Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

17 Nisan '13

 
Kategori
Kişisel Gelişim
 

Bağımlı sevgi zehirliyor mu?

Bağımlı sevgi zehirliyor mu?
 

Sormak gerek; dürüstçe ve korkmadan. Elimizi, kolumuzu bağladık, en önemlisi de yüreğimizi neye rezerve ettik. Kendi isteğimizle hangi mahpusa girdik? Kendi kendimizi kilitleyip, anahtarı da yuttuk. Kendimizi yok sayıp, neyin, kimin kulu kölesi olduk?

SEVGİ ilaçtır. Her derde deva. Kimbilir, belki de Lokman hekimin, " Ölümsüzlük ilacını buldum " dediği ilaçtır. İlaç tedavi eder, fakat aşırı dozda alınırsa, zehirler. Deva şöyle dursun, öldürüp yok eder. Tek gerçek olan sevgi de, aşırıya kaçınca bozulur, ekşir ve zehirler. Sevgi hücreleri, başkalaştığında bağılık - bağımlılığa  dönüşüp, kanser süreci başlar. Sevgi artık arazlanmıştır. Sağlığını yitirmiştir. Kısa sürede tüm benliği kaplayarak kişinin kendi olma durumunu yok eder. Fert artık yalnız olamaz. Bağımlı olduğu her neyse, " o, benim herşeyim, o olmadan yaşayamam," gibi söylemleri ile bağını sıkılaştırır. Sıkılaştırdıkça da hem kendine, hem de bağlı bulunduğuna zarar verir. Fakat bunu öyle maskeler, öyle örter ki gerçek yüzü zannetmeye başlar. Bağımlılığı, çocukları ise - mükemmel anne;  eşi ise - mükemmel eş; ebeveynleri ise- mükemmel evlat olurlar. Örnekleri çoğaltmak mümkün. Bu hal ile de gurur duyarlar. Çünkü o fedakârdır, kendi ihtiyaçları değil, karşısındakinin mutluluğudur aslolan. Sevdiklerini kaybetmemek için, her şeyden vazgeçebilir. Kendini aziz ve azize ilan eder. O artık " kul "dur. Kul, (kullanılan) demektir. İlah edindiği her neyse; onu, kullanmaya başlar. En büyük yanılgıyı, işte burada yaşarız. Halbuki, tasavvuf anlayışında insan gönlü, Allah'ın evi olarak nitelendirilir. Ve biz o evi başkalarına kiralarız. Kendi kendimize koyduğumuz engeller, bizi ENGELLİYE çevirip, birilerine muhtaç eder.. Çölde suya hasret insan gibi serap görürüz. Hayalleri sahiplenip, kaybetme korkusu ile hayatı kendimize zehir ederiz. Bağımlı insan sadece, geçici bir mutluluk yaşar. Daima sonunda hayal kırıklığı vardır. Çölde suya koşan insan, suyun serap olduğunu anlayınca yoğun acı çeker, mahvolur.

Çocuklukta ihtiyaçtan doğan muhtaç olma durumu, ne yazık ki hayatın diğer evrelerinde de alışkanlığa dönüşüp, devam eder. Oysa ki ihtiyaç çoktan bitmiştir. Israrla çocukluk halini yaşamak isteyen kişi büyüyüp olgunlaşamaz. Öncelikle durup, kendimize sorular yöneltmeliyiz. Bizi, diğerlerine bağımlı kılan sebepleri analiz etmeliyiz. Bu bağları, tespit ettikten sonra kendimize ve karşımızdakine zarar vermeden birer birer çözmeliyiz. Esaret altında olan, hiç bir zaman doğru karar alıp uygulayamaz. Dolayısıyla bu alemde oluşunun asıl nedeninin farkında olmadığından, kendini unutup yok sandığı için, bu alemde bir hayalet gibi dolaşır ve zamanı gelince de göçer gider. Hayaletlere biz hortlak deriz, Onlar, dünyaya olan bağımlılıklarından ötürü, bu alemi bir türlü terkedemez, ne bu dünyada ne de öbür dünyada kalabilirler. Kendini hayal dünyasına hapseden ancak hayalet olur. Oysa bu alemde olma sebebimiz

" KEMALÂT " tır, hayalet değil. Haydi bağımlılıklarımızı, istediğimiz zaman çözebileceğimiz, bağcıklara döndürelim. Sevelim tabii, sevilelim. Gönül evimizi tutan kiracılara muhtaç olmayalım. Bilakis onları karşılıklı değil, karşılıksız orada tutalım. Gerçek sevgiyle kucaklayıp, beklentisiz, alışsız - verişte bulunalım. İşte o zaman BAĞ, sevgi ağına dönerek, tüm alemi sarar. O kutsal sevgimiz de dereler gibi çağlayıp, özgürce dağ tepe aşıp denizine kavuşur.

 

      

 
Toplam blog
: 57
: 4512
Kayıt tarihi
: 19.12.12
 
 

Kainatta nokta, nokta da kainat olan "İNSAN" İnsanı keşfetmek için cıkılan yolda bir yolcu sadece. ..