- Kategori
- Sağlıklı Yaşam
Bağırsak diyeti ile mucize yaratıyor: Banu Belkıs Aş

Diyetisyen Banu Belkıs Aş
Bodrum’da yaşayan genç diyetisyen Banu Belkıs Aş, “Tüm hastalıklar bağırsaklardan başlar” diyen Hipokrat’ın izinden gidiyor. Aş, son yıllarda Bodrum’daki danışanlarına uyguladığı “Bağırsak Diyeti” ile adından söz ettiriyor. Beni de kendisiyle buluşturan işte bu ‘mucize’ gibi diyet oldu. Pek çok diyetisyenin kendi adını verdiği beslenme listelerinden öyle bunalmışız ki, hakikaten sağlıklı ve etkili bir ‘diyet’e hasret kalmışız. Bodrum’da pek çok insanın ‘hayatını değiştiren’ bu diyeti Banu Belkıs Aş’tan dinlemek ve tabii ki yaz kapıya dayanmışken birkaç tüyo almak için Konacık’taki kliniğin yolunu tuttum. Neler öğrendim neler!..
Neden kilo veremiyoruz? Diyet yapmaktan korkmamanın yolu nedir? Yaşadığımız psikolojik sorunların altında yatan gerçek neden ne? Bütün bu soruların yanıtlarını Banu Belkıs Aş’tan sizin için aldım. Bir anne, çalışan bir kadın, ödüllü bir yüzücü ve başarılı bir diyetisyenin ‘formda kalma’ sırrını da sadece bodrumageldik.com okurları için öğrendim! Daha ne istiyorsunuz? Okuyun ve hayatınızı değiştirmeye başlayın…
Bodrum’da herkesin dilinde “Bağırsak Diyeti” efsanesi dolaşıyor! Çok sık duyduğumuz bir diyet türü değil bu. Anlatır mısınız biraz?
İki senedir üzerinde çalıştığım bir diyet bu. Bir seneyi aşkın bir süredir de danışanlarıma uyguluyorum. Gerçekten çok keyifli sonuçlar alıyoruz. Mesleğimde doyum noktası yaşıyorum diyebilirim. Sık duymamanızın nedeni, Türkiye’de bunu uygulayan fazla diyetisyen olmaması…
Neden bağırsak?
Hipokrat der ki “Tüm hastalıklar bağırsaklardan başlar, bağırsaklarınız hastaysa vücudunuzun geri kalanı da hastadır.” İbn-i Sina da “Her hastalığın başı kötü sindirimdir.” demiş asırlar önce… Beş bin yıllık Çin tıbbı da “Bağırsaklarınız hastaysa siz hastasınız, eğer sağlıklıysa sağlıklısınız.” diyor. Kısacası, tüm hastalıklar aslında bağırsaklardan başlıyor. Son dönemde bağırsaklar için ‘ikinci beyin’ kavramı kullanılıyor dikkat ederseniz. Bizler de katıldığımız kongrelerde, diyetisyenler ve beslenme uzmanları olarak bu konuya önem veriyoruz.
DÜŞÜNCELERİ BEYİN, DUYGULARI BAĞIRSAKLAR YÖNETİR
Tam olarak hangi hastalıklarla ilişkili bağırsaklarımız?
Bağırsak florası, karaciğer yağlanması, kalp damar hastalıkları, nörolojik problemler, eklem ağrıları, unutkanlık gibi pek çok rahatsızlıkla doğrudan ilişkili. Hatta ‘tik’lerin bile floradaki küçük mikroorganizmalardan kaynaklandığını ortaya koyan araştırmalar var. “Düşünceleri beyin, duyguları ise bağırsaklar yönetir.” Dolayısıyla bağırsak florasında var olan enflamasyon, öncelikle kişinin psikolojisini etkiler.
Size danışanlarınız ne tür rahatsızlıklarla geldiğinde bu diyeti uygulamaya başlıyorsunuz?
Genellikle baş ağrısı, mutsuzluk, yorgunluk, depresif ruh hali, karın şişkinliği, gaz problemi gibi rahatsızlıklar çok yaygın. Eklem ağrıları, ciltte kaşıntı ve döküntüler, ödem gibi şikayetleri olan danışanlarımız oluyor. Ya da aşırı derecede tatlı yeme isteği duyanlar ve hatta aşırı derecede peynir yeme isteği olanlar var. Bütün bunlar, bağırsak florasındaki bozukluktan kaynaklanıyor.
“Bağırsak Diyeti” bir tedavi mi aynı zamanda zayıflatıyor mu?
