Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

21 Nisan '08

 
Kategori
Felsefe
 

Ret mektupları 2

Ret mektupları 2
 

'Yare ulaşmadan düşersen eyer yarına sesinin yankısı kalır.'


‘Hangi duvar yıkılmaz sorular doğruysa, bir gün gelirsek hangi kent güzelleşmez…’ Kardeşlerim, ben de tıpkı sizler gibi hayattan umutları olan bir yolcuyum. İçinde yeşerdiğim bu ülkede, sizinkilerden çok farklı olmayan ritimlerle soludum hayatı. Vardım, varıldım; Gittim, gidildim. Kırk yaşında bir filizim. Köklerim ülkemde, acısoğan tadında, başımı güneşe doğru sürgüne veren, yolculuğun sonunda, bir arpa boyu yürüyebilmiş olmayı hasretleyen bir adamım.

Şu kırk yıl boyunca, hayatı tanımaya başladığım ilk günlerden, telaffuz ettiğim ilk kelimelerden bu yana sorularla yaşadım. Önce annemi yordum, sonra kendimi… Ve bazen olmayacak insanlara cahil cesaretiyle sorduğum sorulardan dolayı can acıları da çektim. Öğrencilik hayatım boyunca, öğrenmeden bir tek ders geçmedim, bir tek formülü dahi ezberlemedim. Eğitimini aldığım mesleğe hakim olmam, yaptığım işlerin kalitesini arttırırken yönetim kurumlarına politik asistler yapma becerisine sahip olamamam bir çok kez sil baştanlar yaşamama neden oldu.

Hayat ezbere olmamalı. Hayatı anlamak çok kolay değil elbette. Bunu başarabilmiş bir adam değilim zaten. Ama denemeye değer olduğuna inanıyorum. Adı dünya olan şu gezegendeki hayatın çok daha güzel, çok daha mutlu olabileceğine inanıyorum. Hem de bunun öyle bize sunulan kadar karmaşık olmadığına inanıyorum. Bir eşikteyiz sadece.

Uzun yıllardır içimde büyüttüğüm ve yanıtını bulmayı hep ertelediğim bir sorunun peşine düştüm artık. Mahir ve Deniz öldürüldüğünde 6 yaşımdaydım. Onlar ise öldüklerinde 25 yaşlarındaydılar.

Çocukla, çocuk olurmuş demek devlet!

Hayat akıp geçiyor. Eriyip tükeniyor Türk Solu… Asimetrik savaşlar, soğuk ve sıcak halleriyle derinden derine sürüyor. Mustafa Kemal’in Cumhuriyeti Türk Soluyla birlikte yok oluyor.

O kadar sinsi oyunlar dönüyor ki… O kadar güzel goller atıyor ki emperyalizm… Türk solu ‘Vatan’ kavramıyla birlikte yok oluyor.

Ne yapmalı? Ben bu soruyu kendime ‘Ne yapmalıyım?’ diye soruyorum. Tarih, haklıların her zaman kazanamadığını gösteriyor. Haklı ve kazanan olmanınsa bir tek yolu var: Halkı yanınıza alabilmek. Fetullah Gülen’i yaratan şartları ortadan kaldırmadan Fetullah Gülen ideolojisini yok edemezsiniz. Emperyalizmin stratejilerine hakim olamadan emperyalizme diz çöktüremezsiniz. PKK’nın çıkış noktalarını yok etmeden PKK ile mücadele edemezsiniz. Sanayi, tarım ve kültür devrimlerini tamamlamadan, üretimi tetiklemeden, çağdaş eğitimi yaygınlaştırmadan, vergi adaletini, milli gelirin hakça paylaşımını düzenleyemeden bu ülkeye tam bağımsızlığı getiremezsiniz. Çağdaş bir toplum özlemini hayata geçiremezsiniz.

‘Bu kente yalnızlık çöktüğü zaman uykusunda bir kuş ölür ecelsiz.‘

Yalnız kalmayacağız, Türk Solunun demokratik mücadelesini siper siper başlatacağız. ‘Alıp da başını gitmek istersin, karanlık sokaklar kör sağır dilsiz.’ Alıp da başımızı gitmek yok… Önce savunacağız, savunabilmemiz için bilgi yükleneceğiz ve çözümcü olacağız. Bütün karanlık sokakları bir bir aydınlatacağız. Türkiye’de yaşayan bütün insanlara güveneceğiz. Doğruları onların önüne bir bir sereceğiz. ‘Yar sevdasıyla bileneceğiz.’ ‘Beyaz gelinlik giydireceğiz kendi ellerimizle cennet vatana…’

Ey Türk Solunun çocukları! Ne yapmalıyım sorusunu sor kendine. Çıkış noktamız Mustafa Kemalin yoludur. Onun, teori ve pratikleri ışığımızdır. Bu vatan nice karanlık dönemlerin sonunda aydınlığa kavuşmuştur. El ele verdiğimizde, solun içindeki hastalıkları tedavi ettiğimizde, gerdeğe girer gibi halkımızın koynuna girdiğimizde gülecektir tekrar vatanın yüzü.

Mustafa Kemalin kurduğu partinin, parti meclisine, namusu ve şerefiyle, ve çalışarak ve azmederek tekrar iktidar olması için, tekrar tam bağımsızlık için, tekrar çağdaş ve zengin bir Türkiye için, bir rapor, bir yöntem, bir çalışma hazırlamaya başladım.

CHP Parti Meclisine sunacağım bu çalışmayı zaman zaman sizlerle paylaşacağım. Eleştirilerinizin tümünü dikkate alacağım. Bu çalışma samimidir. Bu çalışma 'çıplaktır'. Bu çalışma, Türk Halkını iktidara taşıyacaktır. Bu çalışma Cumhuriyetin ilk yıllarındaki o muhteşem kalkınmanın tekrar yaşanmasını sağlayacaktır.

Büyük sözler söylediğimin farkındayım. Ama göreceksiniz, tek bir palavrası yok. Hayal mahsulü değil. Tek bir döneklik ve yalakalık yok. Satır satır hayatın içinden çıkacak.


Çünkü üstümüzde bu vatan için can verenlerin vebali var. Mustafa Kemal’in yoktan var ettiği, uğruna gencecik çocukların serden geçtiği ve hala sınır boylarından şehit haberlerinin geldiği bu ülke, üstüne oynanan oyunları bozmalı!

Yaşasın oyun bozanlar!

 
Toplam blog
: 153
: 1481
Kayıt tarihi
: 16.09.06
 
 

Tıka basa dolu bir adam değilim. Balığı gördüysem derine inerim. Uzun süre gölgede kalamam. Okuru..