneceğini hatta aklına bile getirmeyeceğini düşünüyorum.

Biraz da kendimden örnek vermek istiyorum. Ben de sevdim âşık oldum ama karşılığını göremedim. Zaten hangi kız kendisine yaklaşmasını bilmeyen bir erkeğe evet der ki. İşte ben öyle bir kişiydim. Bunun da bir sebebi ise utangaç olmamdan kaynaklanmaktaydı. Ne olduysa her şey geride kaldı şimdi ise karşıma çıksalar o zaman âşık olduğum o kızlardan özür dilerdim. Lisede ki aşkım Yasemin. Üniversitede ki de Gül. Evet, onlara duygularımı anlatamadım. Dolayısıyla tam manasıyla aşkı yaşayamadım diyebilirim.

Utancım bir yerde benim terbiyeli bir insan olduğumu gösteriyor, zaten kadınlarla olan ilk ilişkim 24 yaşından sonra oldu. Hatta anne ve babamın olmadığı zamanlar da bile arkadaşlarımın evine kız getirelim tekliflerinin hiç birini kabul etmedim. Öyle bir toplumda yaşıyoruz ki maalesef aşkı yaşayan ve bilen çok az insan vardır. Şimdi sormak istiyorum. Anne ve babalar yani ebeveynlerin toplumun genelin de yüzde kaçta kaçı aşkı yaşayarak ve birbirlerini severek evlenmişlerdir. Oran o kadar düşük olmalı ki Türk erkeklerin hemen hemen tümü aşkın ne olduğunu bilmeden hep cinsel ilişkiyi arzulamaktadırlar.

Mustafa Mumcu’nun bahsettiği konu kesinlikle Türkiye topraklarında olması mümkün değildir. Hâlbuki Alman toplumu insana değer vermektedir. Kız erkek ayırımı yapmamaktadır. Bir erkeğe tanınan hakkı kıza da verebilmekte kızda sevdiğini rahatlıkta bulabilmektedir. Onlar için namus insanın kalbindedir. Sevgisin de ve aşkındadır.

Namus o kadar çok mu önemli?

Eğer kızla erkeği birbirinden ayıracaksanız namus o kadar önem taşır ama mutluluğu bulamazsınız. Bulan var mı?

Acaba bir Alman erkeği sevmediği, aşk yaşamadığı kızla ilişkiye girer mi?

Hâlbuki söyle yapılabilir. Büyüklerine âşık olduğunu söyleyen bir evladımız aşkın bu yaşlarda yaşanılabileceğini ve gerçekten seviyor ve işin ciddiyetinde ise bir ebeveyn olarak bunları kabul etmemiş gerekir. Belki Avrupalı toplum gibi cinsel ilişkiyi evlenmeden önce yaşa demeyiz. Ben bunu şöyle tanımlayım.

İnşaatta nasıl ilk önce temeller atılır. Flört dönemi. Kaba inşaat yapılır ve arkasından tuğlalar örülür. Çiftlerin birbirini anlama ve gelecekte plan yapma dönemi. Arkasından tesisatlar döşenir (Elektrik ve su tesisatı gibi). Duvarlar boyanır. Fayanslar örülür. Kapılar ve camlar takılır. Aşkların yaşandığı dönemler. Nişan ve evliliğe atılan adım. Ve nihayetin de anahtar teslimi.

Ne demek istediğimi anlatabildim galiba. Gerdek gecesi. İlk birleşme. O an çiftlerin heyecan duyduğu an. Daha önce tohumlar atılmış, âşık olunmuş, sevilmiş ve sevmiş. Herhalde ilk cinsel ilişki de o zaman olsun. Ne dersiniz.

 
Toplam blog
: 540
: 3176
Kayıt tarihi
: 02.01.07
 
 

Hiç bir motorlu araca binmeyi sevemedim. Daha doğrusu sevdiremediler. Onun yerine iki tekerlekli ..