Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

03 Temmuz '20

 
Kategori
Anılar
 

ATÇALI KEL MEHMET

“Yaşanılası dünya’nın ne tadı ne tuzu kaldı.  
 
Ömür denen şu zamanın, çoğu gitti, azı kaldı…”
 
Dertli Divani
 
“Dostum dostum güzel dostum, 
 
Bu ne beter çizgidir bu?
 
Bu ne çıldırtan denge?
 
Yaprak döker bir yanımız,
 
Bir yanımız bahar, bahçe…”
 
 Hasan Hüseyin KORKMAZGİL
 
***
 
Kimi insanlar, uyanıklık yaparak davranış gösterirler ve başkalarının emeklerinin üstüne konarlar. Toplumumuzda ya da yeryüzünde dün de bugün de bu tür hazıra kondular az değildir.
 
İlkokul öğretmenim (yeri aydınlık olsun) rahmetli Tahsin Ayver,   (http://blog.milliyet.com.tr/yitirdigim-ogretmenim---/Blog/?BlogNo=193460 )  Atçalı Kel Mehmet Öyküsü’nüanlattığı zaman oldu.  İlginç buldum! Aklıma düştü, araştırdım ve yazıya geçirmeyi planladım. İşte öykü…
 
***
 
Nazilli Atça'da Merkez Park'in etrafı oldukça geniş bir daire ile çevrelenmiş ve bu daire üzerine Kurtuluş Savaşımızı anlatan çokça figür ile bezenmiştir.
 
Bu figürleri, parkın çevresinde gezip incelerken zorlanarak okunan bu sözcükler ortaya çıktı. Küçük bir araştırma ile bu yazının hikâyesine ulaştım. Hikâyeye konu olan "Efe"nin anıtının yanında bulunan çeşmenin üzerinde de bu yazının olduğu görülmektedir.
 
Adına uygun haliyle şöyle; “ SU ELİN, ÇEŞME ELİN, TEKNE ATÇA'LI KELİN…” Sözde Atçalı Kel Mehmet'in yaptırdığı bu çeşmenin öyküsü şöyle:
 
Atçalı Kel Mehmet Efe, bir gün dağda "yalaksız bir çeşme" görmüş ve demiş ki:
 
-Bunun yalağı (teknesi) neden yok? Yalak olmazsa, hayvanlar nasıl su içecek?
Kızanları cevap vermişler:
 
Efem, bazı haddini bilmezler, çeşmenin yalağını kırıyorlar.
Efe emir buyurmuş:
 
“Yeni bir yalak yapıla... Üstüne de benim yaptırdığım yazıla... Benim adımı görünce, bakalım kimse tekneye dokunmaya cesaret edebilecek mi?”
Kızanlar hemen yeni bir yalak yapmışlar. Üzerine de yazmışlar:
 
 
"Başını kaşımaya eli değmezdi Kel'in,
Su elin, çeşme elin,
Tekne Atçalı Kel'in."
 
 
Ondan sonra hiç kimse çeşmenin teknesini tahrip edememiş.
 
Atça'da, Kel Mehmet Efe'nin anıtının yanında bir çeşme var.
Çeşmenin teknesinin üzerinde de aynı yazı.:
 
"Su elin, çeşme elin, tekne Atçalı Kel'in."
 
***
 
Nazilli’den Aydın’a doğru giderken, adını kimi tarihçilere göre; “Büyük halk önderi”, kimilerine göre ise; “Eşkıya” olarak nitelenen “Atçalı Kel Mehmet”e de (1780- 1830) veren Atça Kasabasından geçersiniz.
 
Yoksul bir zeybek olup çiftliklerde ırgatlık yaparak yaşamını sürdürmekteyken, Atça’nın varlıklı kişilerinden birinin kızına sevdalanır Kel Mehmet... Kızı istediğinde hakaretle karşılaşıp üstüne üstlük, ağanın adamları tarafından dövülünce birkaç kişiyi yaralayarak dağa çıkar. Devletle veya bölgenin varlıklı ağalarıyla sorunları olan birçok kişi de o’na katılır.
 
