Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 
 

Kağan Bahadır Küçükalcan

http://blog.milliyet.com.tr/kaganbahadir

28 Şubat '10

 
Kategori
İnançlar
 

Atsız'ın dini inancı -2-

Atsız'ın dini inancı -2-
 

İlk bölümde, Nihal Atsız'ın “Yobazlık Bir Fikir Müstehasesidir” adlı makalesinden din ve İslam ile ilgili bölümleri almıştık. Bu bölümde ise, onun diğer makalelerinden, kitaplarından ve şiirlerinden örnekler vermeyi sürdüreceğim.

Atsız'ın dilinden din hakkındaki görüşlerini dinlemeye devam ediyoruz.

“İslam Birliği Kuruntusu” adlı eserinin girişinde Atsız, İslam'ın ortaya çıkış nedenlerini değerlendiriyor.

“Yedinci yüzyılda ortaya çıkan Müslümanlık, sosyoloji bakımından Arapların millet haline geçme savaşıdır. Aynı dili konuştukları halde birbirine düşman boylar ve uruklar durumunda dağınık bir hayat yaşayan kalabalık bir kavim, bir iç veya dış etki ile birlik kurma yoluna elbet gidecekti.

Peygamberin ortaya koyduğu esaslar her şeyden önce bunu sağlamış, bilgisizlik, ahlâksızlık ve pislik içinde yuvarlanan Araplara yüksek bir din ve ahlâk şuuru ile milli birlik düşüncesini aşılamaya çalışmıştır.

Peygamber hayatta oldukça kudretli ve sempatik şahsiyeti, konuşmaktaki üstün kabiliyeti sayesinde bunu sağlamış, bazı sağlam arkadaşları da kendisini destekleyerek güçlü bir birliğin temellerini atar gibi olmuşlardır.”

Makalesinin ilerleyen bölümlerinde Atsız, İslam Birliği davasını güdenleri ağır bir dille eleştiriyor ve onların görüşlerini sıraladıktan sonra kendi görüşlerini belirtiyordu.

“Onlar için mühim dava Ali-Muaviye davası, Hüseyin’in öldürülmesi olayıdır. Arapça resmi dil olmalıdır. Türkçe zaten dil değildir. Mete, Atila, Çengiz, Hülegü kafirdir. Kan içici zalimlerdir. Şeriattan başka kanun olmamalıdır. Çocuklara Demir, Taş, Kaya gibi iptidaî adlar, hele Arslan, Pars, Bozkurt, Doğan gibi hayvan isimleri vermek dinsizliktir. İslamî adlar verilmelidir. Türkleri İslamiyet adam etmiştir. Ancak İslamiyet sayesinde büyük devletler kurabilmişizdir. V.b…

...

İslam birliği taraftarlarına göre Türkler, Müslüman bir millet oldukları için müslümanca adlar almalıdır. Türklerin İslam olmazdan önce kullandıkları adları almak yanlıştır, Müslümanlığa aykırıdır. Dünyada bundan daha yanlış ve iptidai düşünce olamaz. İslam adları denen adlar Arap adlarıdır. Bunların hemen hepsi de İslamlıktan önceki zamandanberi Araplar arasında kullanılmaktadır. Yani küfür ve cahiliyet zamanından kalmadır. Anlamı bilinmeyen kelimeleri çocuklarımıza takmakta maddi veya manevi hiçbir kazancımız yoktur. Aksine, milli ruh bakımından kaybımız vardır. Hele Müslüman adları arasında Yahudilerden Araplara geçen Musa, İsa, Süleyman, İbrahim, İsmail, İshak, Yakup, Yusuf, Harun, Davud gibi adlar bizim Türkçe adlarımızla ölçüştürülebilir mi?

Hayvan adıdır diye Bozkurt’a, Alparslana’a, Ertuğrul’a itiraz edenler Muaviye’nin “Uluyan Dişi Köpek” ve Osman’ın “Yılan Yavrusu” demek olmasına ne buyururlar?

Araplarda yalnız şahısların değil, boyların da hayvan adı aldığı vardır. Mesela bir kabilenin adı “Beni Kelb” yani “İtoğullarıdır”

Kadın adları da öyledir: Ayşe “Yaşar”, Fatma “sütten kesilmiş”, Hatice “Vaktinden önce doğmuş”, Zeynep “tombul” demektir.”

Bu görüşlerinden sonra Atsız, Türklüğün yükselmesinin Müslümanlık sayesinde olmadığını, aksine Müslümanlığın Türkler sayesinde yükseldiğini “Tarihi gerçek şudur ki: Türkler Müslümanlık sayesinde değil, Müslümanlık Türkler sayesinde yükselmiş ve yaşamıştır.” cümlesiyle belirtiyor.

Atsız'ın kendi yaşamını değiştirerek ele aldığı “Ruh Adam” adlı eserinde, Tanrı ile konuşan Selim Pusat karakteri, Tanrı'ya şöyle seslenmektedir.

“Ben kimseye kötülük etmedim. Kimse hakkında kötü düşünce beslemedim. Ümitleri kırılmış bir insan olarak avunmayı içkide ve bir güzeli düşünmede buldum. İçki fena ise üzümü neden yarattınız? Üzümden içki yapılacağını neden Levh-i Mahfuz’ a yazdın? Son peygamberin arkadaşları namaz kılarken ayetleri yanlış okumasaydı içki yasaklanacak mıydı? Çöldeki Bedevi ile bir kurmay subayın içmesi aynı mıdır? Biri sarhoş olunca her türlü herzeyi söyleyebilir. Öteki sarhoşluğun son merhalesinde bile temkinli ve iradelidir. Küçük bir kızı sevmek günahsa, son peygamber, Ayşe’yi neden sevdi de aldı? Tanrı adaletinin yürüdüğü bu mahkemede de böyle haksızlıklar yapılacaksa beni cehennemin en kötü yerine atın. Atın ki, tek içimde insanlığın erdemine ait son kırıntılar da yok olup gitmesin.”

Ve din konusunu Nihal Atsız'ın oğlu Yağmur Atsız'ın, babasını anlattığı “Atsız'a Dair” adlı eseriyle ve Nihal Atsız'ın bir şiiri ile kapatalım.

“Atsız Müslüman olarak tanımlanamazdı ama Şamanist mamanist de değildi.

Onun bu mevzûdaki konumunu bence en iyi ‘lá-dînî’ olarak tavsîf etmek yerinde olur. Evet, ‘Semávî Dinler’le pek başı hoş değildi ama ‘tanrıtanımaz/ateist’ de değildi.

Káinátı yaratan bir güce inansa da bu gücün káinátı yarattıktan sonra ‘olaylar’a müdáhale etdiğine inanmazdı. “

“Buyursunlar ... Bizim için savaş düğündür

Din arabın, hukuk sizin, harp Türklüğündür”

 
Toplam blog
: 75
: 2740
Kayıt tarihi
: 13.03.07
 
 

Kağan Bahadır Küçükalcan   Siyasi Tarih yazarı ve Türkçü düşünce adamı. 28 Aralık 1988'de Antalya..