- Kategori
- Anılar
Babamın Radyosu
alıntıdır
Güneşin açıp açmamak, yağmurun yağıp yağmamak arasında kaldığı bir günün daha sonuydu dün gece. Eve gittikten sonra sessizlikle beraber anlıyorum gün sonu olduğunu. Akşamları dokuzu buluyor kahve içme saatimiz. Üçlü kanepeden çaprazımdaki kuş kafesini izliyorum. Muhabbet kuşumuz Şirin birkaç gündür hasta. Birbirimize çok alıştık. Onu öyle seviyoruz ki…
Sanırım gündüzleri çalıştığımız ve onu yalnız bıraktığımız için depresyonda. Pilli bir radyoyu açık bırakmak gerekirmiş. İnternette okumuştum. Eşimle paylaşıyorum o da benimle aynı fikirde. Küçücük bedeninden hapşırık sesi çıkaracağı hiç aklıma gelmezdi. Bir muhabbet kuşu dersiniz altı üstü. Öyle olmuyor işte.
Kahvemi içip odama gidiyorum. Babamın bana ilkokulda okumayı söktüğüm vakit göğsüme takılan kırmızı kurdele için aldığı hediye bebek, sonra arada sürpriz amaçlı aldığı hediyeler ve küçük radyo saklı dolabımda. Radyo artık çalışmıyordur diye geçiriyorum içimden. Yıllar oldu. En fazla on yaşındaydım. Radyoyu bulup pil takıyorum. Pili takmamla çalışması bir oluyor. Şaşırıyorum. Alaturka bir müzikle beraber açılıyor hem de.
Duygulanmamak elde değil.
Bir sabah uyandığımda babam şehir dışından gelmişti. O zamanlar dükkanımız şehir dışındaydı. Onu öyle özlerdim ki… gittiğinde yastığında yatar, tesbihini elimden düşürmezdim. Uyandığım o sabah babamın geldiğini duydum. İçeride annemle çay içip bir şeyler anlatıyordu. Baş ucumda ufak bir kutuya ilişti gözüm. Birde ne göreyim? Küçük bir radyo!
Akşamları müzikle uyuyabilecektim artık. Ne büyük mutluluk…
Radyo elimde, yalın ayak babamın yanında aldım soluğu.
Babamın şehir dışında gidip gelmesi evde bir bayram havası estirirdi. Bugün hala gözden çok fazla kaybolmasından hoşlanmıyorum. Neyse ki artık emekli. Genelde ev ve civarında oluyor.
Akşam saat geç olduğu için aramadım. Ama uykuya dalana kadar da eskileri bir bir anımsadım. Baş ucumda babamın aldığı radyo, gözümde iki damla yaş uykuya daldım.
Allah yokluklarını göstermesin sevdiklerimizin.