Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 
 

Sonsuzluk (Osman Özeker)

http://blog.milliyet.com.tr/yasev

18 Mart '16

 
Kategori
Güncel
 

Atatürk'ün Annesi Zübeyde Hanım

Atatürk'ün Annesi Zübeyde Hanım
 

Atatürk gibi büyük bir kahramanı dünyaya getiren, Türk Milletinin "makus" talihini değiştirmeye vesile olan Zübeyde hanımın geçmişi, soyu ve hayat hikayesini bu yazımızda sizlerin bilgilerine sunmak, en azından genç nesillerin belleğine nakşetmek amacımız.
Mustafa Kemal'in anne soyu II  Murat ve Fatih zamanlarında Karaman, Konya cıvarında oturan Türk aşiretlerinin Rumeli'ye yerleştirilmesi sonucu bu bölgelere yerleşen Türkmenlerden oluşmaktadır.
 
Zübeyde hanımın soyu da Konya'dan Rumeliye yerleşen Türkmen, Yörük aşiretlerine dayanmaktadır. Anne tarafından dedesi Vodina Sancağına bağlı "Sarıgöl" bölgesine yerleşmişler, daha sonra buradan göçerek Selanik yakınlarında bulunan Lankaza'ya giderek yaşamlarını burada devam ettirmişlrdir.
Zübeyde hanımın babası Sofi-zade Feyzullah Ağadır. Sarıgöl bölgesinde "Sofular" lakabı ile anılmakta, Konya Karaman'dan gelen yörük ve Türkmen kimliklerinden dolayıda "Konyarlar" şeklinde bu bölgedeki diğer "yörük" gruplarından farklı olarak bu adla anılmaktadırlar.
 
Zübeyde hanım Feyzullah Ağa'nın üçüncü hanımı Ayşe hanımdan olan tek kız çocuğudur. 1857 yılında Selanik yakınlarında bulunan Lankaza'da dünyaya gelmiş, gençlik yıllarıda babasına ait olan çiftlikte geçirmiştir.
Zübeyde hanım güclü bir beden yapısına, güçlü bir iradeye sahiptir. Okuma yazmayı bilen, kültürlü, muhafazakar, geleneklerine bağlı bir kadındı. Kendisine bu özelliklerinden dolayı  "Zübeyde Molla" da denilirdi.
 
Lord Kinross bir anısında "Zübeyde hanım damarlarındaki ilk göçebe Türk soylarının torunları olan ve hala Toros dağlarında yaşayan sarışın yörüklerin kanını taşıdığını düşünmekten hoşlanırdı" ifadesini kullanmaktadır.
Zübeyde hanım, henüz 13-14 yaşlarında iken Ali Rıza Efendi ile evlenir. Ali Rıza Efendi  32 yaşlarında Efkaf İdaresinde memur olarak görev yapıyordu.
Evlilik sonrası aile Ali Rıza Efendinin Selanik'te bulunan baba evine yerleşirler. Önce bir kızları olur, sonra iki erkek evlat gelir, daha sonra Mustafa kemal ve kız kardeşi Makbule ile Naciye dünyaya gelir. Altı evlattan ilk üçü ve son kızları kısa ömür sürerler ve hayata veda ederler. Zübeyde hanımın elinde sadece Mustafa Kemal ve kızı Makbule hayatta kalır.
Zübeyde hanım henüz 36 yaşında iken eşini kaybeder ve üç çocuğuyla birlikte kardeşi Hüseyin Ağanın Lankaza'daki çiftliğine yerleşir.
 
Zübeyde Hanım genç yaşta "dul" kalmıştır. Oğlu Mustafa'yı Askeri Rüştiyeye verir. Çocuklarla birlikte kendisine bağlanan cüz'i emekli maaşıyla gecinmek sıkıntı yaratmaktadır.
Zübeyde hanım ikinci evliliğini Ragıp Efendi ile yapar. Bu evliliği içine sindiremeyen Mustafa evi terkeder, bir müddet halasının evinde kalır, ancak zaman içersinde Mustafa'da babalığına alışır ve aradaki buzlar erir.
 
Zübeyde hanımın ikinci eşi de 1. Dünya savaşının patlak verdiği yıllarda Selanik'te vefat eder. Zübeyde hanım bu kez kızı Makbuleyle birlikte başbaşa kalmış, 1905 yılında harp akademisini bitiren Mustafa da askeri görevlerine başlamıştır. 
Balkan savaşları sonrası Türk ve müslüman halk Rumeliyi terketmeye, göçe zorlanmış, Zübeyde hanım da kızını da alarak İstanbul'a yerleşmiştir. Mustafa Kemal ise 7. Kolordu komutanı olarak Filistin Cephesinde görev yapmaktadır.
Mustafa Kemal 1918 yılında Suriye cephesinden ayrılarak İstanbul'a gelmiş, daha sonra Şişli'de üç katlı bir ev kiralayarak annesi ve kız kardeşini de yanına almıştır.
Artık Zübeyde hanım, Mustafa Kemal ve Makbule hanım bir aradadır, ancak bu mutluluk kısa sürer, zira Mustafa Kemal Kurtuluş harekatını başlatmak üzere Samsun'a gitmektedir.
 
Zübeyde hanımın sağlığı bozulmuş, kısmı felç olmuştur. Sıkıntılı günler başlamıştır. Sevindiri tek haber ise kızı kızının evlenmesi olmuş, damadıyla birlikte Akaretler'de ki evlerine taşınarak burada yaşamaya başlamışlardır.
 
