Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

18 Ocak '13

 
Kategori
Tarih
 

Atatürk'ün Kitap tutkusu

Atatürk'ün Kitap tutkusu
 

Okumayı başlıca bir uğraş, kitabı da arkadaş edinen Atatürk, saatlerini hatta günlerini okumakla geçiren bir insandı. Atatürk'ün okuma alışkanlığı, çocukluğunda oyundan daha çok zamanını alan, askeri okullarda dönemin baskılarına karşın uykusuz yatakhane gecelerini dolduran, savaşın en yoğun olduğu cephelerde bile etkinliğini sürdüren büyük bir tutkuydu.

Atatürk bir asker ve devlet adamı, aynı zamanda da bir düşünce ve fikir adamıydı. Atatürk'ün uygulamalarında uzun bir derin düşünce, analiz ve sentez vardır. Bunun da alt yapısında yaşam boyunca alışkanlık haline getirdiği okuma tutkusu yatar.  

Atatürk'ün bütün yaşamını toplayıp en çok ne yaptı derseniz, cevap "kitap okudu" olacaktır. Atatürk'ün yaşamıyla ilgili farklı yazarların/etrafındakilerin ortak hayranlıklarından biri onun kitaplarla olan dostluğudur. Atatürk etrafına "eğer kitap okumasaydım, yaptıklarımın hiçbirini yapamazdım" demiştir.

Atatürk arkadaşlarıyla birlikte Voltaire, Montesguieu, Rousseau gibi düşünürleri hem okuyorlar hem de tartışıyorlardı. Harp Okulu yıllarında Atatürk, memleket meseleleriyle daha fazla ilgilenmeye başladı. Sürekli okuyor, yurt içinde basılması yasak olduğu için çoğu defa İran’da basılıp gelen, eşitlik, hürriyet gibi kavramların işlendiği eserleri temin ediyor ve gizli gizli okuyordu. Yusuf Hikmet Bayur’un anlattığına göre Atatürk, bu kitapları yatakhanede, kötü ışık şartlarında okuyor, uzun düşüncelere dalıyordu. Harp akademisinde, çocukluk yıllarında başlayan birikimlerini ve siyasal gözlemlerini arkadaşlarına da anlatabilmek için el yazısı bir gazete çıkarmaya karar verdi ve gazetenin (minber gazetesi) yönetim kurulunda görev alarak, gazetenin çoğu yazılarını tek başına yazdı.

Hafta sonlarında arkadaşı Ali Fuat Cebesoy'la birlikte Beyoğlu'nda Galatasaray Lisesinin yanında bulunan Zeuve Birahanesine gider, buraya sürekli olarak gelen yabancı gazeteleri saatlerce okur ve bu suretle, dünyadaki olaylar ve dış basında Osmanlı İmparatorluğu hakkında bilgi sahibi olurdu.

Sofya’ya Ateşemiliter olarak atanan Mustafa Kemal, resmi görevleri dışında kalan zamanını, çeşitli konularda kitaplar okuyarak değerlendiriyordu. Bu görevde bulunduğu sırada, arkadaşı M.Nuri (Conker)’in “Zabit ve Kumandan” adlı eserini okuyup, bir sohbet şeklinde, kendi fikirlerini verdiği örneklerle zenginleştirerek ”Zabit ve Kumandan ile Hasbihal”i yazmıştır.

Atatürk’ün okuma ve öğrenme aşkı sadece öğrencilik yıllarına ait değildi şüphesiz. Okumaya cephede de devam ediyordu. Çanakkale Muharebelerinin en şiddetli döneminde Mustafa Kemal'le görüşmek için ziyarete gelen gazeteci Ruşen Eşref Ünaydın, Mustafa Kemal'in odasında masa üzerinde Balzac'ın Colonel Chabert'i, Maupassant'ın Boule De Suif'i, Lavendan'ın Servir kitaplarının bulunduğunu belirtmiştir. Atatürk Fransız yazarlarının çoğunu aslından okumuştur.  Ayrıca, Mustafa Kemal Çanakkale'de Maydos (Eceabat)'dan İstanbul'da tanıdığı Madam Corinne'ye yazdığı mektupta kendisinden çeşitli romanlar göndermesini istemiştir.

Atatürk'ün Doğu Anadolu'da görev yaparken Türk yazarlarla birlikte, Avrupada'ki son gelişmelerle ilgili kitaplar okuduğu görülmektedir.

