Asker mektupları 1

Tersine koştuğum bir dolambaç şimdi sokaklar. Sana çıkmayan yollara gülümsüyorum. Derin boşluklarını deniz dolduracak bu şehirde artık. Bu yüzden bu şehirde yaşlanıyorum. Denizde ne varsa, sende de o olacak. Ilık rüzgârlar, çalıştığın ofiste, durup dururken kıyılarını dalgalandıracak. İşaret parmağının ucunda pırıl pırıl bir deniz feneri yanacak. Karayelden sesler yankılanacak kulaklarına, incisi alınmış midyelerin yarası, deniz kabuğu tutacak. Birbirlerine, anlattıkları hazin tınıları fısıldayacak, saçlarının tellerindeki sevdalı bayraklar.

Bir bilsen nasıl zehirliyorlar denizi. Seni yaşatmak için yaşıyorum sadece. Sen; bir düş müsün, inandığım bir ülkü müsün, çaresizliğimde annem, yalnızlığımda babam mısın? Olması gereken ama olmaması hayatı hafifleten bir duygu musun? Alacaklıyım sanıyorum senden. Bana borçlu olan bir hayatta yaşamak hoşuma gidiyor…

Mersin’de ne varsa sende de olacak.
Ilık rüzgârlar durup dururken saçlarını dağıtacak.
İşaret parmağının ucunda yapayalnız bir deniz feneri
Saçlarının tellerinde, yiten bir ülkenin bayrakları ağlayacak…

Bende ne varsa… Sende de o olacak…

Tezkeresi olmayan bir askerlik gibidir ayrılık.
İnsanı emrine alır bir hasret boyu.
Yanık… Asker mektuplarının anlattıklarıdır hayat:
Bir ömre sığmayanların, bir zarfı doldurduğu…

Türküler esecek… Mayıs geçecek

Yanık bir asker mektubu kokacak, ayrı yürüdüğümüz yollar.
Bize sadece, üstümüzden geçen yılların ağır izleri kalacak.
Bir de birbirimize, ilk dokunuşumuz…
Kalan ömürde kapanmayacak bu ağrı
Bu asker mektubu hep yanacak
Deniz tutuşacak… Kalbim tutuşacak…

Bir Fatih Akın filmi izlemiştik birlikte. Sanki bizi karelerine çekmişti. Uzun saçların kısalmış, benimse sarışınlığım artmıştı. İçimizde Türkiye çalmıştı. Türkiye çalan filmler, Türkiye çalan şarkılar acılar taşır içlerinde. Umut bırakan sonları olur ve Türkiye çalan hiçbir şey bitmez içimizde… Mersin otogarında ben karşıladım o roman kahramanını. Bir emanet gibi bıraktı kalan ömrünü bana. Asker mektubu yapıyorum artık ‘hasiretleri’. Gittiği yerlerde, heyecanlar açsın diye…