- Kategori
- Futbol
Aziz Yıldırım, GS - FB rekabeti, Ünal Aysal, hürriyet, adalet, hak, hukuk, vicdan, sosyal barış

Adalet ve iktidar, adalet ve güç arasında var olan evrensel ve tarihi gerilime dair bir yazı bu.
1 Kasım 2011'de, http://ziyaversencan.blogspot.com/2011/11/koyu-bir-gsl-olarak-rica-ediyorum-aziz.html linki üzerinden erişebilecek olan bir metin kaleme almıştım. Bu yazımda, özet olarak, GS Başkanı Ünal Aysal'dan, 2 Kasım'ın doğum günü olması nedeniyle, Aziz Yıldırım'ı, tutuklu bulunduğu Metris Tutuk ve Cezaevinde ziyaret etmesini rica etmiştim.
Bugün ise takvimler 5 Haziran 2012'yi göstermekte.
Bu demektir ?
Bu, tartıştığım mevzu bakımından şu demektir ki; Aziz Yıldırım'ın hürriyetinin elinden alınmasının üzerinden bu gün itibarıyla tam 11 ay 2 gün geçti!
Hangi kulübe gönül vermiş olursa olsun ve hangi siyasal duruşa sahip bulunursa bulunsun, vicdanlı ve insaflı kişiler an itibarıyla şu soruyu kuvvetlice sormalılar diye düşünüyorum:
'Şayet, şike sahaya yansımadıysa, şayet 2010 - 2011 sezonu şaibesizse, şayet FB'nin şampiyonluğunda iddia edilen, isnat olunan şike teşebbüslerinin etkisi olmamışsa, söyler misiniz Allah aşkına, Aziz Yıldırîm halâ ne için tutukludur?'
Aziz Yıldırım, GS- FB rekabeti, Ünal Aysal, adalet, hukuk, hak, hürriyet, demokrasi, vicdan ve sosyal barış kavramlarının tamamının 'gizli özneler', 'saklı nesneler' ve 'içkin temalar' çok katlı okumalara müsait bir sorudur bu aslında.
Toplumun her kesimini tatmin eden mantıklı ve doyurucu cevaplarına, ne yazık ki, henüz erişemediğimiz bu soruyu dillendirdikten sonra, yazımı, iki temennimi paylaşarak bitiriyorum:
1 - Ünal Aysal'ın, Aziz Yıldırım'ı bugünlerde, yani Yıldırım henüz tahliye olmadan, Metris'te ziyaret etmesi, ülkemizdeki sosyal barışa katkı sağlayacak bir hareket olacaktır.
2 - Devam eden bir davaya müdahale olarak nitelenmeyeceğini umarak dillendiriyorum: Aziz Yıldırım'ın mahkeme edilmesi, onun tutukluluğunun sona erdirildiği koşullarda devam etmelidir. Bunu, ülkemizdeki sosyal fay hatlarından birisinin tamirine katkı sağlayacak ciddi bir hamle olarak nitelendiriyorum.
Adalet, vicdan, insaf, hukuk, hak, demokrasi, hürriyet, özgürlük gibi 'efsunlu' kavramların sadece retorik (belâgat, diskur) düzleminde hayat bulabildiği ortamların insanlığı hakiki manada ileriye götürmediği aşikârdır. Önemli olan, herkesin, hepimizin, zikretmekten hoşlandığımız bu kavramları içselleştirmemiz ve bu kavramların toplumsal yaşamımızın parçaları olması için de elimizden gelen çabayı göstermemizdir.