Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

12 Ağustos '12

 
Kategori
Gündelik Yaşam
 

Balkonumdan 9: Gevezelikler

Balkonumdan 9: Gevezelikler
 

Bazen çok erken uyanıyorum, hemen kendimi Balkon’a atıyorum. Ohh… Serin serin. Sabahın o saatleri güzel oluyor.  Gerçi dışarılarda laf atacak kimseler yok ama, olmazsa kendi kendine konuşuyorsun.

Demeye kalmadı, komşu Balkonun kedisi Gatti kalktı Balkona geldi , bir iki gerindi… Balkon’un o incecik demirleri üzerinde yürüyerek kendini gösterdi, gerinerek sabah jimnastiğini yaptı.. Mutlaka onu yapacak ve benim yüreğimi hoplatacak… Ama huyu  böyle.. Sonra bana karşı yattı ve çenesi açıldı… Durup durup bir şeyler söylüyor ama ne söylediği belli değil… Eskiden belli olurdu : “Günaydın , Ahmet  Abi, ne yapıyorsun, kızları mı dikizliyorsun..” falan mealinde bazı sözler  atardı. Ben de karşılık verirdim: “Git işine şeytanın çocuğu (Bu arada Gatti ne demektir diye bir sözlüğe bakın…Bilenler arasında çekilecek kurada üç kişiye sakız hediye edilecektir..!Benim eski arşivlerde bulunabilir…)

Yok , öyle değil… Kuşlara da konuşmuyor..! Bazen öyle karşıdan karşıya kuşlara konuşur, tatlı tatlı iltifatlar eder. Ne o, kuşu kandırıp, Balkona çağıracak, ondan sonra ne yapacağını ben söylemek istemiyorum… Çünkü yaptı edepsiz…

Böyle çenesi düşük yaşlı kadınlar gibi durup durup kendi kendine konuşup duruyor (bana da bakmıyor bile… Belli ki bir şeylerden şikayet ediyor. Zavallının ameliyat olduğundan beri huyu değişti. Eskiden, Balkondan aşağıdaki oğlanlara anırırdı… Baktılar ki , olmuyor… Götürüp kediyi  ameliyat ettirdiler; şimdi erkek mi, kadın mı, artık belli değil. Sesi de kesildi de. İşte, hayızdan nifazdan kesilmiş , 60’ı aşmış  hanım teyzeler gibi çenesi düştü. Bir şeyler söyleyip geziyor. Kötü kaderine mi küfrediyor, kime belli değil… Ama galiba karnı aç…

“Lanet olacasılar… Hala uyanmadılar… Uyansalar da verecekleri, takur tukur suni yem… Bıktım be… Bıktım artık bu hayattan mı,” diyor; ne diyor ben anlamadım (Oysa hayvan diline de vakıfımdır haaa… Hz. Süleyman’dan kalma… O zamandan kalma başka kim var ha!)

Tam Gatti ile anlaşırken, benim güzel Kaynanam Elifgan Bacı geldi benim güzel Şezlonguma kuruldu. Öyle izin filan almak yok! Elini kolunu sallaya sallaya oturdu. Yirmi yıldır bana kinli… Kızını elinden aldım, diye.. Neyse yine de iyi anlaşırız. Gerçi işitme yetisinin %95’ini yitirmiş olsa bile. %5 ile idare ediyor. Yada idare ettiğini sanıyor.

“Sabah şerifleriniz hayırlar olsun..” dedi… Ben de..

“Günaydın..!” Dedim.  Hemen cevabını yetiştirdi…

“Tünaydın”mış… Ne o, daha öğle olmadı ki… Sen artık karıştırıyorsun galiba..”
Ben karıştırıyormuşum. Şunun söylediğine  bak, aman Yarabbim… Yine tekrarladım..

Anne “Günaydın,” dedim , “Günaydın…”

“ Ha .. Ben de  Günay , nereye gitti sabah sabah… anladım… Zaten şimdiki veletlere de bir türlü laf anlatmak mümkün değil ki…”

Daha saçma sapan bir sürü şeyler daha sıraladı… Ben de kafamdan attım…
“Günay,  pazara, gitti, pazara… anladın mı?”