Bu acılı, sıkıntılı ama umut dolu günler Milli Mücadele boyunca sürecektir. Zübeyde Hanım’ın hastalığı gün geçtikçe artıyordu. Annesinin kuşatma altındaki İstanbul’da kalması Mustafa Kemal’i üzüyor, annesine ateş hattındayken bile mektuplar yazıyordu. Arkadaşları Zübeyde Hanım’a yardım ediyor, bütün isteklerini yerine getiriyorlardı. Zübeyde Hanım’ın, ölmeden oğlunu görme isteği ile oğlunun da bir an önce annesine kavuşma özlemi çektiği, karşılıklı gönderilen telgraflarda görülmektedir.
Kurtuluş Savaşı'nın sonlarına yaklaşıldığı günlerde Mustafa kemal annesini Ankara'ya getirmeye karar verir ve O'nu Çankaya Köşküne getirir.
Zübeyde hanımın Çankaya yaşantısı da artan hastalığı ve "kısmı felçi" nedeniyle sıkıntılı geçmektedir. Tavsiyeler üzerine Zübeyde hanım bu kez İzmir Karşıyaka'da bulunan Latife hanımın Konağına gönderilir.
 
İzmir'de de şifa bulamayan Zübeyde Hanım 66 yaşında 14 Ocak 1923 günü oğlu Mustafa'ya hasret hayata gözlerini yumar.
Mustafa Kemal vatan savunması, yoğun işleri nedeniyle annesinin cenaze törenine katılamaz. İçi yansa da, memleket ve millet meselelerini bekletmeye gönlü razı olmaz ve biricik anasının defin törenine katılamaz.
Zübeyde hanım vefatından önce Latife hanıma "vasiyetini" yazdırmış, bu vasiyetinde "Öldükten sonra her sene ruhuna hatim okunmasını" istemiş, hatta bu konuyla ilgili bir miktar parayı da Darülşafakaya bırakmıştır.
 
Zübeyde hanım İzmir'de büyük bir törenle defnedilir ve o artık "İlk kurşunun düşmana sıkıldığı ve Türk milletinin Ya İstiklal, ya ölüm " diyerek direnişe başladığı İzmir'in koynuna, ellerine teslim edilmiştir.
Mustafa kemal, annesinin kabrini ancak ölümünün 14. cü günü ziyaret edebiliyordu.
Mustafa Kemal, annesinin mezarı başında duygulu bir konuşma yapar;
 
"“...Valdemin ziyamdan şüphesiz pek müteessirim. Fakat bu teessürümü izale ve beni müteselli eden bir husus var ki, o da anamız vatanı mahv ve harabiye götüren idarenin artık bir daha avdet etmemek üzere mezar-ı ademe götürülmüş olduğunu görmektir. Valdem bu toprağın altında, fakat Hakimiyet-i Milliye ilelebet payidar olsun. Beni müteselli eden en büyük kuvvet budur. Evet, Hakimiyet-i Milliye ilelebet devam edecektir. Valdemin ruhuna ve bütün ecdat ruhuna müteahhit olduğum vicdan yeminini tekrar edeyim. Valdemin medfeni önünde ve Allah’ın huzurunda aht ve peyman ediyorum, bu kadar kan dökerek milletin istihsal ve tespit ettiği hakimiyetin muhafaza ve müdafaası için icab ederse valdemin yanına gitmekte asla tereddüt etmeyeceğim. Hakimiyet-i Milliye uğrunda canımı vermek, benim için vicdan ve namus borcu olsun.”
Mustafa Kemal'in yaşamı boyunca kendisinde derin izler bırakann annesi ve kız kardeşi Latife hanım için;
"“Faziletine ve yüksek kadınlığına inandığım anam ve kız kardeşim inkılap işlerinde bana inanmışlar ve hizmet etmişlerdir” diyerek gerçek cumhuriyet kadınlarının yaratılmasında önemli rol oynadıklarını ifade etmektedir.
 
Anasına son derece bağlı, saygılı, annesinin gelenek ve göreneklere son derece bağlı olması, dindar olması Atatürk'ü de etkilemiş, özellikle cumhuriyeti kurarken, devrimlerini yaparken annesinden aldığı bir çok birikimi dikkate almıştır.
Atatürk ve annesi arasındaki ilişkiyi en güzel anlatan bilgi notuyla yazımı sonlandırmak istiyorum.
 
Atatürk annnesiyle her buluşmasında önce annesinin elini öper, annesi de ona hasretle sarılır, sonrada sohbet ederlerdi.
 
Yine ana oğulun buluşma günü idi. Mustafa Kemal annesinin elini öper, Zübeyde hanım hasretle ona sarılır.Zübeyde hanım ani bir hamle yaparak oğlunun elini öpmek ister.
Mustafa Kemal hemen müdahale eder ve;
" Ne yapıyorsun anne" der. Zübeyde hanım kesin bir ciddi ifadeyle evladına cevap verir;
"Ben senin ananım, sen benim elimi öpmekle bana karşı olan vazifeni yapıyorsun, fakat  sen vatanı ve milleti kurtaran bir devlet başkanısın. Ben de bu aziz milletin bir ferdiyim ve onun mensubuyum, senin elini öpebilirim.
 
İşte Zübeyde hanım ve Atatürk arasındaki sayı, sevgi ve bu devlete, bu millete olan bağlılık, Büyük kurtarıcı Mustafa Kemal'i ve buyük lideri bu millete zor şartlarda yetiştirip milletimize armağan eden Zübeyde hanımı bir kez daha rahmetle ve minnetle anıyor, mekanları cennet olsun diyoruz.
 
Osman Özeker 18.03. 2016
 
Toplam blog
: 287
: 3107
Kayıt tarihi
: 11.07.08
 
 

1949 Konya Ereğli doğumlu olup, halen İzmir'de oturmaktayım. A.Ü. Eğitim Fakûltesi mezunuyum  Ata..