“En kötü barış, en iyi savaştan iyidir.”
Barış düşüncesi nasıl oluşur? İnsanlar neden savaşırlar ve belli bir zaman sonra barışa neden ihtiyaç duyarlar? Doğal olarak barış sadece istemekle gelmez, bunun için mücadele etmek gerekir. Bunun mücadelesini vermek ne yazık ki çoğu zaman iki tarafa da ciddi bedeller ödetir. Bu mücadeleyi verirken süreci, konjöktürü iyi değerlendirmek yerinde bir tutum olur. Barışın dilini konuşurken, ön yargısız, tarafları anlayarak, politik ideolojik düşüncelerimizi bir kenara koyarak konuşmalıyız. Barış kavramının içeriği anlamı tüm dünyada, tüm dillerde aynıdır. Kavga edenlerin artık kavga etmemesidir. Barış kavramına başka anlamlar yükleyenleri anlamak anlaşılır bir şey değil. Bizim barışımız daha iyidir, sizin barışınız kötüdür anlayışıyla ticaret konusu edilecek kadar basite de indirgenemez.
Dünyayı derinden etkileyen dünya savaşlarının sonunda birbirlerinin on binlerce askerini, masum insanını öldürmüş ülkeler, en nihayetinde masa başında oturup barış yapmışlar, ve bunun gerekliliğini görmüşler. Durum bu noktaya varmadan bir şeyler yapılamaz mıydı elbette yapılırdı ancak her nedense öncelikle bir birlerini yenme ve yıpratma hatta yok etme mücadelesi verilir ve hal böyle olunca bu aşamadan sonra gelen barış da çoğu zaman tepkilerle karşılaşır, madem barışılacaktı bunca kan yok yere mi dökülmüştü, ırkçı ve aşırı milliyetçi bu anlayış barış sürecini baltalamak için türlü oyunlar oynamaya başlar ve varılması gereken noktaya bazen gereğinden fazla gecikilmiş olarak varılır, bu durumda zarar gören yine ülkenin masum halkı analar ve çocukları olur
Ülkemizde 30 yıldır süren oldukça kirli bir savaş var ve bu savaş iki taraf içinde kazanım açısından taraflara bir şey kazandırmamış var olan sorunlar bir sonuca ulaşmamıştır. Ülkemizin kaybettikleri ise öncelikle geri dönüşü olmayan insan kaybı ve ekonomik kayıplarımız izah edilecek bir durum değildir. Ve tüm bunların sonucunda, ülkede yaşayan tüm taraflar barışa ihtiyaç duydular. Ülkemiz için son derece yıpratıcı ve utanç verici olan bu savaş da asıl sorun, yıllarca kimsenin elini taşın altına koymaması ve bundan kaynaklı tepkileri tek başına göğüsleyecek cesareti göstermemesidir ve bunu canı gönülden isteyen bir iktidarın olmamasıdır
Karşılıklı olarak atılan adımlarla Yaklaşık sekiz aydır silahların sesinin duyulmadığı, ölümlerin yaşanmadığı, cenazelerin olmadığı bir Türkiye de yaşıyor olmanın huzurunu ve sevincini yaşıyoruz. Ancak; Diyarbakır da bir söz vardır, “Adam Gölgesiyle kavga ediyor” kendi gölgesi ile kavga edenlerin, kendilerini milliyetçiliğin pençesinden kurtaramamış, her şeyin kendi düşünceleri ekseninde olmasını isteyenlerle barışı konuşmanın bir faydası olmadığı gibi, barışa bir katkıları da olmuyor.
Barışın sağlanması için, mutlaka savaşan tarafların muhatap alınması şarttır ve her iki tarafında görüşmelerde bulunmasıyla olanaklı olacaktır. Taraflarla yapılan görüşmelerde; kişi ya da tarafların geçmişte yaptıkları, ideolojik tutumlardan yola çıkarak, duygusal tavır takınmak, barışa yapılacak en büyük kötülüktür. Barış düşüncesi, tarafların bir birine karşı daha güçlü olma arzusunu bir tarafa atmalıdır. Barışın sağlanabilmesi için öncelikle iki şeye dikkat etmek gerekir. Bunlardan birincisi; Adaleti sağlama, ikincisi ise Adil olabilmektir. Bu iki şart en önemli şarttır.
Barışın, haklı bir zemine oturması içinde, güçlünün haklı olduğu değil, haklının güçlü olduğu bir zeminde buluşmak gerekir. Bu ülkede yaşayan herkes, bu topraklarda yaşayan tüm halklara karşı sorumluluk duyan herkesin, her zeminde barışı istemesi, barışı konuşması ve birlikte barış içinde yaşayabilme koşullarının oluşması için, elinden geleni yapması gerekir. Bu, bu coğrafyada yaşayan herkes için zorunluluktur.
Bazı siyasetçiler, barış sürecinde yaptıkları konuşmalarla, tarafları tahrik etse de, bu sürece tahammülsüzlük gösterse de bizler barış süreci konusunda, atılan her adıma, yapılacak her katkıya, destek olmalıyız.
Sonuç olarak;
Barış Ülkemizde insanca bir yaşamın, eşit ve adil bir sistemin oluşmasının, olmazsa olmazıdır. Barış olmadan demokrasi, demokrasi olmadan barış olmaz, her yerde barışı savunmalıyız, barışı haykırmalıyız. Anadolu halklarının kurtuluşu ve geleceğinin güvencesi barıştır. Şunu da unutmamalıyız; Adaletin olmadığı her yer, yeni bir savaşa gebedir. Ülkemizin geleceğinin güvencesi barıştır.