- Kategori
- Deneme
Aşkınız karşılıksız mı? işinizde yok mu sayılıyorsunuz?

karşılıksız
Birisine ilgi duydunuz ya da ona âşıksınız. Bakışlarınızla, duruşunuzla hatta çok zorlansanız da kelimelerle ifade etmeye çalıştınız. Ama aşkınıza bir türlü karşılık bulamıyorsunuz. Ya da işinizde çok çalıştığınızı ve yerinizin burası olmadığını düşünüyor, patronunuzun dikkatini çekmeye çalışıyorsunuz.
Âşıksınızdır: Sevdiğiniz kişi sizi görmez bile. İşinizde çok iyisinizdir: Patronunuz sizi toplantılara bile çağırmaz.
O kadına en büyük aşkı kendinizin vereceğinizi sanırsınız. Bütün iş yükünü kendinizin çektiğinizi düşünürsünüz.
Bütün her şeyi eksiksiz yaptığınıza eminsiniz. Ama ne yapsanız olmuyor değil mi? Ne yaparsanız yapın, gül alsanız da, şiirler yazsanız da, projeler üretip sunsanız da, mesaiye kalsanız da bir türlü farkınıza varılmıyor, değil mi?
Sonuçta ne yaparsanız yapın, kendinizden ne kadar verirseniz verin: Beklentiniz karşılanmadığında; belki sinirlenir, belki üzülür, belki de vazgeçersiniz bu sevdanızdan. Ama sonuç hep aynıdır. Kaldığınızda tek başınıza, sizi bir süre sonra mutsuzluğa ve umutsuzluğa sürükleyecek olan soru da peşinden gelir nedense. Aklınızdan geçen hep şudur: Ben nerede yanlış yapıyorum? Neden böyle oldu? Neyi eksik, neyi fazla yaptım? Bu tür düşünceler ve kırılmalar içerisindeyken “kendi kendine iç konuşmalar ve sorular” uzayıp gider… Peki! Neden böyle oluyor acaba? Hiç düşündünüz mü?
Konu ile ilgili örnekleyici ve düşündürücü bir hikâyeyi önce dinleyelim ve sonrasında yazımıza kaldığımız yerden devam edelim.
Kadının biri arabasıyla taşrada seyahat etmektedir. Nereye gittiğini sadece kendisi bilmektedir. Ama yaptığı ve gittiği yol doğrumudur, yanlış mıdır? Bunu kendisi de bilmemektedir. Ama bir adım atmıştır işte! Derin düşünceler içerisinde arabasını sürerken, yolunu şaşırır ve metruk bir yola girerken hava da kararmaya başlamıştır. Birden kendine gelir ve yanlış yolda olduğunu farkeder ve bir çıkış bulmaya çalışırken arabası arızalanır. Neden gece yola çıktığına bir yandan kızarken bir yandan da gecenin karanlığında ne yapacağını düşünür. Aklına arkadaşlarını aramak geldiyse de cep telefonu çalışamaz haldedir. Sinirlenir ama elden gelen bir şey yoktur. Arabayı çalıştırmayı dener ama bir türlü beceremez. Arabasını tekmelerken, az ileride bir ışık fark eder. Önce ne olduğunu anlamadıysa da oranın bir ev olduğu tahminine varır. Arabasını terk edip oraya doğru yürür. Işığa yaklaşınca tek pompalı bir akaryakıt istasyonu ve üzerinde motel yazan 2 katlı ahşap bir bina görür. Hava çok soğuktur ve binanın yarı cam, yarı ahşap kapısına eliyle vurur. Vurur, vurur ses gelmez. Bağırır “Kimse yok mu?” Birazdan bir adam uykulu gözlerle karşısına dikilir. “Ne istiyorsunuz hanımefendi? Eğer gaz istiyorsanız tank boş.” Kadın durumunu anlatıp kalacak bir yer ister. Adam; zaten birkaç tane odasının olduğunu ve son odanın da biraz önce bir adam tarafından tutulduğunu belirterek yer kalmadığını söyler. Kadın, kalacak bir yerinin olmadığını ve en son odayı tutan kişiyle görüşmek istediğini söyleyerek; o son tutulan oda numarasını ister ve 13 numaralı motel odasına doğru yönelir. Biraz heyecan duysa da başka çaresi olmadığı için odanın kapısını çalar. Karşısına yorgun yüzlü bir adam çıkar. “Hayırdır bayan! Gecenin bu saatinde ne istiyorsunuz?” Kadın, “Bakın! Sizi tanımam etmem. Siz de beni tanımazsınız. Ancak kalacak yerim yok. Sizce bir sakıncası yoksa sizin de rahatınızı bozmam, ben şu hasır koltukta kıvrılır uyurum, sabah ta erkenden kalkar giderim. Gerekirse oda ücretinizin bir kısmını da karşılarım.” der. Adam tuhaf bakışlar altında ne olduğunu anlamaya çalışırken kadın, “Bakın, gerçekten sizi tanımam etmem, siz de beni. Sadece birkaç saat odanızda kalmama müsaade edin. Benden size zarar gelmez. Sizden bana zarar gelmeyeceğine emimim.” der. Adam, “Buyurun öyleyse. Koltuk şurada, ben yatakta yatacağım.” diyerek yatağına gider. Kadın, teşekkür ederek içeri girer ve ayakkabılarını çıkararak koltuğa kıvrılır.
Zaman ilerledikçe adam horlamaya, kadın ise hasır koltukta bir sağa bir sola dönmekten rahatsız olmaya başlar. Birazdan gecenin “cırrrık, cırrıık” diye ses çıkaran çekirge seslerine eski ahşap kaplamanın gıcırdama sesleri eşlik etmeye başlar…
Arkası yarın…