Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

21 Temmuz '08

 
Kategori
Aşk - Evlilik
 

Aşkın söğüş hali

Aşkın söğüş hali
 

Safiye Soyman ve Faik Bey… Kendilerinden o kadar emin ve mutlular ki...


Safiye Soyman ve Faik Bey. Bu toprakların beni en mest eden çifti. Her ikisi de öyle kendi gibi, öyle şamatalılar ki, her gördüğümde “Canlarım, iyi ki varsınız” demek geliyor içimden…

Ama niye?

Biliyorum, aşkın çeşit çeşit halleri var. Ve aslında aşk tek kişilik bir akış. Bazı aşklar ise bu devinimin öyle bir üstesinden gelme yeteneğine sahip oluyor ve “iki kişilik dev kadro” haline gelebiliyor ki, o aşkların eğlenceli hali, geliyor ve gamzenizin üzerine konuyor.

Benimkine de kondu.

Bu “tatlı” çifti, fi tarihinde bir programa katıldıklarında tanıma-görme-keyifli hallerine şahit olma hissini yaşamıştım. Programda, Safiye Hanım’ın oğlu ve kızı hakkında öyle güzel konuşuyordu ki Faik Bey, şaşıp kalmıştım. Sevdiği kadını her şeyiyle seven bir adamdı. Safiyesi’ni çok seviyordu, birbirlerini yeseler de, kavgada etseler, yine “bir aşk” vardı ortada. O günden sonra Faik Bey’i hep sevdim. Safiyesi’yle yaptığı şeyleri gördüğümde zap yapmak yerine, “dursun, azıcık seyredeyim” dedim.

Sosyetik, küçük kız-büyük adam aşklarını da severim. Çevremdeki insan grubunun bu durumlarla hiççç alakası olmasa da, konu aşk-meşk olduğunda “Heytt, var mı bana yan bakan” diye ortalara atıyorum kendimi…

Bir gün, arkadaş ortamında, sevdiğim adamın sevdiği insanları da sevebileceğimden bahsettiğimde, “salak mısın, sana bu haller hiç yakışmıyor, sevgi börülcesi misin?” diye konuşmuştu bir arkadaşım. Bu ikilinin söğüş halindeki görüntüsünü gördüğümde de aynı duyguyu hissettim.

Sevdiğimiz adamı-kadını, sadece harika özellikleri olduğu için sevmiyoruz. Bazı defolarımızı onda gördüğümüz, zaaflarımızı hissettirdiği ya da saflıklarımızı yüzümüze çarptığı için de seviyoruz. Ama bunu hep öteye beriye atıyoruz. Bir adam hakkında “çok çapkın” derken, aslında neye, kime, acaba kendimize mi gönderme yapıyoruz, diye hiç düşündünüz mü?

Düşünün derim.

Sevdiğimizin sadece harika yanları, müthiş zekası ya da altın sarısı, uzun saçları bizi aşık etmiyor. Karşımızdaki insanda aşkın öte yüzünü, karanlık noktalarını da görüp aşık oluyoruz. Ketumluğu, serseriliği de bizi aşık ediyor.

Ya da olmaması gereken hallerin, geriye atıp, “onda yoktur” dediğimiz noktaların olması durumu…

Horlama, bir kadına bakarken yakalama, bir mesaj ya da bir başka erkek ya da kadından bahsederken gözlerinden dışarıya fışkıran tatlı bir tebessüm.

Sevdiğimiz, sevmek istediğimiz adamı ya da kadını, bir de bu şekilde düşünelim… Onun karanlık noktalarını, tumturaklı, grift ruhunun asansörden nasıl çıktığını da hayal edelim.

Aşk da, eğlence de, en önemlisi “sevgiliye duyulan sonsuz özlem ve istek” işte bu unsurlarda saklı.

Sevdiğinizin karanlığı olmaya da var mısınız?

 
Toplam blog
: 87
: 1432
Kayıt tarihi
: 29.03.07
 
 

29 yaşında ve yengeç burcuyum. Her sabah 'flu' gözlerle dünyaya merhaba dememi sağlayan 5 numara göz..