Bu bir tedavi değil, bir diyet. Elbette zayıflatıyor. İnatçı kilo alamama ya da kilo verememe sorunlarının altında da bağırsaklar yatar. Ama öncelikle bu diyetin sonucunda olan şey, vücutta var olan enflamasyonun ortadan kalkması. Bu olduğu için yaşanan sorunlar da ortadan kalkıyor. Bazı danışanlarım, düşünce yapılarının bile değiştiğini, artık daha pozitif düşündüğünü, hayata daha iyimser bakmaya başladığını söylüyor. Bir diğer danışanım, kaygı bozukluğunun diyet sonrasında tamamen ortadan kalktığını anlatıyor. Bunlara tanık olmak ve insanların hayatına dokunmak inanın beni çok mutlu ediyor.
Ne kadar süren bir diyet?
8 hafta sürüyor. Daha sonra kişiler, normal bir beslenme takvimine dönüş yapabiliyor.
Çocuklar da var mı danışanlarınız arasında?
Tabii ki. Bağırsak florası, ilk yaşlarda bozuluyor zaten. Çocukken şişkinlik şikayeti olan kişiler, büyüdüklerinde eklem ağrıları yaşamaya başlayan kişiler oluyor. Flora bozukluğu çok fazla önemsenmiyor aslında. Ama dikkat edilmesi gerekiyor. Çocuklarda sürekli kabızlık ya da ishal gibi bir problem yaşanıyorsa, ilerlemeden buna bakmak lazım.
Gelelim zayıflama diyetlerine… Bir diyetisyen olarak şu sıralar hayli yoğun olmalısınız, malum yaz geldi!
Evet. Mart, Nisan ve Mayıs ayları bizim en çok çalıştığımız dönemler. Bu çok doğal. Kış kıyafetleri fazlalıkları kapatırken, yaz aylarında minik kıyafetlere girebilmek için diyetler başlıyor.
KİLO ALIYORUZ, ÇÜNKÜ OBURLUK YAPIYORUZ
Doğru bir şey mi bu? Yaza girerken zayıflamak, kışa doğru kendimizi salıvermek?
Sadece yazdan yaza bunun farkında olanlar var. Oysa yaşam tarzı olması gerekiyor bunun. Yaşam tarzı haline getirilmediyse, doğaçlama besleniliyorsa çok normal.
Kısa yoldan hemen soruvereyim… Neden kolay kilo veremiyoruz biz?
Çünkü oburluk yapıyoruz. Lezzet için yiyoruz. Aç ya da tok olup olmadığımıza bakmıyoruz. Ya yiyecek oburluğu yapıyoruz ya da alkol oburluğu! Bodrum’da sık karşılaştığım bir durum ne yazık ki. Alkol ve beraberinde tüketilen yiyecekler kilo aldırıyor. Zaten alkolün kalorisi çok yüksek. Bir de geç saatte içildiği için, illa ki kilo olarak dönüyor bize.
Diyet kavramı biraz korkutucu geliyor insanlara. Aç kalacakmışız gibi hissediyoruz. Nasıl bir yöntem izliyorsunuz bu psikolojiyi ortadan kaldırmak adına?
Ben danışanlarıma diyet listesini hazırladıktan sonra ‘doyana kadar ye’ diyorum. Daha önce üç kaşık, beş kaşık diye miktar verirdim.
Doyana kadar yersek nasıl kilo vereceğiz ki?
İşte burada kişinin kendi kontrol mekanizması devreye giriyor. Doyma hissi, mideden gelen sinyallerle olmaz. Mide, verdiğiniz her şeyi alır ve genişler. Bunun çaresi çiğnemektir! Yavaş yemek yemektir. Tokluk hissini beyinden gelen sinyallerle anlarız. Ne kadar çok çiğnerseniz, o hissi o kadar çabuk anlarsınız. Ben danışanlarıma ‘çocuklar gibi beslenmeyi’ öneriyorum. Dikkat ederseniz çocuklar yemeği ağızlarında dakikalarca çevirir, çevirir, bir türlü yutmaz. Tıpkı öyle… Bir lokmayı tamamen yutmadan diğer lokmamızı almazsak, ‘doyduğumuzu’ çabuk fark ederiz.
İyi bir diyetin ‘olmazsa olmaz’ları nelerdir?
Su içmek. İlk şartımız bu. İkincisi, az önce söylediğim gibi çiğnemek. Bir diğer koşul, yemek yeme saatlerine dikkat etmek. Doğaçlama beslenmemeliyiz. Örneğin, her gün aynı saatte kahvaltı yapmaya, çok uzun süreler aç kalmamaya ama kısa aralıklarla da yemek yememeye dikkat etmemiz gerekiyor. İki öğün arasında en az dört saat olmalı. Bu çok önemli. Ara öğün yapacaksak, 2.5 saatten daha uzun olmalı verdiğimiz mola. Aç kalarak kilo verilmemeli. Akşam yemeğinden sonra bir şey yememek çok önemli. Bir diğer şart ise uyku…
Çok mu uyumalıyız, az mı?
