- Kategori
- Ben Bildiriyorum
Aydınlanma (Aufklärung) nedir? Avrupa’ da ve Türkiye’ de aydınlanma süreci
1 Önsöz
Türkiye’ nin AB sürecinde bazı anti - Türkiye gruplarının argümanlarından birisi Türkiye’ nin Avrupa’ nın geride bıraktiğı 3-4 yüzyıllık Aydınlanma devrine katılmamış olduğu ve bu yüzden müşterek Avrupa Değerlerinden uzak olduğudur. Gerçek payı olmasına rağmen bunun tam doğru olmadığını aşağıda açıklamaya çalışacağım. AYDINLANMA bir bakıma ÇAĞDAŞLAŞMADIR. Türkiye çağdaşlaşmada ne kadar yol almıştır, Avrupa’dan çok geridemiyiz.
2 Avrupa’da AYDINLANMA Süreci
“Kant”, aydınlanmacılığı, "AKLI KULLANMA CESARETİ" olarak tanımlar.
Aydınlanma felsefesinin kaynağı “RÖNESANS FELSEFESİ” ve özellikle de “17. yüzyıl felsefesi” nin ortaya koyduğu ilkelerdir. " SEKÜLERLEŞME ” aydınlanma felsefesinin ve genel anlamda aydınlanmacılığın her tür girişiminde temel olmuş olan bir yönelimdir.
18. Yüzyılda ve bu yüzyılın sonlarına doğru meydana gelen „Fransız devrimi (1789)“, ve ardında gerçekleşen modernleşme süreçleri, düşünsel anlamda etkilerini ve kaynaklarını aydınlanma felsefesinde bulmaktadır.
“DİN” ve “TANRI” merkezli toplumsal yapının ve düzenlemelerin yerini bu süreçte “AKIL” tabanlı toplumsal düzenlemeler arayışı alır. Geniş ve genel anlamıyla AYDINLANMA, ortaçağda hüküm süren dünya görüşüne karşı yeni bir dünya görüşünün ortaya çıkması ve temelendirilmesi olarak belirtilir.
Aydınlanma çağının ana fikri, AKIL aracılığıyla doğru bilgilere ulaışılabileceği ve bu dogru bilgi ile de toplumsal yaşamın düzenlenebileceğidir.
Diğer yandan bilim alanındaki önemli gelişmeler de aydınlanma çağına öncülük eder ve bu çağda ayrıca çok yoğun yeni bilimsel gelişmeler kaydedilir.
15.yüzyıldan itibaren meydana gelmeye başlayan yeni keşifler ve icatlar bu süreci hazırlamış, bunun sonunda da "KARANLIK ÇAĞ" denen „ORTAÇAĞ“'ın sonuna gelinmiştir. DENEY ve GÖZLEM, aklın uygulama araçları olarak bu dönemde bilimsel yöntemim ilkeleri biçiminde ortaya çıkmış ve doğa bilimlerinde önemli gelişmelere kaynaklık etmiştir.
3 Türkiye’de AYDINLANMA Süreci
Zamanımıza kadar hiçbir islam ülkesinde Avrupa’daki bu gelişmelere benzer bir gelişme gözlenememektedir. Islam ülkelerinde aydınlanmanın karşısındaki en büyük barier “ŞERIAT DÜŞÜNCESİ ve SİSTEMİDİR”. Islam ülkeleri "AKLI KULLANMA CESARETİ"ni bir türlü gösterememekte ve “DİN” ve “TANRI” merkezli toplumsal yapının ve düzenlemeler reforme edilememektedir.
Türkiye’de 20. yüzyılın başından itibaren Genç Türkler İhtilali (1908) ile Despot Abdülhamit İdaresine karşı milliyetçi ve akılcı bir akım başlamıştır. Batı anlamında bir AYDINLANMA’yı „ATATÜRK REFORMLARI’nın temelinde görürüz. Atatürk kurduğu Türkiye CUMHURİYETi ile Türk Toplumunu „DIN Tabanından“ "AKIL tabanlı“ bir topluma dönüştürmüştür. Yani "ÜMMİLİKTEN ULUSÇULUĞA AKILCILIĞA GEÇİŞTİR“ bu. Atatürk reformları Avrupa’daki AYDINLANMA DEVRİ gibi Fransız Devriminden (Napolyon) esinlenmiştir.
Aatatürk daha Harp Okulunda öğrenci iken Osmanlı Sisteminin Avrupa’ya göre çok geri kalmış olduğunu anlamıştır. 15-16 yüzyıllarda Avrupa’dan bile ileri olan OSMANLI zamanla kendini YENİLİKLERE KAPATARAK geri kalmıştır. Geçen 20. Yüzyılın Başında Osmanlı Avrupa’dan 300 sene geri idi.
Geçen yüzyılın başlarında bilhassa CUMHURİYET’le başlatılan ca. 100 yıllık AYDINLANMA DEVRINE (LAİK ve ÇAĞDAŞLAŞMA süreci) rağmen Avrupa ile aramızdaki KLUFu (farkı) henüz kapatabilmiş değiliz.
Son yıllarda tekrar ÜMMİLİĞE, DİN tabanlı toplumsal yapıya yani Çağdışı ŞERİAT Sistemine dönüş özlem ve gayretlerine şahit olmaktayız. Bu negatif gelişmeyi tekrar positife çevirmek Laik ve Çağdaş (AYDIN) Cumhuriyet Felsefesine sahip çıkmamız şarttır. Dünya Devletleri içinde söz sahibi olmak eşit zamanlı gelişmek istiyorsak TEK ALTERNATIF budur.
Oberursel / Deutschland, 13.02.2007
Ahmet Yilmaz
Yük. Matematik Müh. ve Bilgisayar Uzmanı