Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

13 Eylül '11

 
Kategori
Anılar
 

Kırk bir yıl dile kolay

Kırk bir yıl dile kolay
 

1977 Teşvikiye İstanbul


Sene 1975, ortaokul arkadaşım Özcan’ın  babasının  dükkanında, Üçgen kitap evindeyiz. O zaman interneti henüz rüyamızda bile görmüş değiliz. Lisedeyiz.

Merak ettiğimiz şeyleri, hazır dükkanda oturup vakit geçirirken,  bir kitaptan açıp bakardık.

Tam da böyle günlerden biriydi. Özcan, Orhan veli Kanık’ın ”bütün şiirleri”  kitabını karıştırıyordu.

 “Hey millet.” dedi. “Dinleyin bakın .

“ dağ başındasın, derdin günün hasretlik, akşam olmuş,  güneş batmış, içmeyip de ne halt edeceksin.”

Ardından ekledi. 

“Hadi dedi yürüyün içmeye gidiyoruz.”

 “Neden Özcan?” dedik.

“E, akşam oldu.” dedi.

Gülüştük.

Çiçek pasajında “Kimene” de bulduk kendimizi. Pasaja girince solda ikinci kapıydı alt katı severdik. Biraz demlendikten sonra çakır keyif olundu.

Sohbet, dertleşmeler, hüzünlenmelerle başladı. Kimisi beğendiği kıza aşkını nasıl ilan edeceğini tartışıyor. Kimimiz ise aile içindeki sorunlarını ortaya döküyordu. Okul kimsenin umurunda değildi. O yıllarda kimsede okulun umurunda değildi zaten…!

“Eee”, dedi Özcan “yetti be”.

“Camiye mi geldik. Hadi şerefe.”

 “Kimin şerefine Özcan?“ dedim. “Bu kaçıncı şerefe .”   

“Atatürk’ün” dedi.

Herkes kadehleri çaktı biri birine. Bir şangırtıdır koptu.

Biraz sonra kanun ve keman ile bir de darbukacı üç “roman”  vatandaş geldi. Çöktü yanımızdaki sandalyelere.

Özcan başladı bile ilk şarkıya, o bet sesiyle.

“ayva çiçek açmış yaz mı gelecek.”  

Boşuna değildi seçimi. Masadakilerin hepsinin bildiği tek şarkı buydu. Sonra “Beyoğlunda gezersin.” ile bitti konser.

Ardından konuşmaların yayvanlaştığı, ağızların kaydığı, bir geyik muhabbetiyle son buldu o akşam.  Tam meyhaneden çıkarken Özcan duvarda asılı çerçeveli bir tabelayı, kimsenin görmeyeceği şekilde çıkardı.

Ne oluyor dememe kalmadan benim “wrangler” marka montumun sırtına soktu. Kendimi dışarıda bulduğumda tabelayı sırtımdan çıkardı. Çevirdi bize gösterdi. “SÖZ GÜMÜŞSE  SÜKUT ALTINDIR” yazıyordu.

“Bakın.” dedi. “İşte size bu günün anısı, İleride kim bilir nasıl anacağız bu günü. Bu tabela sayesinde.”  

Muzip herifti Özcan. Çaktırmadan gurubu yönlendirirdi. Bundan kimsenin haberi de olmazdı. Hiç bir zaman zorlama yok, plan yok. Her şeye o an karar verilir, doğaçlama yapılırdı her şey. Ama çaktırmadan Özcan düşünürdü her ayrıntıyı.

Nur içinde yatsın.     

Ocak ayında kaybettik onu. Artık yas günleri geçti. Artık severek anmanın sırasıdır.

Ben mart ayında bir ara baktım, aklımdan bazı sözler dökülüyor ve Özcan’ı anlatıyorlar. Sitem ediyorlar ona. Bir yandan da göz pınarlarım dolu.

Hemen aldım kalemi kağıdı, bakın neler döküldü, kırk bir yıllık arkadaşımın ardından…

NE GÜZEL ARKADAŞIMIZDIN SEN

Ya olmasaydın kerata...

Bu hayat pek yavan olurdu.

Ne paylaşacak mahrem sırları

Ne didişecek aykırı fikirleri,

Ama kavga etmeyecek.

Kim olurdu namussuz,

Nerdesin ulan nereye gittin

Beni yalnız bırakıp.

Kime anlatacağım şimdi ben,

En gizli dertlerimi.

Kimin erotik hikayelerine güleceğim.

Kime güveneceğim?

Kimse olmasa da,

O yeter be! Diyeceğim.

 Kızdım sana adi herif,

Bu yoktu aramızda.

Adice terk edip gitmek yoktu.

Ben sana yapmadım.

Sefil fare nerdesin?

Cevap ver Özcan...

Özledim sesini.

Yeni cep numaranı söyle bare.

Lazımsın ulan lazımsın.

Ne oyuna dördüncü var.

Ne siyaset konuşacak biri.

Özcan, köprü paranı veririm.

Benzin paranı da, gel hadi.

Sıkıldım ulan, sıkıldım sensizliğe.

Derdim var Özcan.

Ama anlatacak kimse yok be koçum.

Kavga etmemizin haftasına,

Kapıma kim gelir ki.

Bunları unutmuşsun diye.

Kim uzatır uyduruk vazoyu.

Ada vapurundaki kadınları,

Kimle çekiştireceğim şimdi.

Ayıp ettin ayıp.

Antalya da otel sahibine,

Saldırmak için sebep yok artık.

Tokat’a telefon edip,

Bu durumda ne yapmam gerektiğini,

Kime soracağım insafsız.

Sabahleyin misafirime ne ikram edeceğimi,

Atacak mısın oradan mesajla.

Kiminle safları sıklaştıracağız.

Roc’n rool yaparken.

Kim boll hazırlayacak bize kovada .

Söyletme beni şimdi, ah söyletme.

Kimle kilolarca bira tüketeceğiz?

Mahzen de.

Aynur, kimyadan sınıfı nasıl geçecek.

Ayıp ettin hepimize ayıp.

Özlüyoruz seni Özcan,

Olmadı bu yaptığın.

Bülent Selen (01.03.2011)

 

 
Toplam blog
: 89
: 985
Kayıt tarihi
: 09.07.10
 
 

Marmara Üniversitesinde  İşletme okudu. İstanbul Üniversitesinde yüksek lisans yaptı.  Dış Ticare..