Milli Mücadele esnasında da Atatürk'ün kitap okuma tutkusunun devam ettiği biliniyor. Kurtuluş Savaşını engellemek isteyen yobazların çıkarttığı iç isyanlar döneminde İslam Tarihine ilişkin kitaplar okumuştur. Mustafa Kemal Büyük Tarruz öncesi Akşehir'de bir rum evinde kalıyordu. Yaverlerine Büyük Taarruzdan birkaç gün önce Çalıkuşu kitabını okuduğunu şöyle anlatmıştır : "Biliyor musunuz, gece Reşat Nuri Bey'in Çalıkuşu romanını okumaya başladım. Çok beğendim. İhmal edilmiş Anadolu'yu ve genç bir hanım öğretmenin yaşadığı zorlukları ne güzel anlatmış. Bitirince İsmet'e vereceğim. Sonra da sizler okuyun." 

Kurtuluş Savaşında iki kesim askere alınmamıştır. Öğretmenler ve öğrenciler. Atatürk'e göre onlar geleceğin eğitim ordusunu hazırlayacaktı. Kütahya-Eskişehir Muharebelerinin devam ettiği sırada Ankara’da 180 kişinin katıldığı Maarif (Eğitim) Kongresi düzenlenmiştir. Düzenlenme Amacı:Kurtuluş Savaşı’nı kazandıktan sonra yeni Türk Devletinin eğitim politikasını belirlemekti. Kongreye Mustafa Kemal de katılmıştır. Savaşın en şiddetli döneminde (15-21 Temmuz 1921) böyle bir kongrenin düzenlenmesi Atatürk’ün eğitime verdiği önemi göstermektedir. Atatürk bu kongrede yaptığı konuşmada “Milli kimliğimize zarar veren zararlı fikirlerle mücadele edilmesi“ gerektiğini vurgulamıştır. 

Atatürk daha meclis açılmadan kütüphane açmıştır. Yunus Nadi ve Ziya Gökalp'ten kitap bulmalarını istemiştir. Bulunanlarla maarif kütüphanesinin temeli atılmıştır. Meclis Hükümetinin kurulmasından sonra Maarif  Vekaleti (Milli Eğitim Bakanlığı) içinde bir Hars (Kültür) Dairesi oluşturulmuş ve kütüphaneler bu daireye bağlanmıştır.

Atatürk'ün okuduğu bilinen kitap sayısı 3997'dir. Bu kitapların 1741'i Çankaya Köşkü'nde, 2151'i Anıtkabir'de, 102'si İstanbul Üniversitesi kütüphanesinde, 3'ü Samsun Gazi İl Halk Kütüphanesinde bulunmaktadır.

Atatürk okurken önemli gördüğü yerlerin altını çizer ve notlar alırdı. Çizilen yerlere çeşitli işaretler de bulunurdu. (işarelerin anlamları; xx:önemli, xxx:çok önemli, müh.:mühim, ç.müh.:çok mühim, D:dikkat, ?:fikre katılmıyorum.) Cümlelerin altı kırmızı veya mavi kalemle çizilmiştir. (kırmızı: kuvvetli fikir, mavi:önemsiz fikir.) Atatürk'ün altını çizdiği yerler ve üzerine düştüğü notlar "Atatürk'ün Okuduğu Kitaplar" başlığıyla (24 cilt-12.000 sayfa) yayımlanmıştır.

Cumhurbaşkanı Genel Sekreteri Hasan Rıza Soyak, Atatürk'ün okuma tutkusu ile ilgili şunları anlatıyor: "Okumayı çok severdi. Genel bilgisini sürekli olarak artırmaya çalışırdı. Zengin bir kütüphanesi vardı. Okuması da çalışması gibiydi. eline aldığı kitabı ilginç bulduysa biitrmeden bırakmazdı."

Okuduğu kitapların çoğunu yurtdışından büyükelçiler ve yayınevleri vasıtasıyla getirtirdi.

Çankaya Köşkü'nde gece boyunca kitap okuduğu olurdu. Uykusuzluğunu yenmek için duş alırdı. Göz kapaklarını tülbentle kurulardı.

"Çankaya Sofrası" yada "Çankaya Fikir Toplantısı" denen akşam yemeklerinde devlet meseleleri konuşulurdu. Sofrada mutlaka kara tahta, tebeşir, kağıt, kalem, not defteri ve ilgili kitaplar bulunurdu. 

İstanbul’a dinlenmeye geldiği yaz aylarında yine çalışmalarını sürdürür, özellikle kendi emirleriyle, Yıldız Sarayı Kütüphanesi’nin koleksiyonlarıyla zenginleştirilen İstanbul Üniversitesi Kütüphanesi'nden pek çok kitaplar aldırtır, incelerdi.

