Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

16 Eylül '06

 
Kategori
Dünya Şehirleri
 

Atlanta enstantaneleri 1

Atlanta enstantaneleri 1
 

Fahri Karakaş, Sertaç Sehlikoğlu Karakaş

Bir hafta boyunca Dünya Yönetim Kongresi (Academy of Management 2006) için Atlanta’da idik. Eşim Sertaç ile kente dair izlenimlerimizi paylaşıyoruz, buyurunuz efendim..

Yeni Güney’ in başkenti. Kapitalizmin kalbinin attığı yer. 1996 Olimpiyatlarının ev sahibi. Amerika’nın güneyindeki en yoğun iş merkezi. Coca Cola’nın icat edildiği ve dünyaya yayıldığı şehir. Şeftali eyaletinin başkenti. CNN’in merkez stüdyolarının ev sahibi. Martin Luther King’in memleketi. Güneyin kozmopolit metropolü. "Rüzgar Gibi Geçti"nin şehri. Hip hop kültürünün merkezi. Siyah nüfusu ve ilintili problemleriyle Amerika'nın gündeminden düşmeyen bir megakent. İç savaşın küllerinden çabuk sıyrılmış ve hızla atılım yapmış bir Güney şehri. Dünya çapında sporun, sanatın, eğlencenin, aktivitelerin, festivallerin, restoranların, turizmin merkezi. İçi boş, parlatılmış, cilalanmış, biraz tatsız tuzsuz, allı pullu, hormonlu, şişkin bir şeftali: Atlanta!

ŞİŞKİN ATLANTA, ŞAŞKIN İSTANBUL

4 milyona yakın nüfusu ile Atlanta ABD' nin en hızlı şişen, gelişen ve büyüyen şehirlerinden biri. 1847' de kurulduğundan beri yeni yerleşim alanlarıyla, yeni nüfusla ve yeni iş imkanlarıyla sürekli büyümeye ve şişmeye devam ediyor. 1996 Olimpiyatları' na ev sahibi olması ününe ün katmış. Olimpiyatlarla beraber yapılan Hartsfield Atlanta Havaalanı Amerika’nın en büyük ve yoğun havaalanlarından biri. Atlanta aynı zamanda dünyanın en çok tercih edilen (top ranking) ve kaliteli üniversitelerinden Georgia Tech, Georgia State ve Emory Üniversitelerine ev sahipliği yapıyor.

Atlanta bankacılık ve finans alanında Amerika’nın New York ile beraber önde gelen merkezlerinden biri. Gökdelenler, plazalar, turistik ikonlar, hareketli eğlence mekanları, dev alışveriş merkezleri... CNN, Coca Cola, Holiday Inn, Delta Airlines, UPS gibi çok uluslu şirketlerin pek çoğunun merkezi (headquarters) Atlanta’ da bulunuyor. Dev metropolün damarlarında oluk oluk para akıyor sanki. Evet, Atlanta kapitalizmin ruhunun kent dokusuna derinlemesine nüfuz ettiği tipik bir Amerikan şehri. Yüzeyde rengarenk ve kozmopolit bir görüntü, ama azıcık eşelediğinizde tek tip Amerikan potasında (“melting pot”) eriyen kültürler ve insanlar. Arabaları büyük, evleri büyük, bahçeleri büyük, yolları büyük, insanları büyük tipik bir Amerikan şehri Atlanta. Yatırımları büyük, atılımları büyük, şirketleri büyük tipik bir Amerikan şehri Atlanta. Bu şehirde insanların egoları büyük, korkuları büyük, önyargıları büyük, lafları büyük, hayalleri büyük, kibirleri büyük, aptallıkları büyük. 11 Eylül sonrasının Amerikan paranoyası ve milliyetçi şovenizm, Güney bölgelerinde olduğu gibi Atlanta’da da had safhada.

Biraz da Atlanta’ nın olmayan tarihinden bahsedelim. Eşim Sertaç’ ın her zamanki orijinal yorumuyla “tam anlamıyla yapay, üretilmiş ve şişirilmiş” bir şehir Atlanta. 1915 öncesi Atlanta şeftali bahçeleri ve inekler ile dolu kır alanı imiş. Tarihi yok, buranın en tarihi yerleri neler diye sorsanız CNN Center, Coca- Cola Center, Hyatt Regency, Hilton Atlanta, Philips Arena gibi yerleri sayıyorlar. Tam bir komedi. Peki doğru düzgün tarihi, kökleri, medeniyeti olmayan bir coğrafya nasıl oluyor da her yıl 17 milyondan fazla turist ve ziyaretçi çekiyor? Bu sorunun cevabı Amerikan atılımında, pazarlama gücünde, şehir planlamacılığında ve algı yönetiminde saklı. Şehri resmen turist çekmek için kurmuşlar ve ustaca pazarlıyorlar. Atlanta bence ileri derecede profesyonel, stratejik ve vizyoner şehir yöneticiliğinin ve planlamacılığının bir başarı örneği. Hiç yoktan ve sıfırdan 50 yıl içinde ancak bu kadar atraksiyon, fenomen, tarihsel yapı, marka, ikon, gökdelen, plaza, müze, eğlence merkezi, park üretilebilir.

