Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

08 Temmuz '10

 
Kategori
Aşk - Evlilik
 

Aşka dair hiç bir kıpırtı yok...

Yepyeni tecrübelerin öğrenildiği yeni bir dönem daha bitti. Lakin aşka dair hiç bir kıpırtı yok. .. Geleceğine inansan da inanmasan da bir şey değişmiyor. Bir zaman sonra hissettiğinin ne olduğundan emin bile olamaz hale geliyorsun. Yaşamayı söyle bırak, sorgu sualle kaybettiğin onca zamanın değerini, bir kez daha, çabalarken tükettiğin gücün farkına vardığında anlıyorsun. Aşk dediğin en keyifli boşa kürek çekiş. Sonun bilmediğin bir şey için harcanan bembeyaz çaba. Tarifsiz bir kokteyl sıcakken soğuk, soğukken sıcak olabilen, en uzak ama en içten gelen. Masmavi bir şarkı gibi. Notaların beyazlığıyla aydınlanan zaman, yumuşak nameleriyle örtüyor üstümüzü her gece. Hep inanmak, her gece aynı sahne gözbebeklerimizde, kapatmak gözlerimizi dudaklardaki usul ve bilinçsiz gülümsemeyle.

Aşk gerçekten orada bir yerlerde mi?

Bizi kör eden ne o zaman?

Konuşmadan, gözlerimizle, düşüncelerimizle, benliğimizle anlaşabileceğimiz biri yok aslında, değil mi?

Masal herşey. Bu bekleyiş boşa aslında. Ruhumun barışabileceği kimse yok! Ben mi zorum? İnsanlar mı kolay? Ortası??

Ufak şeylerin verdiği tarifsiz mutluluğu ve zevki neden görmezden gelir insanlar? Halbuki basit ve kaliteli zevklerle yaşamaktan daha tatmin edici ne var?

Kimseyi beklemeden kendini şımartabilmek.. Kafi ışıkta dinlenen müziğin seni istediği yere götürmesine manen ve bedenen izin verebilmek hayata inat...

Kalp atışlarımı duyabiliyorsam sende, gözlerine baktığımda, konuşmama da gerek yok demektir. Kendimi anlatmak için sana kelimeler son seçtiklerimse şayet, elini tutmama gerek kalmayacak kadar yakınsın bana demektir. İçimdeki yağmurda ıslanmaktan korkmadan kalabiliyorsan yanımda, sebebi de sensin demektir gözlerimdeki pırıltının. Öğretmek değil, sonuna kadar paylaşmaksa amacın, içimdeki ufaklığı benimsemişsin demektir. En bitkin hissettiğim halimse en şefkat duyduğun an, bakmayı değil görmeyi öğrenmişsindir. 100/100 değil de %100 dokunmanın anlamını çözdüysen, artık gerçekten hissediyorsundur.

Karşındakini evcil hayvan gibi görmediğin sürece saygı kazanırsın, unutma herkes özgürlük ister.

“Givin’ yourself to me can never be wrong if the love is true..”
Yepyeni tecrübelerin öğrenildiği yeni bir dönem daha bitti. Lakin aşka dair hiç bir kıpırtı yok. .. Geleceğine inansan da inanmasan da bir şey değişmiyor. Bir zaman sonra hissettiğinin ne olduğundan emin bile olamaz hale geliyorsun. Yaşamayı söyle bırak, sorgu sualle kaybettiğin onca zamanın değerini, bir kez daha, çabalarken tükettiğin gücün farkına vardığında anlıyorsun. Aşk dediğin en keyifli boşa kürek çekiş. Sonun bilmediğin bir şey için harcanan bembeyaz çaba. Tarifsiz bir kokteyl sıcakken soğuk, soğukken sıcak olabilen, en uzak ama en içten gelen. Masmavi bir şarkı gibi. Notaların beyazlığıyla aydınlanan zaman, yumuşak nameleriyle örtüyor üstümüzü her gece. Hep inanmak, her gece aynı sahne gözbebeklerimizde, kapatmak gözlerimizi dudaklardaki usul ve bilinçsiz gülümsemeyle.

Aşk gerçekten orada bir yerlerde mi?

Bizi kör eden ne o zaman?

Konuşmadan, gözlerimizle, düşüncelerimizle, benliğimizle anlaşabileceğimiz biri yok aslında, değil mi?

Masal herşey. Bu bekleyiş boşa aslında. Ruhumun barışabileceği kimse yok! Ben mi zorum? İnsanlar mı kolay? Ortası??

Ufak şeylerin verdiği tarifsiz mutluluğu ve zevki neden görmezden gelir insanlar? Halbuki basit ve kaliteli zevklerle yaşamaktan daha tatmin edici ne var?

Kimseyi beklemeden kendini şımartabilmek.. Kafi ışıkta dinlenen müziğin seni istediği yere götürmesine manen ve bedenen izin verebilmek hayata inat...

Kalp atışlarımı duyabiliyorsam sende, gözlerine baktığımda, konuşmama da gerek yok demektir. Kendimi anlatmak için sana kelimeler son seçtiklerimse şayet, elini tutmama gerek kalmayacak kadar yakınsın bana demektir. İçimdeki yağmurda ıslanmaktan korkmadan kalabiliyorsan yanımda, sebebi de sensin demektir gözlerimdeki pırıltının. Öğretmek değil, sonuna kadar paylaşmaksa amacın, içimdeki ufaklığı benimsemişsin demektir. En bitkin hissettiğim halimse en şefkat duyduğun an, bakmayı değil görmeyi öğrenmişsindir. 100/100 değil de %100 dokunmanın anlamını çözdüysen, artık gerçekten hissediyorsundur.

Karşındakini evcil hayvan gibi görmediğin sürece saygı kazanırsın, unutma herkes özgürlük ister.

“Givin’ yourself to me can never be wrong if the love is true..”


 
Toplam blog
: 31
: 395
Kayıt tarihi
: 02.07.10
 
 

Hayata ve insanlara dair çok değerli tecrübeler edinme şansını yakaladığım, iyi niyetim ve fazla t..