Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

03 Şubat '14

 
Kategori
Basın Yayın / Medya
 

Az Daha Uçuyorduk ki, Polis Yakaladı Bizi...

Az Daha Uçuyorduk ki, Polis Yakaladı Bizi...
 

 

İzmir'in Cumhuriyet Gazetesi sayılan 'Demokrat İzmir' Gazetesinin Aydın muhabiriydim. Yönetmenimiz de Atilla İlhandı. Haber aldım ki bir oto tamircisi, atölyesinde 'Uçak' imal ediyor. Gittim baktım ki, koskocaman, tek kanatlı bir uçak, hangarda, dimdik ayakta duruyor.

Oto tamircisi Ahmet Usta, aylarca 'Model' uçak peşinde çalmadık kapı bırakmamış. Kimse o'na, akıl verememiş! Kağıttan uçaklar yapmış, minarelerin tepelerinden koyuvermiş...

Penceresinin önüne rüzgarda dönsün diye fırıldak yapmış.. Bu arada da  'Emmi oğlundan' pilotluk dersleri almağa başlamış.. Dağların tepelerinde çadırlar kurmuş. Kuşların uçuşunu kollamış. Rüzgarın yönünü,  şiddetini, hangi günler, hangi saatlerde kaç şiddetinde estiğinin 'Çetelesini' tutmuş. Hazarfen Efendi'nin hayatını incelemiş. Kütüphanelerden çıkmamış, 'Uçak' üzerine ne varsa hatmetmiş.. Çizimler yapmış.. Hesaplar yapmış..

Ben gittiğimde, arabasından söktüğü tekerlekleri, uçağa takmakla meşguldü Ahmet Usta. Benim derdim ise, olayı haber yapmaktı. Dedim böyle böyle. Çok sevindi yazık. “ Meşhur olacağım desene” dedi.

Rakip gazetelerin muhabirleri görmesin diye, hangar gibi yerin  kapısını, çarşaflarla örttük. Ne güzel olacaktı. Yerli uçak imalatçısı, ilk uçağını uçuracaktı.  Aydın-İzmir  Karayolu, hangara yakındı. Oradan asfalta çıkarılacaktı uçak. Yeter ki , karşıdan araba gelmesin.

Uçağı, evden bile gizliyordum. Haber yayılırsa, benim  atlatma haber boşa giderdi sonra. Diğer muhabirleri de  atlatacaktım ki, deme gitsin.

Her gittiğimde, uçağın bir şeylerini takıp takıştırıyordu ustamız. Bir yandan da düşünmeden edemiyordum. “ Yahu bu uçak uçar mı?” diye. Ya hesapları yanlış yaptıysa? Ya motor havada durursa? Asfalttayken ya karşıdan vasıta geliyorsa?

Benim derdim, asfalta çıkarılan içindeki pilotu görüntülemekti. Bir de havadayken resimlemekti. Sahi  hadi diyelim havalandı. Nereye inecek? Nasıl inecek?

İçim içime sığmıyordu. Her gittiğimde, bir yerini tamamlıyorduk. Bana da işçi tulumu giydirmişti Ahmet Usta. Çelik telleri o perçinliyordu uçağın kanadına. Ben de yardım ediyordum. Arabasından tekerlekleri söküp, uçağa taktık.

Pervane önemliydi. Usta  pervaneyi İzmir bitpazarından almış bazı parçalarla birlikte. Onları da yerlerine taktık.

Yalnız uçağın motoru yerine kondu ama, uçağın burnu, pat diye yeri  öptü. Ağır geldi motor. Çıkardık traktör motorunu. Aklıma pancar motoru geldi. Usta da uygun buldu. Onu taktık. Uçak düzeldi.

Bu sefer içime temelli kurt düştü. “Bu usta, ben ne diyorsam yapıyor. Nasıl da inanıyor. Hiç gık’ı da çıkmıyor” demekten kendimi alamadım.

Sevgili arkadaşlarımın yüzünün alacağı şekil çok önemliydi. Hele bir uçak bitsin. Asfalta çıkaralım. Uçuralım. Oh keka! Resimleri İzmir’e bir koşu yetiştirecektim Aydın’dan. Sükseye bak o zaman.

Hürriyetin Aydın muhabiri Nuri Sevincek vardı. 'Leylek' adlı özel haberi ile hepimizin canına okumuştu. Her sene aynı yere gelirmiş bu leylek. Hangi akrabalarına uğruyor, nerelerde çiftleşiyor... Ne hediye götürüyor, dinlene dinlene nerelerde lak lak ediyor, kaç defa çiftleştiğini bile saymış. Taaa, Aydın' dan Nazilliye kadar ne halt etmişse resimlemiş leyleği arabayla takip ede ede.. Hürriyet, böyle haberleri  çok sever.

.

