Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

01 Eylül '11

 
Kategori
Sosyoloji
 

Evlilik ya da yalnızlık

Evlilik ya da yalnızlık
 

yalnızlığın resmi


Bir blog yazısını okurken dikkatimi çekti. Yazıda zamanında bir çok evlenme imkanıyla karşılaşıp, meslek ve diğer öncelikleri nedeniyle evlenmeyi erteleyen bir hanım; İleri yaşlardaki yalnızlığın ağırlığını anlatıyordu. Hele ebeveynini de kaybettikten sonra, yalnızlığın daha da zor geldiğinden söz ediyordu. Belli bir yaştan sonra ise evlenmenin kendisi için iyice zorlaştığını anlatıyordu. (http://blog.milliyet.com.tr/Blog.aspx?BlogNo=322801&ref=facebook


Öyle ya, “yalnızlık Allaha mahsus”  Boşanmaları düşünecek olursak. Bu ayrılığı tercih edenlerin yalnızlığıdır. 

 “Arzu ettiğini elde et. Yoksa elde ettiğinle idare etmek  zorunda kalırsın.” diye bir söz var. Beklentileri azaltmak ve makul seviyeye indirmek gerek.

Gene eski bir söz; “Kavun değil ki dibini koklayasın” diyor. Mükemmeli elde ettiğinizi sanırsınız, zaman geçer, hiç de sandığınız gibi çıkmaz. O zaman ne olacak?

Biraz kadere ve kısmete inanmak gerek. Ama akıl ve mantığı bir kenara atmadan. “sarımsağı gelin etmişler kırk gün kokusu çıkmamış.” Gerçekten öyledir.

Bunun diğer ifadesi “cicim aylarıdır.” yani hoş beş edilen günlerdir. Çabuk biter.

Neden özdeyişlerle anlatıyorum biliyor musunuz? Amerika yı yeniden keşfetmenin alemi yok da ondan. Hepsi önceden yaşanmış ve söylenmiş. Hepsi de doğru.

Evlilik zor müessese, bir aileyi sürdürmek, yalnızlığı sürdürmekten zordur. Ancak aklı başında insanlar için imkansız değil.

Evlilikte toleranslarımızı iyi kullanmamız gerekir o kadar.

Evlenip yıllar geçtikten, çocuk sahibi olduktan sonra, “Bu benim idealimdeki insan değilmiş, daha iyisine ulaşmalıyım.” yanlışını yapanlara sıkça rastlıyoruz.

Büyük hata. Hem kendine, hem eşine, hem de çocuğuna bir sürü tatsız sonuçlar doğurur. Bu sorumluluğu almak kolay olmamalı. Ancak başına buyruk, “Ben yaptım oldu.” tarzındaki insanlara mahsus bir tavır. Her yaşanmışlığın geleceğe ve topluma yansımaları var çünkü. 

Hele "ben başkasına aşık oldum.” Lafı yok mu? Şaşıyorum! "Sen zaten gözünü fal taşı gibi açıp, aşık olacak insan arıyormuşsun."demeli bunlara! Mazbut bir hayat sürerken, nerede, nasıl, kime aşık oluyorsun? 

Bunlar bize, Amerikan filmlerinde bize normalmiş gibi kabul ettirildi. Yani aslında bizim kültürümüzde yok böyle bir şey.

Evlilik yalnız cinsellikten ibaret olmadığı gibi, “Artık evlenmek gerek.” gibi sadece sosyolojik bir sonuç ta değil. Aklımızı başımıza toplayıp doğruya yakın! karar vermeli. Sonra da kararın sonuna kadar arkasında durmalı. Bu iş çocuk oyuncağı değil çünkü.

Sonuçları ise; öyle çok sayıda insanı etkiliyor ki. Eş ve çocuklardan başka, her iki tarafın ebeveyni ve kardeşleri akrabaları sosyal çevre az şey değil.

Bu kadar insanı düşünmek zorundayız. Mecbur olmasak bile hiçe de sayamayız. Yoksa toplum git gide dağılmış ailelerle doluyor.

Bu durum bana “böl ve yönet” sözünü anımsatıyor. Ülkeleri böl, ırkları böl, dinleri böl, derken iş ailelerin bölünmesine vardı.

Sonuçta toplum darmadağın oldu. Burası Dallas değil. Bizler de Ceyar, Boby,Lucy, Jack değiliz. Bu diziden biraz etkilendik sanırım. Dağılmalar o dönemden sonra hız kazandı.

Birlik beraberlik ve mutlu ailelerle dolu bir toplum dileğiyle. 

Bülent Selen 

 
Toplam blog
: 89
: 985
Kayıt tarihi
: 09.07.10
 
 

Marmara Üniversitesinde  İşletme okudu. İstanbul Üniversitesinde yüksek lisans yaptı.  Dış Ticare..