Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

25 Ağustos '09

 
Kategori
Aşk - Evlilik
 

Ayrılık günlerinde aşka direniş

Ayrılık günlerinde aşka direniş
 

yapraksız papatya


Ayrılık günlerinde öyle bir zaman diliminin içine düşülür ki, hızla gelecekteki günler yaşanmak istenir. Onu unuttuğun, ağız dolusu güldüğün, küçük sevinçleri yakaladığın, büyük başarıların yaşamını renklendirdiği günlerin başladığını düşünürsün. Ama tıpkı bir film şeridinin karelerini ileri sarıp sarıp, başla tuşuna bastığında en baştan alması gibidir. Sen ileriye gitmek istersin ama hep başa geriye sararsın. Şu an, şimdi bitmiştir ayrılık günlerinde.

Bir tek ayrılığın ilk günlerinde şimdi’yi yaşarsın. Sonra ileriye sararsın geriye düşersin. Ayrılığın acısından ne yapacağını bilemezsin. Unutmak için zil zurna içersin. Uyumak için bir kadeh, bir kadeh daha , bir tane daha diye diye içip sızarsın. Uyandığında ayrılmadığın günlerde olduğunu sanırsın, ayrılık günlerinde olduğunun farkına varıp tekrar içersin. Hiç ağlamadığın kadar ağlarsın. Yaşamına devam etme zorunluluğunu düşünüp toparlanmaya çalışırsın. Ama nafile ne kendi sözlerin, ne dostlarının seninle ilgili telaşları seni teselli edemez. Müslüm Gürses şarkılarını ezbere bilirsin, tamda seni anlattığını düşünürsün şarkıların.

Önce başını koyduğu yastık kılıfını, pijamasını, tişörtünü, gömleğini yıkamadan kaldırırsın. Kokusunu hatırlamak için. Hem ortadan kaldırmak istersin unutmak için, hem saklamak istersin hatırlamak için. Birlikte aldığınız kitapları, okunanları, yarım kalanları, tartışılanları, önerilenleri kitaplıktan bir bir kaldırırsın. Bilgisayarından bütün resimleri, telefonundan numarasını silersin. Biraz rahatlarsın, onsuz hayata hazırladığını sanırsın. Direnirsin aşka…

Ama bir zaman sonra, bu seferde onun davranış görüntülerinin saldırısına uğrarsın. Telefonun çalar heyecanlanırsın, mesaj sinyali gelir koşarsın operatörün yüz kontür avantajlarını anlatır. Küfredersin ağız dolusu. Çay demlersin, iki bardak hazırlarsın tepsiye, hüzünle birisini rafa kaldırırsın. Yemek yapmaya çalışırsın beline dolanır kolları, boynunda kokusunu hissedersin. Her şeyi bırakıp bir sigara yakmak istersin, iki sigara dudaklarında birisi onun için. Tekrar küfürler savurursun en yakası açılmadığından hem kendine hem ona. Ayrılığa alıştırmaya çalışırsın kendini.

Yürürken sokakta, onunla beraber yürüdüğün güvenlikte hissedersin kendini. Balkonda onun gelişini beklersin, köşeyi döndüğünde duyduğun sevinci, yokuşu tırmanırken göz göze geldiğinizde, telefondaki sesini..’’Rapunzel uzat saçlarını ben geldim.’’deyişi gibi bir sürü kavuşma sözleri koşar adım sökülür ardından. Ama direnirsin aşka, sessizce koltuğuna oturursun. Suskunlaşmaya başlarsın, susarsın. Yavaş yavaş işlerini arttırmaya başlarsın. Bir sürü iş yüklersin sırtına, öyle ki bedenini yorgunluktan kıpırdayamayacak hale getirirsin. Balkonsuz, penceresiz bodrumlara kilitlersin kendini kimsenin sana ulaşmasını istemezsin.

Beraberken göğün yedi kat yukarısına çıkmışsındır; yeryüzüne sığmazsın, şimdi inmek istersin yerin yedi kat altına…İnersin kendinin yedi kat derinine. Aşk ince ince sızı dalgası halinde en diplerde. Hissettirir kendini ama yüzeye asla çıkmaz. Deniz durulmuştur, hiçbir dalga hiçbir kıyıya ulaşamaz. Yara merhemsiz kabuk bağlamıştır ama hâla yaradır.

Bundan sonra aşka direnişin ikinci evresi başlar. Kendi başına direnişin yararı olmadığından çevrendekilerin önerilerine kulak kabartırsın. Sana uygun görülenlerle tanıştırılırsın. Asgari ona benzerliği yada kendine benzerliği olanlara evet dersin. Kimisi konuşur konuşur, anlatır anlatır, sözde dinlersin, kendine yakın tek bir sözcük yakalamaya çalışırsın, yakalayamazsın. Sonra fark edersin onun ağzı olmadığını. Kiminin elini tutarsın, kalbinin sıcaklığını ellerinde hissetmek istersin, olmaz. O sıcaklığı bulamazsın. Bulduğun yalnızca buzdan eldivenlerdir. Yürümek istersin aynı yolda, adımların seni hep kavşağa, yol ayrımına sürükler, hatta yol ayrımlarını ayakların yaratır. Adımlarının sözünü dinlersin .

Artık ayrılık aşka galip gelmese de, aşkı yaralamıştır, aşk durulmuştur. Seninde fırtınan diner. Tek bir dalga bile yaratmazsın kıyılara ulaşmak için. Artık kıyıda yoktur karşı kıyıda yoktur. Zamanla öğrenirsin ayrılığın aşka dahil olduğunu. Kabullenirsin, susmanın en saf hali diline yapışır, aşkın lâl olur.

Ayrılık günlerinde aşk direnişinin üçüncü devresi başlamıştır artık. Aşkı da ayrılığı da kabul edersin. O olmadan da onu sevmeyi başarırsın. Hatta onu sevmek için onun varlığına ihtiyacın olmadığını görürsün. Onu sevmen için ona sahip olman gerekmediğini, hak etmeden sevmenin gerçek aşk olduğunu öğrenirsin. Yastık kılıfını, tişörtünü sakladığın yerden çıkartıp yıkarsın, onlar olmadan da kokusunu duyarsın. Kaldırdığın kitapların hepsini tekrar rafa dizersin hatta gülümsersin ‘’onun göremediği senin keşfettiğin ve birlikte gülümsediğiniz bir sözcük dizesini ‘’gördüğünde. Birlikte yürüdüğünüz yolları ellerin cebinde şarkılar mırıldanarak yürürsün. Dinlediğiniz şarkılar incitmez seni. Balkonlu ve geniş pencereli evler ararsın , yaşamak ve beklemek için. Gelecek olanı beklemek; beklemek değildir, umuttur, hatta biraz çıkarsaldır. Asıl beklemek gelmeyecek olanı beklemektir.

Ayrılık günlerinin acısına ancak aşkla direnebilirsin, ayrılığı aşka dahil edene kadar.

Acı geçer, aşk kalır.

25 Ağustos 2009

 
Toplam blog
: 105
: 670
Kayıt tarihi
: 18.10.07
 
 

Karlı bir kış günü, yaşam denilen bu yola düşmüşüm. Yürümüş yürümüş de bir arpa boyu yol alamamış..