Şehri inşa ederken pazarlamaya odaklandıkları, sosyolojik deyişle “turist gözü (the tourist gaze)” hesap ettikleri o kadar belli ki... Halkın yaşam mekanı ile turistik gezi mekanları Cebeli Tarık’ ta birbirine karışmayan iki su gibi birbirlerinden ustaca ayrılmışlar. Eğer Atlanta’ da turist iseniz ve kendinize bir araç kiralamadıysanız, sizin için çizilmiş sınırların dışına çıkıp – hesaplı- alışveriş yapmanız bile çok güç. Zira ortalama bir turist güzergahı üzerinde süpermarket ve benzeri türevleri yok! Bol miktarda restorant var, ama meyve- sebze bulmanız neredeyse imkansız. Burada bizim ilgimizi çeken nokta elbette ki şehrin inşaasına kafa yorulmuş olması. Tamamen tasarım, vizyon, yaratıcılık, ARGE, markalaşma, teknoloji, üretim, planlama, mühendislik, proje yönetimi ve pazarlama! Karşılaştırma yaparken içimiz sızlıyor. Bir yanda uyduruktan inşa edilmiş yapay, yüzeysel, bol makyajlı, bol ışıklı, bol parıltılı kapitalist Atlanta, diğer yanda binlerce yıllık tarihi olan, onlarca medeniyete başkentlik yapmış olan gözbebeğimiz İstanbul’ umuz. İstanbul da Atlanta da çok hızlı ve dinamik olarak büyümüş, ne var ki biri planlı ve dengeli büyümüş, diğeri tamamen plansız, dengesiz ve şaşkın. Onlar ne kadar yapıcı, etkin, vizyoner, koruyucu, şefkatli, planlı, stratejik, atılımcı ve profesyonelce davranmışlarsa şehirlerine; biz o kadar yıkıcı, hoyrat, beceriksiz, kaba, yasadışı, acımadan, plansızca ve görgüsüzce talan etmişiz İstanbul’u. Kalbim acıyor. Onlar değersiz cam kırıklarını işleyip süsleyip müzeye çevirmişler, bizler ise binlerce yıllık antika cevher ve mücevherleri çamura batırıp çöplüğe fırlatmışız. Ama yine de yüz tane allı pullu megakent Atlanta beri gelse; dünyanın incisi, nazlı ve sade Boğaziçimin tek damla suyuna, büyüleyici İstanbulumun tek karış toprağına değişmem. Kusura bakmasınlar.

“ATLANTA IS ON FIRE”

“Atlanta is on fire” ifadesi buranın dinamizmini anlatmak için uydurulmuş (enteresandır insanlarda pek de öyle dinamizm göremedik bu arada) ama aslında fiziksel bir gerçekliğe işaret ediyor: Hava boğucu derecede sıcak. Yılın sekiz ayı yaz, bu sekiz ayın dört ayı da nefes alınmayacak kadar nemli ve sıcak. Kentin ritmi Chicago veya New York ile kıyaslandığında daha yavaş. İnsanların tavırlarına öyle bir üşengeçlik, gamsızlık, tembellik ve rahatlık sinmiş ki; tipik Amerikan aceleciliğini burada göremiyorsunuz. Ancak bu tabloya hiç de uymayan bir reform, ilerleme ve dinamizm var Atlanta’ da. Bu nasıl bir paradoks?

ATLANTA BOOSTERS

Bu düğümün çözümü booster’lar. Atlanta’ nın güçlü beyazlarına “booster” deniyor. Kim bu Atlanta “booster” ları? Onlar Yeni Güney’in mimarları ve değişim öncüleri. Toplumsal basamakları hızla çıkan tırmanıcılar. Agresif, ilerlemeci, reformcu, değişimci, girişimci, atılımcı, endüstriyel, pozitivist, üretken işadamları, politikacılar, yerel yöneticiler, gazeteciler, bankacılar, fabrikatörler, profesyoneller, para babaları. Eski belediye başkanı Andrew Young veya CNN kurucusu Ted Turner gibi.

Booster dediğimiz beyazlar Atlanta’nın kuzey ve varlıklı bölgelerinde yaşıyor, siyahlar ise fakir güneyde. Kölelik sözde kalkmış ancak düşük ücretli, mavi yakalı ve az beceri isteyen tüm işleri siyahlar yapıyor. 1974’te Amerika’nın ilk siyah belediye başkanı Maynard Jackson Atlanta’da seçilmişti, ancak, ayrımcılık modern maskeler altında halen hüküm sürüyor. Yönetim, bir yandan Martin Luther King Kültür Merkezi üzerinden ceplerini doldurur ve eşitlikçi imajı verirken, zenci halkı sefalete, eğitimsizlik ve uyuşturucuya mahkum ederek sistemin dışına itiveren modern bir kölelik metodu geliştirmiş durumda.