Zamanla Aydın ve çevresinde “Atçalı Kel Mehmet Efe” adıyla nam salar. Bu arada sevdiği kızın babası, kızını bir başkasıyla evlendirmek istediğinde damat adayını dağa kaldırarak yüklü miktarda fidye alır ve kızın evlenmesini engeller. Sevdiği kızı kendisine vermediği gibi hep düşmanlık eden babasını da hapisten kaçırır.
 
Aydın bölgesinde devletin diğer gelenlerinin baskısından bıkan köylülerden de destek görerek gücünü her geçen gün artırır. Kapatılan Yeniçeri Ocağı askerlerinin de katılması sonucu sayısı binleri aşan büyük bir güce sahip olur ve Aydın çevresinde ayaklanma başlatır.
 
 
 
“Atçalı Mehmet'im bilsinler beni,
Yoksulun yanında görsünler beni.
Koyarım bu yola tatlı canımı,
Dünya bir olsa tutulmam gari.”
 
 
 
Kel Mehmet'in liderliğindeki, Atçalı Kel Mehmet İsyanı “Aydın İhtilali” (1829 -1830) Osmanlı İmparatorluğu’nda bilinen bütün ayaklanma ve isyanların aksine zeybek, Yörük, esnaf ve alt tabakadan insanların tek yürek katıldığı bir halk hareketi olma özelliği taşır.
 
İsyandan sonra hâkim olduğu bölgeyi eşitlikçi esaslara göre idareye etmeye başlayan Atçalı;  “Vali-i Vilayet, Hademe-i Devlet, Atçalı Kel Mehmet” yazılı bir de mühür bastırarak kendini vilayetin valisi, devletin hademesi ilan etmiş, Padişaha ve devlete bağlılığını bildirmiştir.
 
Zulüm ve haksızlıklardan bıkıp usanan halk; kendisine umut olan, onlara hakça bir düzen kurup dertlerini bölüşen,  10 Haziran 1830’da Aydın’ın devlet güçleri tarafından geri alınması üzerine çıkan çatışmada öldürülen “efe” için efsaneler anlatmış, türküler yakmış.
 
Bir rivayete göre;
 
Atçalı bir gün dağda yalaksız bir çeşme görmüş, hemen önüne bir yalak yapılmasını istemiş. Kızanları hemen ağaçtan bir su teknesi yapıp çeşmenin önüne koymuşlar. Yapılan işin doğal olarak kendisine mal edilmesi üzerine olsa gerek Kel Mehmet Efe teknenin üstüne şu muzip dizeleri işlemiş:
 
“Başını kaşımaya eli değmezdi Kel’in,
 
Su elin çeşme elin,
 
Tekne Atçalı Kel'in…”
 
Anlatının bir başka çeşitlemesi de (varyant) bugünkü Atça İstasyonunda kurulu bir çeşme ile ilgili olarak anlatılır. Çeşmenin üzerinde: 
 
"Suyu elin, çeşmesi elin, tası Atça'lı Kel'in" sözü yazılıdır. Anlatılan bir başka hikâyesi şöyle:
 
Kocası erken ölen bir kadın, onun hayratına bu çeşmeyi yaptırır, oluğunun yanına da suyun rahat içilmesi için kalaylı bir tas koydurur. Fakat o tas orada durmaz. Çünkü birileri o tası sürekli çalmışlar. Atça'lı Kel'in "Halk günleri" nden birinde çeşmeyi yaptıran kadın, bu durumu Atça'lı Kel'e arz eder. Atça'lı Kel, dinler şu buyruğu verir:
 
 - Çeşmenin alnına bu sözü yazdırın! O günden  sonra korkudan hiç kimse o tası çal(a)maz...  
 
*
 
 
 
 
 
 
 
 
Toplam blog
: 782
: 1295
Kayıt tarihi
: 18.08.08
 
 

Kırşehir Erkek İlköğretmen Okulu'nu, İzmir Buca Eğitim Enstitüsü Türkçe Bölümünü, İstanbul Çapa M..