- Kategori
- Şiir
Aşka Kehânet

Aşk
ne kadar çok istediysem
o kadar uzuyor vakit
dudağı pekiştiren bir aşk duruşuydu hayat
tam orta yerinde
azalıyor öpüşlerinin eşsiz gürültüsü
kendi kehânetimin fısıltısı
yüzüm bir perde yalnızlığıma
her gece bir saat kadranı yakıyorum
her gövdemden bir yeraltı suyu çekiliyor
bahçelerden yazın çığlığı yükseliyor odama
hayat acıyla kabulden başka nedir
ne kadar uzağımda o tatlı gevezelik
suların bir dağ telaşıyla çarpan kalbi
lekeli bir güneş gibi çilleri
yeşilin sağılmamış yarasıdır
ağzımdaki
terleyen tenimi gizlice kemirsem
sessizce kıyılara insem de
hiçbir ecza bulaşmaz
bu sırnaşık yaza
benden
çekilmiş sular yüzüme yakışmaz bilirim
bundandır felâket habercisi edinmemem
bu irkiliş rüzgârın işi değil
büyük bir sesin eşiğinde
görkemli bir kesinliğin içindeyim
gözüm sende kalsın ey karanlık eşik
havada tüy gibi uçuşsun iskeletim
her boyun eğişimde derin dudak darbeleri
her hamlede zümrüt bir hançer gibi kalbim
bu hayat hiç bitmeyecek
bir anıt gibi dikilecek öpüşleriyle
taşın içinden bir dağ yükselecek
terden ve ateşten yontularak
gün gelir
sessiz bir sevince dönüşecek