Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 
 

salih haluk reşat şentürk

http://blog.milliyet.com.tr/shr

12 Haziran '08

 
Kategori
Babalar Günü
 

Babam için...

Babam için...
 

Sevgili Babacığım,

Aşağıdaki satırları yazalı neredeyse bir yıl oldu. İkimizde 1'er yaş daha büyüdük. Hayırlısı ile ağustos
ayında 81 yaşına basacaksın ve ben sana 2009 yılında da yazı yazmak zevkini yaşayacağım inşallah...
Sağlığın yine oldukça iyi gidiyor bak, oysa geçen sene kendini kötü hissediyordun. Allah sağlık versin daha
yapacak çok şeyimiz var babacığım, iyi ki varsın.

Bak şimdi geçen yıl yazdıklarımın tekrar yorumunu yapalım beraberce;


17 Haziran 2007 Göztepe... Geçen sene beraber aynı çatı altında idik,ben şimdi Bahçeşehir'de yaşıyorum ve bu
satırları sana oradan yazıyorum.


"Geçen gün araba ile bir yerden,diğerine doğru koştururken seni düşündüm…

Kendimi bildim, bileli beraberiz ama aslında son 10 yıldır galiba daha çok dostum, ağabeyim ve arkadaşım oldun. Kimse ile paylaşmadığım çok şeyi seninle paylaştım, görüşlerini aldım, danıştım. Belki çocukluğumdan bu yana senden doğrudan aldığım bilgi ve tavsiyelerin daha fazlasını son on yılda aldım. Sonra bir an ağzımdan şu sözcük döküldü; Keşke...

Bak babacığım, ne mutlu bana ki bir yılımızı daha beraber sağlık içinde geçirdik. Keşke sözcüğü artık ağzımdan dökülmüyor.

" Can Dündar bir yazısında;" Bu sözcüğü kaç konuşmanızın başına eklemişseniz, onca ıskalamışsınızdır hayatı? Mağlubiyetin takısıdır "keşke"..." demişti.Hayatımızın uzun dönemeçlerinde hızla yol alırken, bu sözcüğü olabildiğince az kullanmış olmayı sanırım hepimiz isteriz. Hep yapmak isteyipte yapmadıklarımız, düşünüp düşünüp ertelediklerimiz, önümüze gelen ve reddettiğimiz fırsatları düşününce aklımıza hep "keşke" sözcüğü geliverir. Bir yazımda vefat eden kayınpederimin "Emirgan'da bir çay içelim!" sözü ile hatırladıklarımı ve ertelenmemesi gereken hayatı paylaşmıştım sizlerle... Ama ne yazık ki geriye dönülmüyor. Dün babamla tüm gün dolaştık, sohpet ettik, yemek yedik, denizi seyrettik. Güldük, yaptıklarımız ve yapamadıklarımızla dalga geçtik. Harika bir gündü."

Bu pazar günüde beraberce güzel bir gün geçireceğiz babacığım.

"İyi ki" hayatımda bu değişiklik oldu, babamla ve tabii annemle, kısa bile olacak olsa beraber geçen bu zamanları asla unutmayacağım. 26-27 yaşında ayrıldığım evde tekrar o günleri yaşamak çok özel bir duygu oldu benim için...
" Bugün,"Babalar Günü" ben bir babayım aynı zamanda, kocaman bir oğlum var. Ayrıca ikinci evliliğim sırasında eşimin kızı da benim kızım oldu. Oğlumla zaten tanışıyorsunuz.

Bu sene Oğlum için oldukça iyi geçiyor. En iyi ajansta başarılı çalışmalar yapıyor ve beni çok mutlu ediyor

" Benim bir kızım var ! Daha doğrusu vardı... Bundan dokuz sene önce bir kız çocuğu gördüm. Kızıl saçlı, koyu kahve gözlü, beyaz tenli ve o zaman ki lakabı ile hırçın kız... O zaman 4,5 yaşında olan ve geçen pazar OKS sınavına giren tatlı ve akıllı kızım benim."

Bu akıllı kız artık Avusturya lisesinin bir öğrencisi ama ne yazık ki o gün bugün bir kez bile konuşmak fırsatım olmadı onunla...

"İlk karşılaştığımızda yapmadığı hırçınlık kalmayan, annesini üzen ve yanımızdakileri şaşırtan küçük kız ile neler yaşadık, neler... Onunla ilk kez Polenezköy'de gezmeye gittik. Salıncakta sallandı, top oynadık, renkli kalemler ile resimler yaptık. O ilk teması hiç unutmadım.
Aradan ortalama bir ay geçtikten sonra artık aynı mekanda yaşamaya başlamıştık. Birgün onu anaokulundan almaya gitmiştik. Kapıda beni görünce "-Babam gelmiş..." diye haykırarak bana doğru koşmuş ve elimden tutarak arkadaşlarına tanıtmış, sınıfını, yemekhanesini, oyun alanlarını gezdirmişti. Bana "-Baba.." dediği ilk gündü, o gün... O günü unutmadım, unutmayacağım. "

"Şimdi artık benim kızım değil galiba, ya da şartlar değişince bazı şeyler toprağın altını boyladı. Üzgünüm, çünkü kızım olması çok güzel bir duyguydu. Tüm dostlarım ve arkadaşlarım benim bir oğlum, bir de kızım var, diye biliyorlardı. Şimdi içim çok kötü, bu kadar benimsenen hatta biolojik babamı, yoksa beraber yaşanan babamı söylemlerinden sonra kızı elinden alınmış bir baba gibi hissettim kendimi..."

Ve bugün onu düşündüğümde veya onu anımsatan bir şeye rastladığım zaman içim burkuluyor ve gözlerim doluyor.

"Ama şunu söylemeliyim ki; "Keşke " değil, "İyi ki"sözcüğü aklıma geliyor bu yaşananları düşününce, "İyi Ki" tanıdım o tatlı kızı ve "İyi ki" bana baba dedi...

Offf,babacığım seninle konuşurken bak sözcükler nerelere kadar gitti.

"İyi ki" leri topluyorum hayatımdaki ve "Keşke"lerden çıkarıyorum. "İyi ki"ler o kadar çok ki, yaşasın kardayım
bu yaşadığım hayatta... "Keşke"ler hiç önemli değil babacığım, daha gencim değil mi? Telafisi için hemen faaliyete geçerim ve onlarıda hayatımın "iyi ki"lerine eklerim.

Tek dileğim, bu hayatı yaşarken, hatırladıklarım karşısında gözlerimin "keşke" diye yaşlarla dolmaması..

Bak babacığım, pazar günü torunun da gelecek yanımıza, yani sen, ben ve oğlum...Üç nesil yine yanyana olacağız.

Nice güzel günlere babacığım.

" İyi ki " varsın...

Seni seviyorum…

Salih Haluk Reşat Şentürk
12 Haziran 2008 Bahçeşehir


 
Toplam blog
: 136
: 750
Kayıt tarihi
: 18.02.07
 
 

Devlet Güzel Sanatlar Akademisi mezuniyeti ve askerlik sonrasında başladığım iş hayatım aynı kuru..