Nuri'ye, "Ülen Nuri" dedim, "Senin bu komşu gezmelerine giden leylek, Nazilli'ye yola çıkarken, hep asfalt yolu mu takip etti?" dedim. Ne cevap verdi, şimdi unuttum. Öyle ya! 'Kuş uçuşu' denen bir kavram var orta yerde. Palavracı, n’olcak!

Ama bizim uçak, hakikiydi. Uçuracaktık. Yerden bir karış havalansa bile yeterdi benim için. Resimlemek için bir karış bile yeterdi. Yeter ki asfalta çıkaralım.

 Emmioğlundan pilotluk dersi almıştı Hasan Usta. Günlerce hava akımlarını kollamıştı. O uçmayıp da kim uçacaktı yani, değil mi? Bizim Nuri’yi çatlatıp patlatacağım için de ayrıca sevinçliydim. Hele bir bitsin. Hele bir uçsun. Görürdü o gününü. “Leylek uçurmağa” benzemezdi bu.

Uçak, elbirliği ile bitmek üzereydi. Tamirci Ahmet, 'Şimdi bana ödül vermeleri lazım' diyordu. Ve ilave ediyordu, 'Hazarfen Ahmet Çelebi'ye bir kese altın verilmişti, kanat takıp İstanbul Boğazı'nı geçtiği için. Sonra da bu adam, 'Akıllı ve becerikli' deyip sürdüler Cezayir'e. Orada öldü' diye de dertleniyordu. Ve ekliyordu Ahmet Usta: 'Benim adım da Aydın'lı Ahmet Çelebi olacak' diye... Kendisine 'Ödül' verileceğini düşlüyordu. Gazeteler kendisini yazacaktı. Resimleri çekilecekti.. Yemeden içmeden kesilmiş, hangarda yatar olmuştu Ahmet Usta. Bir uçma sevdalısıydı ki, deme gitsin!

Beklenen gün çattı geldi. Hemen yanı başımızdaki asfalt yola çıkardık.. Uçağın burnu, rüzgara karşı harekete hazırdı.  USTAMIZ, BÜTÜN GECE ÇALIŞTIRMIŞ UÇAĞI SABAHA KADAR. HİÇ DURMAMIŞ. BU TEST, PAHA BİÇİLMEZ HANEYDİ BİZİM İÇİN.

Usta uçağına kuruldu.  Gözleri sevinçten parlıyordu. Motoru çalıştırıp, bir müddet ısınmasını bekledi. Uçağın tekerlekleri daha ilk turunu yapmıştı ki, bir polis arabası gelip, uçağın önünde duruvermesin mi!

“İşte şimdi hapı yuttuk” dedim. İçinden hışımla inenlerden birisi bağırıyordu: 'Sizlerde hiç akıl yok mu?' diye.

Hoppala…! Şimdi de akılsız olmuştuk. Çaresiz uçak hangara çekildi. İhtiyaten de pervanesi'ni söktüler. Kendisini de karakola götürdüler: 'Karayollarını tehlikeye sokmaktan' dolayı ifade vermeğe. Donmuş kalmıştık!.

Bu özel 'Atlatma haber' Türkiye'de bir tek bizde yayımlandı. Keyfimiz de yerindeydi amma!..Onca emek...Onca hayal...Onca heves...Uçağın bir karış bile havalandığını görseydim bari, teselli olacaktım.

Model uçak yapanların gönlünde, hep  uçmak var.  Evet!... İstikbal göklerdedir. Ata'mızın bu büyük sözü ile dünyada, pilotlarımızla nam saldık. Hazarfen Ahmet Çelebi, Atatürk'ün zamanında olsaydı, sultanın gazabına uğramaz, taaa 17. yüzyıldan günümüze kadar kim bilir havacılıkta nerelere kadar gelirdik... Ne harikalar yaratırdık...

UÇAĞIN PERVANESİ DE TAKILDI. MOTOR DA TAMAM. KARADA TEST EDİLDİ. ŞİMDİ SIRA UÇMAĞA GELMİŞTİ. AYDIN - İZMİR KARAYOLU YAKINDI. UÇAĞI  İTELEYEREK  ASFALTA ÇIKARDIK. KARŞIDAN ARABA GELMİYORDU ŞİMDİLİK. NE OLDUYSA OLDU. AKSİLİK YAKAMIZI BIRAKMADI. OLANLAR OLDU. ANİDEN POLİS  OTOSU GELİP UÇAĞIN ÖNÜNÜ KESTİ.  VE İLK  İŞLERİ ."NE HALT ETTİĞİNİZİ SANIYORSUNUZ" DİYE BAĞIRMAK OLDU.

 

 
Toplam blog
: 1616
: 918
Kayıt tarihi
: 13.08.06
 
 

Hayatın dikenli yollarından geçmenin  sırrı, aralarından çabuk geçmektir. Ümit, naylon çorap giyd..