Aşklar ve Yaşantılar

Gene konu aşk olunca...

Tartışılası bir şey yok esasında... Hissettiklerinle yaşadıkların yanında...

Nereye kadar reddedilir yaşanılanlar belli olmaz ama şairin bir çözümü var bu noktada... "öyle bir yalana inandır ki beni, ömrümce sürsün doğruluğu..."

Gerçekle karşılaşmamak için sevdiğine inandırdığın kişiden önce ölmek isteği... Yada sevdiğinin aslında seni seven olmadığının bilinci...

Şiir 2000'li yılların aşk adına seks tüketilmeye başlanmasından önce yazılmıştı o tarafı ayrı... Ama o zamanlar da insanların içlerinde sakladıklarının üzerine kurdukları yalanlar üzerine ilişkiler yaşıyorlarmışın bilinmesinden kaynaklı...

Eski Türk filmlerinin gerçek hayattan alındığını yaptığım görüşmelerden birinden sonra fark etmiştim... Bir kişinin babasının ölümü taziyelerinde, arkasında duvar büyüklüğünde sevdiği kadının resmi önünde otururken sevdiğine söylediği "Sus beni avazım çıktığınca seni seviyorum diye bağırttırma!!!" repliğini duyduğumda...

Sonuçta her şey "aşk tek kişiliktir" noktasına gidiyor gibi... Yaşadığını yansıtırsın... Aynan varmış gibi görünür ama...

Zor hatta çok ama çok zor yaşamak artık gerçekten var olanı...

Bir arkadaşım aramaktaydı; anneannesinin eşinden boşalan boşluğu bir beyaz gülün doldurulmasını, her sabah eşi tarafından kendisinden erken uyanılıp başının bulunduğu boşluğa dalından kesilerek getirilip bırakılmasını...

Dedem bir denizciydi... İyi denizci... Sağ kolunda bir çapa dövmesi...Sol kolunda "KALBİNE YAKIN DİYE" anneannemin portresi...

Örnekleri hepiniz çoğaltabilirsiniz...

Aşk var"mış" diyebilirsiniz...

Gene de yaşamak ve sevdiğinden önce ölmek gerek belkide... Kim bilir..