Uykunun niteliği önemli. Geç yatmamalıyız. En geç 23.00-24.00 saatleri arasında yatağa girmeliyiz. Çünkü vücut 23.00-04.00 saatleri arasında melatonin hormonu salgılar. Eğer bu saatler arasında uyumazsak, vücut bu kez kortizon salgılamaya başlar. Kortizon zaten kilo aldıran bir hormon. Bunun yanında, daha fazla şekerli gıda yeme isteği ortaya çıkar.
BEYAZ EKMEK KESİNLİKLE YEMEYİN… TERCİHİNİZ EKŞİ MAYADAN YANA OLSUN
Gelelim ekmek konusuna… Biliyorsunuz, en çok tartışılan konulardan biri bu. Ekmeği hayatımızdan tamamen çıkarmalı mıyız?
Bunun aslında bağırsakların ne kadar sağlıklı olduğuyla ilgisi var. Ama şu net; Beyaz ekmek yasaklanmalı. Kesinlikle tüketilmemeli. Ekmeğin adı önemli değil. Tam tahıllı, buğday, çavdar, ya da muhteşem ekmek olabilir. Adına bakmayın. Ekmek dilimini bastırdığınızda yukarısı ve aşağısı birleşiyorsa, ya da çok yakınlaşıyorsa bu ekmeği yemeyin! Doygun ve sıkı ekmek olmalı tüketeceğiniz ekmek. Bir de ekmeğin buğdayından ziyade mayası da önemli. Ekşi maya ekmeği tüketilmeli mutlaka. Bunun yanında bazı ‘duyarlı’ kişilere hem ekşi maya hem de siyez buğdayından yapılan ekmekleri öneriyorum.
Kilo vermek için hamur işlerini de hayatımızdan tümüyle çıkarmamız gerekiyor o halde?
Bize ne kilo aldırır? Şeker ve yağ ile un ve yağ birleşimi... Hamur işi hem un, hem yağ hatta bazen şeker birleşiminden oluşan gıdalardır. Dolayısıyla kilo aldıracağı net olarak ortada. Ama tamamen yasak diye bir şey yok. Sıklığını ve miktarını kontrol etmeniz yeterli. Yiyelim ama oburluk yapmayalım.
IF DİYETİYLE FORMUMU KORUYORUM
Bir diyetisyen olarak siz nasıl koruyorsunuz formunuzu?
Ben haftada bir gün İf diyeti yapıyorum. Intemittent Fasting… Bu diyette dört saat arayla üç kez besleniyorsunuz. Normal kahvaltınızı yapıyorsunuz. Dört saat sonra öğle yemeğinizi yiyorsunuz. Ben yoğurt yulaf olmasını tercih ediyorum. Akşam da sebze yemeği, kurubaklagil ya da et salata şeklinde bir yemek yiyorsunuz. Hatta bir tane lahmacun bile olabilir. Evinizde ne piştiyse… Ama akşam 5’ten sabah 9’a kadar hiç bir şey yemiyorsunuz. Şekersiz çay, kahve, bitki çayı içebiliyorsunuz. Bu 16 saat açlık çok önemli. Bu diyeti genellikle vücut geliştiren sporcular kullanır. Yağ yakımını ve kas hacmini artırır. Danışanlarımın da en sevdiği diyet. Çünkü serbestlik var. Yoğurt yulaf yerine dondurma yiyenler bile oluyor.
Sadece protein ağırlıklı diyetler sağlıklı mı?
Çok doğru değil. Ama kişiye özeldir diyetler. Protein diyeti uyguladığımız insanlar da var. Geçiş diyeti olarak kullanıyoruz çoğunlukla. Kişinin ‘doymayı’ öğrenmesi için kullandığım bir diyettir bu aynı zamada. Ama uzun vadeli değildir. Protein ağırlıklı diyetlerde çok fazla yağ yaktığını görmüyorum insanların. Kilo kaybettirir ama sağlıklı olup olmaması kişiye göre değişir. Örneğin halsizlik, yorgunluk hissediyorsa o kişiye uygun değildir protein ağırlıklı diyet. Bazıları da çok zinde hisseder kendini. Tüm diyetler kişiye özeldir. Herkes için ‘mutlak doğru’ diye bir şey yoktur.
Bir de yemek pişirme ve hazırlama alışkanlıklarımız var. Özellikle Türk mutfağında ‘diyet’ biraz zor hayata geçiyor değil mi?