“Mezara mı gitti..? Daha erken değil mi evladım… Daha sen varsın sırada, ben varım…Ondan sonra gençler gelir… Daha dur bakalım.. Daha onun  sırası epey sonra. Her şey sırayla…”

Sıraylaymış..! Sırada da BEN varmışım.. Kendisi  89 yaşında , ama kendisi yaş saklar…Sorarlarsa, utanmadan : “Ben 80 yaşındayım.” Der. Bazıları da doğru sanabilir, çünkü bu yaşta bile, inanır mısınız, saçları simsiyah…(kimseye göstermez, kıskanırlar diye!)  Bence bu kadın daha 189 yaşına kadar yaşar… (Acaba o yaşlarda dünyada teknoloji nelere kadir olabilir?) Eğer o zaman ölüme çare bulurlarsa… Bu kadın yırtar, bu haliyle 389 yaşına kadar da yaşar…  Yine bağırmaya başladım…

“Anne , mezara gitti, demedim.. Pazara gitti, dedim…” Aslında atıyorum. Kızcağız içerde yatıp uyuyor. Zaten o “Hırsızlık Olayı”ndan beri şok halinde… Ruh gibi geziyor… İşte anladı, derken…

Bu arada , aşağıdan Mücahid Bey uyanmış.. Kızıyor, yukarı doğru bağırıyor :
“Yeter be, Ahmet Bey…İnsaf…Sabah sabah, Kaynana’na ne bağırıp duruyorsun..  Biraz nazik olsana… Konuşmalarınızı bütün alem duyuyor…Töbe Estafurullah… Beni de güzel uykumdan uyandırdınız. Olacak iş mi, sabah sabah!”

O duyuyor da … Benim güzel kaynanam duymuyor…

Tekrarladım.

“Pazara gitti Pazara…” Anladın mı? Hemen anladı!

“ Haa.. demek, Hasad’a gitti… Ne hasadıymış bu. Biz onunla Gönen’de tarlaya hasada giderdik de hiç rahat durmazdı… Arıların kovanından bal çalmaya çalışırdı… Arılar peşimize düşer, bizi evimize kadar kovalarlardı…

Yok yav… Bak işler nereye geldi… Eski defterler açıldı.. Eskiler ortaya saçıldı…
Eeee …Ondan sonra ne olurdu Anneciğim?” Artık dinler misiniz..? O güzel şezlongumda (haram olsun!) oturur iki saat , kızıyla birlikte yaptıkları yaramazlıkları anlatırdı. Bir de bahçelerindeki hayvanları … Üç tane  evcil hayvanları varmış. Birisi horoz taklidi yapan tavukları;  bir tane damdan düştüğü için aksak aksak yürüyen, yürürken durup durup yere tüküren Haseki adlı kedileri, bir de  Sırma adlı köpekleri…

Bunların en büyük özellikleri de aynı kümeste Bremen Mızıkacıları gibi yan yana uyumalarıymış… Köpek önce yatarmış, Haseki onun koynuna sığınırmış, Duman’da onların üst katlarında uyurmuş. Evin bahçesini de gündüzleri ortak beklerlermiş…

İşte günler böyle birbirimize dert anlatmakla geçiyor. Ne tatlı değil mi şu aile hayatı! Hele bir de Elifgan Bacı gibi kıymetli bir kaynananız (Ne kadar ayıp ama. Affedersiniz!) Kayınvaldeniz olursa.

Beni kaç kere kızından boşatmaya kalktı da, istemedim. Hanım doğrusu çok güzel  İmam-bayıldı yapıyor… Ben de imam-bayıldıya hiç dayanamam… Anlaşıldı mı Vehpi’nin Kerrakesi… 

 
Toplam blog
: 2579
: 848
Kayıt tarihi
: 24.10.10
 
 

Mesleğim eğitimcilik… Şimdi artık emekli bir vatandaşım… biraz şairlik, biraz hayalcilik, biraz s..