- Kategori
- Gündelik Yaşam
Ayçiçeği güneşe bakarken
Hep merak ederim anlamaya çalışırım güneşi özleyenleri, güneşten kaçanları... Neden diye bir soruyla cevap isteyenlere malum yaz ayındayız ağustos sonu. Kızgın güneş bedenimizi cayır cayır yakıyor. Yazın tadını alamadan baharı özler oluyoruz. Lakin ortada bir gerçek varki plajlarda nerde güneş insanlar orda. Özellikle bayanlar. Şemsiyemizi ve şezlongumuzu ayçiçekleri gibi güneşe göre ayarlıyoruz. Tavuk gibi kızarmaya hevesli birer aday olarak sere serpe yatıyoruz. Bronzlaşıp güzelleşeceğiz diye saatlerce etmediğimiz akrobasik hareketler kalmıyor. Ha acaba bronzlaşınca güzel oluyormuyuz orası tartışılır. Acaba ne kadarımız güneşin nimetlerinden yararlanırken zararlarından haberdarız?
Ben haberdar olmaya çalışıyorum. Benlerim sağolsun. Gün boyu koruyucu yüksek faktörler kremler kullanmama rağmen güneş lekelerinden kurtulamıyorum. Benlerim ise nekadar güvende bilmiyorum. (Henüz bir zarar içermiyor, doktor kontrolüm var.) Ben öyle ayçiçeği falanda olmuyorum. Ama malum güneş kaçanı kovalar misali. Her deniz sefasından sonra bi tavukluk görüyorum yüzümde. Sebeb ise beyaz tenli olmak. Demek oluyorki kızarmak beyazlarda kaçınılmaz. İlerde de benlerle lekeleri aldırmakta kaçınılmaz gibi...
Oysa diğer yandan sokata yürüyen insanlar takıldı gözüme... Güneşten kaçan insanlar. Güneş yolun sağındaysa, soluna kaçan insanlar... Güneş gözlükleri, şapkaları, eşarpları açık renkte kıyafetler. E daha geçen pazar karış karış güneşi kovalayan da aynı insanlar değil miydi? Sokakta niye güneş olmayan yerden kaçar insanlar onu da anlamam. Bu işte bir tezatlık var. Ya da işimize geldiği gibi yaşıyoruz. Güneş plajda, yağmur ise sevgiliyle güzel geliyor anlaşılan.