Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

02 Kasım '11

 
Kategori
İlişkiler
 

Aşk ve Vefa Üzerine...

Aşk ve Vefa Üzerine...
 

Hızlı tüketilen aşklardan yakındı önce ve yüzeysel, basit, sıradan ilişkilerden nasıl eksildiğini, nasıl yorulduğunu anlatmaya çalıştı genç adam…

Kız arkadaşıyla ne zaman bir araya gelseler kavga ettiklerini, nedensizce birbirlerini kırıp incittiklerini ve yaşadığı şeyin gerçek bir aşk olduğuna dair tereddütlerini anlattı…

Ayrıca, artık gerçek aşkı tanımak ve yaşamak istediğini, o eski aşklara, o uzun soluklu ilişkilere nasıl gıptayla baktığını anlattı…

Anlattı…

Çünkü onun kendisini çok iyi anladığını biliyordu…

 

Ve kadın;

Çoktandır kimselere anlatmıyordu, zaten anlatmak da istemiyordu…

Çünkü anlattıkça kanıyor, kanadıkça canı yanıyordu…

Oysa genç adam, kendisini dinlemeyi öyle seviyordu, onunla sohbet etmekten öyle keyif alıyordu ki...

Üstelik o, yaşayarak değil, kadından dinlediği o imkânsız aşk öyküsüyle inanmıştı “aşk” denen şeyin gerçekliğine…

Bu defa neler olduysa, farklı konuşuyordu kadın;

“Yanlış anlamışım, belli ki yanlış algılamışım, artık maziyi unutmanın zamanı geldi” diye bir şeyler geveliyordu…

Şaşırdı genç adam, dayanamadı:

”Yapma! Ben bu hikâyeyle inandım aşkın varlığına… Aşka adanmış koca bir hayat ve aradan geçen o kadar yıla karşın aşk için dökülen bunca gözyaşı varken, nasıl yanıldığını düşünürsün, ondan nasıl vazgeçersin?" Diye kadına hesap sordu...

Ve biraz da diklenerek;

"Vazgeçme ne olur, son bir kez daha ara onu!” dedi.

Kadın, onun aşka olan inancını sarsacağını bilerek :

“Ben aşk adına yapılması gereken her şeyi yaptım, çok yoruldum çok... Artık benden sevda pas!” diye söylendi.

Duraksadı...

(Hani artık ağlamayacaktı, hani artık ondan söz açılınca dağılmayacaktı!..)

“Hayır” anlamında salladığı başını öne eğerken, gözpınarına sinsice doluveren o iri damlaları, delikanlıya göstermeden silmeye çalıştı…

Şimdi ona, "Vefasızlığın en büyük aşklara bile galip geldiğini" nasıl söylerdi…

Yine de; zihninden çıkarıp maziye gömmeye çalıştığı o gözler yerine, her defasında kendi hüznüne gömülerek yaşadığı çelişkiyi…

Hayatından çıkardığını sanırken, onu düşüncelerinden bile çıkaramadığını…

Hele onu rüyasında gördüğü her gecenin sabahında duyumsadığı o buruk mutluluk ve sığındığı züğürt tesellisini nasıl itiraf ederdi?

Ya “ Zaman her derdin ilâcıdır” diyen eskilerin, kocaman bir yalancı olduğunu nasıl izah ederdi?

 

****

 
Toplam blog
: 247
: 1493
Kayıt tarihi
: 29.01.08
 
 

Antalya ve Akdeniz aşığı bir öğretmenim. Bol bol okurum, blog yazarım, şiir yazarım. Yazdıkça ve ..