Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

07 Şubat '07

 
Kategori
Sevgililer Günü
 

Aşkınızın dijital ifadesi

Aşkınızın dijital ifadesi
 

Mayıs ayının ikinci pazar günün neden kutlarız? "Anneler Günü"nü kim getirip koydu önümüze? Annesini kaybeden genç kızın, bu tarihi Anneler Günü olarak kutlamayı gelenek haline getirmesinin altında yatan gerçek hikaye ne? Neden annesinin öldüğü belirli bir tarih yoktur filanca ayın falanca günü şeklinde de, o pazar günü olmuştur bu tarih? Hem, ölümler ne zamandan beri kutlanıyor?

Anneler Günü’nün, Amerikalı bir Yahudi tarafından uydurulduğu biliniyor aslında. Cumartesi günü öğleden sonra dükkan kapatıp pazartesi sabahı açacak olan o Yahudi, boş geçen pazar gününü bu hikayeyle kurtarmak istemiştir. Rahmetli çok büyük bir olasılıkla çiçekçi, olmadı hediyelik eşya satıcısıydı belli ki. Cumartesi öğleye kadar satışlar çok iyi gitmiş olsa gerek ki, bir sonraki ayı, Haziran’ı da “Sizin başınız kel mi be? ” deyip, babalara ithaf etmiş. Tüketim çılgınlığı almış yürümüş yani.

Ne çok gün kutluyoruz biz böyle? Anneler Günü, Babalar Günü, Doğum Günü, Yılbaşı, Sevgililer Günü, Evlilik Yıldönümü, Nişanlılık Yıldönümü, Tanışma Yıldönümü, En Başarılı Sevişmenin Ay Dönümü Kutlamaları...

Kapitalizmin çarklarını döndürebilmek için tüm bu günleri kutlayıp, deli gibi hediye almamız gerekiyor.

Aslı astarı var mı bilmiyorum ama, Sevgililer Günü için söylenen bir hikaye var. Valentines miydi neydi, vakti zamanında bu kod adıyla yaşamış bir papazdan söz edilir. O dönem, her ne sebeple olduğu bilinmez, kral evlenmeyi yasaklamış. Olayı samanlıktan çıkarıp daha ulvi bir kurum haline getirmek, işi resmiyete dökmek isteyen aşık gençleri, rahmetli papaz gizlice evlendiriyormuş. Kral bunu bir şekilde duymuş (muhtemelen köyün saplarından biri gammazladı), Valentines’in başını, gövdesinden uzak bir yerde muhafaza etme nezaketinde bulunmuş. Vefakar aşıklar bu olayın anısına, 14 Şubat’ta mütevazı bir anma günü düzenlemişler. Sonra geleneksel olarak devam etmiş işte bu anma.

“Sevgililer Günü’nün asıl hediyesi bir kutu çikolata ile bir tek güldür” demişti bu geleneği bilen biri yıllar önce. (Çiçekçi veya çikolata satıcısı değil bu kişi). Yani öyle yatlar, katlar yine kapitalizmi besleyen biberonlar.

“Geri kalan 364 gün ne olacak” sorusunu hemen herkes soruyor bir şekilde artık; buna değinmeye gerek yok. Ama bu özel günleri kutlama işinin de güzel yanları var tabi. Vardı yani. Nedeni ne olursa olsun, bir arkadaştan, yardan, yarenden alınan hediye, onlara verilen hediye güzeldir. Hayata renk katan küçük oyunlardır bunlar. Ama işin suyu öyle bir çıkarılmıştır ki, içten gelerek yapılması gereken bir davranış, artık bir görev, bir zorunluluk halini almıştır. Evlilik yıldönümünü anımsamadığı için kocasını boşayan manyak kadınlar peydah olmuştur!

Haftaya bugün Sevgililer Günü. Son bir haftadır ekranlarda, gazete ve dergilerde gözümüze gözümüze sokulan haberler, yazılar, öneriler var. “Sevgilinize şunu alın, şuraya götürün, şunları söyleyin”... Çünkü ben incelikten yoksun, çevresine yabancı, mekan bilmez, duygusuz, öylesine öküz bir herifim ki, tüm bunları sizden öğreniyorum. Sistemin yönlendirmesine o kadar kaptırmışız ki kendimizi, her şeyimiz birileri tarafından belirleniyor ve biz bunlara harfiyen riayet ediyoruz. Yaratıcılık öldü, yaşasın itaat! Özgünlük yok yani, kişiye özellik yok. Aynı tornadan çıkmışçasına kitlesel bir uyum, tek tiplik söz konusu. Ve artık sevgililik müessesesi, ticari müesseselerin rant aracı oldu.

Asıl korkutucu haber ise, dünkü gazetelerin birinin verdiği ekte gördüklerimdi. “Sevgiliniz için çok özel aşk mesajları” , “En güzel e-kartlar bu sitede” , “Kod numarasını yazın, aşk melodiniz cebinize gelsin” , “E-çiçekler şu adreste” (İnternet üzerinden yollanan gerçek çiçekler de değil, resimleri) , “Dijital kameralarla, resminizi mailbox’ına yollayın”…

Asıl bombayı sona saklamışlar elbette: “Sevgiliniz yoksa üzülmeyin, çöpçatan siteler devrede” Eskiden bu hizmeti ara sokaklarda verenleri yakalayıp, saçlarını sıfır numaraya vurarak “Yürü lan p...nk!” diye karakola götürürlerdi; şimdi internette site adresi verip, bir de reklamını yapıyorlar.

"Ben bir emekli Mecnun, Leyla dijital olmuş!”.....

 
Toplam blog
: 70
: 1618
Kayıt tarihi
: 23.07.06
 
 

Milliyet Blog'un ilk yazarlarındanım. Uzun yıllar gazetecilik yaptım, sonra bir sabah uyandım ki ..