Pişirme alışkanlıkları, sadece kilo vermek ve sağlıklı beslenmek için değil, kalp damar hastalıkları, diyabet, karaciğer rahatsızlıkları açısından da çok önemli. Biz bol yağda kavrulan yiyecekleri çok seviyoruz ama orada bir kimyasal işlem gerçekleşiyor. Bu pişirme sırasında besinin bozulan kısmı hücre yapımızı da etkiliyor. Hastalıkların oluşmasını engellemek ve anti aging için pişirme yöntemleri gerçekten çok önemli. En sağlıklı olanı, buharda ya da suda pişirmek ve yağı her zaman sonradan eklemek.
GARNİZONDA BİR DİYETİSYEN
Biraz da sizden söz edelim. Bodrum’a ne zaman geldiniz?
Bodrum’a 2006 Şubat ayında geldim.
Daha öncesinde nerelerdeydiniz?
Ben Hacettepe Üniversitesi Beslenme ve Diyetetik Bölümü mezunuyum. Okul bittikten sonra Ankara’da 28. Mekanize Piyade Çubuk Garnizon Komutanlığı’nda diyetisyen olarak çalıştım. Müdür yardımcısıydım orada. Garnizon’da tek kadın olduğum için kurallar yeniden düzenlenmişti. Çok ilginç bir deneyimdi, çok da güzeldi. Daha sonra City Hospital’da çalıştım. Oradan da çok keyif aldım. “Başka bir şeyler yapmam lazım” dediğim bir dönemde Nutrigenetik ile görüşmeye başladım. Fakat o sene KPSS ile tercih yapmıştım ve Bodrum Devlet Hastanesi’ne atandım. İki tercih arasında kalmıştım ki, Bodrum’a gelmeye karar verdim. 9 sene Devlet Hastanesi’nde severek çalıştım. Yine “Başka şeyler yapmam lazım” dedim ve şimdi Nedret-Defne Tanacı ile birlikte Konacık’taki bu klinikte çalışmaya başladım. İyi ki de böyle oldu. Bu şekilde çalışmanın lezzeti çok farklı. Doktorlarla birlikte çalışıyorum ve özel bir takım diyetler konusunda uzmanlaşabiliyorum.
TİYATROCU OLMAK İSTİYORDUM...
Hep diyetisyen olmayı mı hayal ettin?
Aslında hayır. Yüzücüyüm ben. İlkokul ikinci sınıftan bu yana yüzüyorum. Üniversitedeyken yüzme antrenörüydüm. Yapabileceğim bir işti ama ben tiyatrocu olmak istedim en çok. Sahne arkası inanılmaz keyifli gelmişti bana. İlk deneyimlediğimde “Bu benim” dedim. Tabii babam “Matematik Fen eğitimi aldın. Olmaz öyle şey” dedi. Annem “istersen göndereyim, gizli gizli sınavlara hazırlan” dedi. Olmadı, içime sinmedi… Babam sağlıkçı olmamı istiyordu. Ben pek istemiyordum… Annemin yönlendirmesiyle Beslenme ve Diyetetik seçtim. Bu kadar güzel bir mesleğim olacağını düşünmemiştim açıkçası. Okurken çok keyif aldım. Kişiliğime çok uygun. Mesleğini severek yapan insanlardan biriyim. Çok şanslıyım.
Hedefiniz nedir?
Uzun vadede, belki 10-15 sene sonra ressam olmayı, ya da dans eğitmenliğini düşünebilirim. Biraz daha sanata yoğunlaşabilirim. Mesleki açıdan hedef koymadım önüme. İstediğim bir noktadayım aslında. Kitap yazmak belki olabilir. Bağırsak Diyeti’nden insanların faydalanmasını isterim.
Son olarak okurlarımıza mesaj verir misiniz?
Kilo vermek isterken, sağlıklarını lütfen kaybetmesinler. Kısa yoldan değil, olması gerektiği gibi yapsınlar. Gazetedeki her habere inanmasınlar. Goji berry, chia tohumu gibi ürünlere para veriyor insanlar. Böyle bir mucize yok! Olsaydı, ilaç sektörü fark edip kapsül haline getirirdi zaten. Şunu unutmasınlar emek vermeden sonuç gelmez. Hareket etmeyelim, oburluk yapalım ama fit olalım. Böyle bir şey yok. Bedeniniz, siz ona baktığınız taktirde güzelleşir. Ve niyet etsinler. İnsanlar diyet yapmak için yeterli güç bulamıyor çoğu zaman. Bir hastalık korkusu harekete geçiriyor onları. Oysa niyet çok önemli. Niyet hareket geçirir. Sağlıklı ve ince olmaya niyet ettilerse, mutlaka olur.