Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

11 Eylül '10

 
Kategori
Güncel
 

Aydınlık ve kahverengi şehrim: İzmir

Aydınlık ve kahverengi şehrim: İzmir
 

Kahverengi o "Kırmızı"lar kahverengi!..


Biraz zor uyandım sabaha ama uyandım. Aklımı çeldin birden kalktım, şorttu, bandanaydı, spor ayakkabısıydı… yürüyüşe dolandım. İyi ki dolandım. Bayram sabahlarının üçüncüsünde şehrim yine bana kalmıştı.

Kulağımdan süzülüp, gri hücrelerimden geçip yüreğimde anlam bulan şarkılar eşliğinde yürüdüm aydınlık şehrimin körfezinin kıyısında. Yine şaşırdım sabahın köründe balık tutmaya çalışan “erkek”leri gördükçe; saatlerce hiçbir şey tutamadan geçirebildikleri zamandaki sabırlarına şaşırdım. Tuttukları avuç içi kadar “çipura” yı büyük bir gururla, arkadaşlarının oltanın ucundan çıkarmasını bekleyişlerine şaşırdım.

Ve birden karşıma çıkıveren kızıla çalan kahverengi atın, Konak yönüne doğru, dörtnala geçip gitmesine şaşırdım. Üzerindeki delikanlının başında kalpak da mı vardı ne?..

Kocaman şehrin, kocaman Mustafa Kemal Sahil Bulvarı’nın bomboş olmasına, kalabalık şehrin, sokaklarının, caddelerinin insansızlığına, bomboşluğuna şaşırdım. Şaşırdım ama, yakındım mı? "Hayır" derdim ama bu kez “yarın”ı düşünerek yakındım.

Güneşin sonbaharda bile bu kadar ısıtmasına, sardunyaların hala pespembe ya da o kendine has kırmızılığına, çiçeklerin, çimenlerin arasından, ağaçların kenarından “asıl olan benim” diyen karatoprağa baktım, baktım da şaşırdım. Kara değildi toprak kahverengiydi hem de kapkahve.

Ve deniz… O da kahverengiydi bugün hem de kapkahve; vallahi de billahi de. Ve işte bir tek ona şaşırmadım. Ne de olsa aydınlık şehrimin deniziydi, olacaktı o kadar, bu kez kahverengi yansıyordu maviden.

Sevgiler, aydınlık şehrimin renginin bütün canlılığıyla, parlıklığıyla memleketimin her köşesine yansıması dileğiyle.

***************************************************************************************************************************

12-Eylül sabahına zil sesiyle uyandım. Aslında kapının kilidine sokulan anahtar ve onun çevirme sesiydi ilk duyduğm ama olamazdı çünkü evimin anahtarı bir oğlumda bir de yeğenimde var ve ikisiyle de daha dün akşam konuştum; biri haftaya gelecek, diğerinin, yani oğlumun ne zaman geleceği belli değildi ki “bir hafta-on güne gelirim” demişti. “Kim o?” deyişime ancak ikincisinde ses geldi; evlatmış!.. Ben o kadar “Oğlum, bak bu ilk oy atışın olacak, mutlaka gel, HAYIRlısıyla kullan.” dedim, o ser verip sır vermedi, “Babam yollamıyor, ‘yanımda az kaldın’ diyor.” deyip durdu. Yani benimle, yani biricik annesiyle dalga (Esas ne geçtiğini sen biliyorsun değil mi Güneş?) geçti durdu. Üstelik “Evet diyeceğim.” dedi de, “Gelmesen de olur.” dediydim. Neyse!.. Oyunu sabahın sekizinde kullandı ki “Görevli misin?” diye sormuşlar, artık rahatça uyuyabilir. Ben de az önce kullandım, manavdan domates, salatalık, fırından sıcacık ekmek aldım ki vallahi de billahi de kahverengiydiler:), artık kahvaltımı yapabilirim de… Sonra? HAYIRlısı.


 
Toplam blog
: 210
: 3227
Kayıt tarihi
: 29.03.07
 
 

Yazmak... Öyle güzel, öyle hoş ve öyle derin bir eylem ki!.. Olmazları bile oldurabiliyorsun. "Ke..