ANLAŞILMAZ GÜNEY AKSANI

Eşim Sertaç ile ben Atlanta’nın sakinlerinin konuştuğu acaip “İngilazca”yı anlamak için ne kadar uğraş verdiysek muvaffak olamadık. Güney aksanının değişik olduğunu biliyorduk ama bu kadar kopuk olacağına ihtimal veremedik açıkçası. Buradaki insanlar sanki konuşmaya üşeniyorlar, ağızlarını yaya yaya ve kelimeleri yuta yuvarlaya öyle tuhaf bir konuşma tarzları var ki anlamak kabil değil. Quebec insanının beğenmediğimiz frankofon aksanını dahi özler olduk. O yayvan aksandan bir kaç kelimeyi anlamaya başlamıştık ki geri dönme vaktimiz geldi.

AMERİKA’NIN ZENCİ DİYARI

Bizi şaşırtan bir başka detay, Atlanta’da gördüğümüz inanılmaz zenci yoğunluğu idi. Amerika’nın Güneydoğu eyaletlerinde baskın olan nüfus Afrikalı Amerikalı, Güneybatı eyaletlerinde ise İspanyol Amerikalı. Bu yüzden Georgia’da zenci nüfusun fazla olacağını tahmin ediyorduk ama bu kadar fazla olacağını hiç düşünmemiştik. Yolda gördüğümüz her beş kişiden dördü zenci idi diyebilirim.

ETKİN KENT ÇÖZÜMLERİNE ÖRNEK: MARTA

Atlanta o kadar geniş bir alana yayılmış ki, şehrin ucu bucağı yok; bizim İstanbul gibi içinde pek çok şehri barındırıyor. Kentin yayıldığı alan o kadar geniş ki bu kentte yaşayan bir vatandaş her gün arabasıyla ortalama 34 mil yapıyor. Şehrin pek çok yanına giden hızlı ve etkin bir metro sistemi var: MARTA (Metropolitan Atlanta Rapid Transit Authorithy). MARTA 1960’larda kentin hızla büyümesi ve yayılmasına bir çözüm olarak yapılmış 66 millik bir hızlı metro hattı.

GEORGIA: ŞEFTALİ EYALETİ

Atlanta Georgia eyaletinin başkenti. Şimdi de gelin şeftali diyarı Georgia’yı tanıyalım. Georgia eyaleti (GA) Amerika’nın Güneydoğu Bölgesinde, (Alabama’nın batısında, Florida’nın kuzeyinde, North Carolina ve South Carolina’nın hemen altında) bulunuyor ve güneydoğunun en büyük eyaleti olarak biliniyor. Georgia Amerika'da fındık, ceviz ve şeftali üretiminde bir numaralı eyalet. Ama “Georgia’nın neyi meşhur?” sorusuna verilecek asıl cevap şeftali. Hatta Georgia’ya Peach State - Şeftali Eyaleti adı verilmiş. Olayı abartıp her caddeye Peachtree adı vermişler! Laf aramızda pek de aman aman bir şeftali de göremedik ve tadamadık doğrusu. Nerede caanım memleketimizin ağız suları akıtan harika şeftalisi; nerede Georgia şeftalisi.

1996 ATLANTA OLİMPİYATLARI VE OLİMPİYAT PARKI

Downtown’ da şelaleleri ve fıskiyeleriyle Olimpiyatlara ev sahipliği yapan meşhur Olimpik Park yer alıyor. Burada hemen her gün caz, blues, hip hop konserleri, ses, ışık ve su gösterileri yer alıyor. Atlanta’nın üç spor takımı var ve üçü de sahasında çok güçlü: Atlanta Braves Beyzbol takımı, Atlanta Falcons Futbol takımı, Atlanta Hawks Basketbol takımı.

KAPİTALİZMİN İKİ İKONU: COCA-COLA VE CNN

Onlar adeta Kapitalizmin İkiz Kuleleri. Onlar kardeşleri McDonalds ve Nike ile beraber dünya patronları. Onlar küresel görünürlüğün simgeleri. Onlar uluslararası gücün ve etkinin sembolleri. Onlar iletişim kanallarına hakimiyetin timsali. Onlar küresel pazarlama, reklam ve markalaşmanın öncüleri. Onlar küresel yayılmacılığın ikonları. Onlar Atlanta’nın gözbebekleri. Onlar Coca- Cola ve CNN. Görsel şölene hazır olun. Buyurun bakalım.

DEVAM EDECEK...

 
Toplam blog
: 279
: 2488
Kayıt tarihi
: 09.09.06
 
 

Dr. Fahri Karakaş, Londra’da University of East Anglia’da görev yapmaktadır (Norwich Business Sch..