Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

18 Aralık '07

 
Kategori
İlişkiler
 

Aşk

Yine bir iş günü. Masamdayım. Gazetelere göz atıyorum bir yandan. Yine bildik can sıkıcı, iç karartıcı haberler. Karşımda ise o muhteşem haliyle Topkapı sarayı. Daha bir gün bile çirkin görünmedi gözüme Sarayburnu. Bir gün bile tekrar etmedi kendini, her gün bir başka siluete bürünerek. Vapurlar, kayıklar, tankerler, türlü türlü gemi gidip gelmekte her zamanki gibi. Kimbilir ne aşklar, ne acılar, ne mutluluklar yaşandı bu eski ve yorgun şehirde. Kimler geldi, kimler geçti? Şehir olduğu gibi ayakta, geçmişin binbir türlü izlerini taşıyor üzerinde. Şimdi bizler buradayız, devam eden bu zaman kesiti içinde. Bu döngü böylece devam edecek gibi, sadece oyuncuları değişecek.

Hepimizin hayatından öyle ya da böyle geçti aşklar. Ama hiçbiri lise aşkları gibi olmadı. O deli dolu gençlik çağlarında yaşanan. Kalbin pır pır atarken, onu gizli gizli izleyip hiçbir şeyi belli etmemeye çalışırken, eve geldiğinde, odana kapanıp müzik dinler, bir de sigara tüttürürken belki, mutfaktan annen yemeğe çağırırken seni, masada yemeği karıştırıp, bir türlü lokmaları yutamazken, annenin nen var deyip, endişeli halini seyrederken, ama tüm bunlardan rahatsız olmayıp aksine, büyük haz duyarken ki hallerimiz. Sonunda onunla tanışmaya cesaret edip, gözlerine bile bakamazken, onlarca kez hazırlanıp ama yine de gevelediğin o sevgi cümleliklerini kurarken. Sonra elini ilk tutmalar. Sanki kalbin yerinden çıkacak olur, ellerin terli, titrek. Evet sonunda kenetlenirler. Kaleyi zapt etmiş bir komutan edasıyla coşar, önünde kimse duramaz sanırsın. O hazzı şimdi bile içimde hisseder gibiyim. Bazen düşünürüm aşkın o başlangıç evresi mi, yoksa başladıktan sonraki hali mi? Ona ulaşamamak, ulaşmak için yollar aramak. Sanırım aşkın en zirve dönemi bu. Hayat, koşullar değişti dense de, aslında temelde bir şey değişmiyor. Belki eski aşkları, o duyguları bulamamamaktan şikayetçiyiz birçoğumuz. Ne yalan söyleyeyim doğruluk payı da yok değil. Peki onları yaşayan bizler değil miydik? Ne oldu, ne değişti ki? Cevabı yine bizde kendi içimizde galiba. Uzağa gitmeye gerek yok. Aşk cesurların işidir. Kural yok, sınır yok, garanti yok. Ama yaşayanlar bilirler ki, onun tadı da bir başka şeyde yok. Hayat garanticiliği tanımaz ve kabul etmez. Bunun üzerine inşa edilenlerse gün gelir çöker. Aşk da böyle. Başı, sonu, yeri, zamanı belli değil. En umulmadık anda, en umulmadık kişiyle yaşanır. Hiç yapmadığı düşünmediğinizi size yaptırır. Kuralsızdır. Duyar gibiyim, iyi de nerde bunları yaşayacak insanlar? Şu an için sadece bir dakikalığına her şeyi bırakın. Çalışmayı, düşünmeyi, dert etmeyi. Sadece en mutlu anlarınızı düşünün. Nasıl nerde ve kiminle yaşadığınızı bunları. İçinizi buruk bir mutluluk kaplayacak da olsa. Aşk olduğu yerde. Sanırım biz vazgeçtik onu aramaktan. Her şeyi tüketmeye, ayağımıza getirilmesine alıştığımız gibi. Ama hala onu bulan, yaşayanlar, acı çekenler var.

Ne bulduk ki dünyada aşktan, sevilmekten ve sevmekten öte. Varsa bulan beri gelsin..

 
Toplam blog
: 9
: 406
Kayıt tarihi
: 26.11.07
 
 

Kendi halinde, Kendince doğruları olan ve hayatı kendince yaşamaya çalışan biri. Doğallıktan yana ol..