08 Mart '13
- Kategori
- Aşk - Evlilik
Aşk
Kendime bile itiraf edemediğim gerçekler, şarkılar ve yalnızlığımla birlikte bir gece daha şimdi. Durup düşününce eski günlerden elimde kalan tek şeyin acı olduğunu görüyorum, bir de hayal kırıklıkları var tabi. Etrafımı dört duvar gibi çeviren, ne zaman umutla baksam "vazgeç" diye fısıldayan kırgınlıklarım... Ne zaman mutlu olmaya çalıştıysam hep bir şeyler oluyor ve yine aynı hikâye. Yanaklarımdan akıp giden gözyaşları, uzaklara bakan gözlerim ve dudaklarımdan çıkan tek bir cümle: Seviyorum. Yanımda olan ama asla benim olamayacak, beni sevemeyecek birini. Unutmayı çok denedim ama olmadı. Unutmaya çalıştıkça daha da bağlanıyormuş insan. Anıları silip atmayı denedikçe daha da çok kazınıyorlarmış aklına, kalbine... En acısı unutamamak değil. Değmediğini bildiğin halde delice sevmeye devam etmek. Aslında biliyorum beni, gözyaşlarımı, seni görünce gülen gözlerimi, hızla atan kalbimi umursamadığını. Buna rağmen de olmuyor işte, sevince unutamıyor insan. Karşısındakinin tüm hatalarına, tüm umursamazlığına rağmen devam ediyor sevmeye. Boşu boşuna üzülüyor, bunu bilse de engel olamıyor ki. Aşkın getirdikleri hüzün ve umut sadece. Önce insana umut etmeyi sonra umutlarını birer birer yıkmayı öğretiyor. Çaresizliği, çaresizlik içinde umut etmeyi... Gerçek olmayacak hayaller kurduyor insana. Hayaller güzel olsada hayat dümdüz gerçeklerden ibaret. Her hayal mutlu sonla bitmiyor. Mutlu sonlar sadece masallarda, gerçeği kabullenmek gerek. Tek yapmam gereken alışmak, acılara alışmak; onları kabullenmek...