- Kategori
- Kent Yaşamı
Bandırma yazıları : Evden çıktım kırıktım
bandırmasehir.com
Ne bileyim işte. İnsan her gün öyle istekli olmuyor.. Sevimli hiç değil… Biraz lanet, biraz ters, biraz kavgacı… İşte içinden güzel şeyler geçmiyor…
Ama bazı şeyler insanı güzelliğe itiyor. Yeniden bağlanıyorsun insanlara ve doğaya tam her şeyden umudu kesmişken.
Ne oldu diyeceksiniz. Ne olmadı ki? Evden çıktım… Ben aslında , Bandırma’da Paşakent mahallesinde oturuyorum. Evden çıktıktan sonra Aşağıya, deniz kıyısına inmek için ya bir dolmuş bekleyeceksin (o küçük dolmuşlar, ne kanun dinliyor, ne kitap..) Biner binmez , hemen bastır parayı diyorlar . Dolmuş ücreti 1.75… Biz bulabiliyoruz da bunu bile zor denkleştirenler var. Bu yüzden bir çok yaşlı arkadaş inerken de, çıkarken de tabanbayı tercih ediyorlar. O koca yokuşu ahlayıp puflayıp dura otura inmeye, çıkmaya çalışıyorlar.
Neyse ki Belediye bu rampaya, çokça ve sık sık oturma bantları koydu da, yaşlılar için nefes almak için sebep oluyor. “Hay Allah Belediye’den razı olsun..” diyorlar. Yaşlıların bu kadar hayır duasını bile almak az şey değil. Sayın Dursun Mirza bunun için bile mutlu olabilir.
Bu kez dolmuşa para vermedim. Ben de kendimi yokuş aşağı koyuverdim… Aslında bunu sık sık yapmak istiyorum da sağ kalçamdaki kireçlenmeler izin vermiyor. Bazı günler yataktan bile kalkamadım.
Geçen günler yine öyle ayağımı alamadığım bir gündü . Yataktaydım ve zırlıyordum. Eşim Eczacı damadımıza telefon etti. Allah razı olsun. Ne zaman ihtiyacımız olsa hemen yanı başımızda biter. Hayırlı, güzel bir insan..
Eşim telefon etmiş. Bir süre sonra elinde bir sürü merhemler, haplar koştu geldi. “Şunu şunu sürersen, şu hapı alırsan, çok iyi gelir..” dedi. Gerçekten sözünü ettiği merhemi sürdüm, hapı içtim.. İki saat sonra ayaktaydım ve ızdırabım sona ermişti.
Yani bazı harika ilaçlar var mı? Var… Burada onların isimlerini söyleyemem belli ki beni eczacılar tefe koyarlar… İyiyse iyi.. Ne yani! İnkar mı edeceğiz… Üzerimizde denedik.
Rampa aşağı kendimi bıraktım. Bu yolun o kadar güzel bir manzarası vardık ki sormayın gitsin. Sol yanında güzel bir deniz, limanın eşsiz manzarası siz aşağıya ininceye kadar size eşlik eder. Sağ yanınıza hiç bakmayın apartmanlar boyunuzu aşar… İnsan bu, olanlara şaşar…
Aşağıya inerim. Biraz alış veriş yaparım. Ana caddede eğlenirim, gazetemi, yoğurtumu filan alır … Sonra doğru Belediye’nin “Sanat Evi” ne .. Burası, Bandırma’nın gençleri ve kültür insanları için bir kurtuluş köşesi oldu. Yoksa, bu kentte sanat, edebiyat filan ölü gibi, arada sırada açılan kişisel sergileri saymazsanız.
Eskiden böyle değildi. Fakülte’nin gençleri şiirde, sanatta öncülük ederlerdi… Şimdi onları nasıl korkuttuysalar, gerçi Fakülte Üniversiteye dönüştü ama gel gelelim gençlik ortadan kayboldu… Pıstılar.. Demek ki devir öyle… Korkmayan mı var? Herkes önüne bakıyor. Kafasını kaldıranın kafasını koparıyorlar.
Gezdim dolaştım Sanat Evi’ne ulaştım. Aysel Hanım’ın “her dem taze” çayından içtim. Bu kez içerde yer bulamamıştım, dışarıda bahçede bir masanın kıyısından karşıdaki binaya bakıyorum.
Gözlerimden iki damla yaş aktı.
Gözümüzün önünde bir tarih yok oluyor. Ve herkes günahı vebali sırtından atmış bu manzarayı seyrediyor.
Karşımda o muzzam mimari yapısıyla eski “Bandırma Oteli” duruyor. Bina, Bandırma’nın ve belki de Türkiye’nin en güzel binalarından biriydi. Elden ele geçti.. Elden ele geçti… En son Üniversite’nin elindeydi… Şimdi…?
Efendim şimdi, binanın sorumluluğu Balıkesir Büyükşehir Belediyesi’nin elindeymiş…
Söylentilere göre , burası satılıp, AVM yapılmak isteniyormuş…
İnsanın bakınca hüngür hüngür ağlayacağı geliyor…
Çünkü bina belli ki hırsızların, uğursuzların, esrarkeşlerin, her türlü musibet insanların hücumuna uğramış durumda.. Ne bakan var, ne eden… Görünen köy kılavuz istemez.
Adeta şu binayı birisi yaksa da , biz de bir an önce AVM’yi oturtsak diye bekliyorlar…
Yahu, bina Türkiye’nin Bandırma’nın Balıkesir’in mimari şaheserlerinden birisi… Aklı başında insanlar Bandırma’ya sırf bunun gibi birkaç mimarlık şaheseri binayı görmek için geliyorlar. İnsan böyle binayı, yıkmaktan, yok etmekten utanır, arlanır…
Ve binaya bakıp bakıp ağlıyorum… Böyle bir binayı hırsızların, uğursuzların eline bırakmak demek, ne demek!! Söyler misiniz?
Balıkesir Büyük Şehir Belediye Başkanı’nı buraya davet edip, bu binaya karşı bir çay içirmeli… Acaba ne der?
Bilemiyorum.
Yani, bazen Namık Kemal gibi çıkıp bağırmak istiyorum : “ "Vatanın bağrına düşman dayamış hançerini, Yok mudur kurtaracak bahtı kara maderini?”
Düşman yapmadı bizim yaptığımızı be…
Gelin bu sanat şaheserinin son durumuna bakın… Ve bakın bakın ağlayın… Bu kadar kötülük olur mu?
Fareler her gün için için kemiriyorlar binayı. İnsaf… Merhamet kalmadı mı bu ülkede… Hey millet, gelin bu mahvolan tarih hazinesini seyredin… Çünkü bu son görüşünüz olabilir…
Bugün ağlama günüm… İnsanın içine her gün bahar dolmaz.. Bu günler sonbahar günü, ilbahar değil… İşe bakın!
O güzelim binaya baktıkça yas tutacağım.. Kim için mi, elimizden kayıp gitmekte olan T.C. için. Yazıklar olsun. Elimizdeki hazinelerin bile kıymetini bilemiyoruz.
Neleri harcamadık ki!