Atatürk, İstanbul’a gelirken, çoğu kez kendi kütüphanesinden bazı kitapları beraberinde getirirdi, Kütüphane memuru ile baş sofracısı götürülecek kitapları, boş cephane sandıklarına yerleştirir. Muhafız Alayı erleri de bunları arabalara taşırlardı. Kitapların cephane sandıklarına konulması, derin bir heyecan uyandıran görkemli bir semboldü.

Atatürk, çalışma saatlerinin çoğunu kütüphanesinde geçirirdi. Yakınlarının anılarında belirttikleri gibi bazen kütüphanesine kapanır, geceli gündüzlü saatlerce okurdu. Atatürk'ün okuduğu kitaplar ve çizdiği bölümlerin yelpazesi o kadar geniştir ki, Atatürk'ün uçsuz bucaksız bir ufukta gezintiye çıktığı görülmektedir.

Gençlere anımsatma, Atatürk 24 yaşında okul bittikten sonra ders notlarını 2 ciltlik kitap haline getirdi. Sonraki yıllarda yeri geldikçe onlara baktı. Okul bitti, ders bitti demedi. Ayrıca, gençlere Anıtkabir'deki "Atatürk'ün Okuduğu Kitaplar Bölümü" mutlaka gezdirilmelidir.

O’nun Cumhuriyetin ilanından sonra, hangi konularda, ne gibi eserler okuduğunu gösteren en güvenilir kaynak eser, “Atatürk’ün Özel Kütüphanesi”nin Kataloğu’dur.

Bu katalog, aynı zamanda O’nun eşsiz bir kumandan ve devlet başkanı kişiliği yanında, bir düşün ve kültür hayatının belgelerini göstermesi bakımından da çok önemlidir. Atatürk’ün özel kütüphanesi’nin koleksiyonları arasında en geniş yeri tarih kitapları almaktadır. O’nda daha askeri okulda iken başlayan bu merak ve ilgi giderek artmıştır. Özellikle Türk ve İslam tarihi konularında, Leon Cahen, Barthold, Wells gibi tanınmış yabancı yazarların olduğu kadar Mustafa Celalettin, Aşıkpaşazade, Peçevi, Hoca Sadeddin, Ahmet Refik gibi Türk tarih yazarlarının eserlerini de dikkatle incelemiştir.

Kısacası, Atatürk’ün o güne kadar yazılmış olan tarih kitaplarının hemen hemen tümünü okumuş olduğunu söyleyebiliriz. O, bu engin tarih bilgisinden siyasal yaşamının çeşitli dönemlerinde büyük ölçüde yararlanmıştır. Konuşmalarında, tarihten verdiği örnekler, bazen milli bir heyecan kaynağı, bazen de bilimsel bir tartışma konusu olmuştur. O’nun bu geniş tarih bilgisi, Türk tarihinin başlangıcından itibaren ortaya çıkarmayı amaç edinen bir tarih tezine ve tarih çalışmalarına yol açmıştır. Bu çalışmaların bilimsel yöntemlerle, sürekli olarak yapılabilmesi için de, Türk Tarih Kurumu’nu kurmuştur. (Nisan 1931).

Ankara'da bulunan Anadolu Medeniyetleri Müzesi'nin ambleminde kuruluş tarihi olarak 1921 rakamı vardır. Atatürk’ün telkinleriyle (Kurtuluş Harbinin ortasında)  merkezde bir “Eti Müzesi” kurma fikrinden hareket edilerek müze kurulmuştur.

 AtatürkAAAtatürk'ten öğrenilecek o kadar şey var ki, O'nun hayatı derslerle dolu. Başta "Nutuk" ve "Vatandaş İçin Medeni Bilgiler" olmak üzere çeşitli kitaplar da yazmıştır. O'nun yazdığı "Geometri Kitabı" ile ilgili blog yazımı okuyabilirsiniz. 

Ne Mutlu Kitap Okuyorum Diyene.

KAYNAKLAR :

1- Şu Çılgın Türkler, Turgut Özakman, Bilgi Yayınevi,

2- Heyecan Yaşlanmaz, Mustafa Balbay, Cumhuriyet Yayınları,

3- Dehanın Kodları, Ali Güler, Truva Yayınları,

4- www.isteataturk.com.

 

 

 

 
Toplam blog
: 48
: 4273
Kayıt tarihi
: 28.08.12
 
 

Kamudan emekliyim. Yaşam felsefem "hayatın içinde her olayın sorgulanması gerektiği" yönündedir. ..