- Kategori
- Siyaset
Barış mı toprak mı? (Açıkça söyleyin)

BARIŞ MI TOPRAK MI?
Bu ülkede hemen hiç kimse “silah sesleriyle” yatmak “silah sesleriyle” uyanmak istemez,
Yine bu ülkede hiç kimse acımazsızca öldürülmüş vatanını milletini bayrağını ve Cumhuriyetini korumaya çalışmaktan hiçbir suçu olmayan Mehmetçiklerin cenazelerine katılmak ve tabutlarını taşımak istemez…
Dünya da hiçbir ülke yoktur ki bu kadar çok ana bu kadar çok baba “barış” olsun diye çığlık atsın ağıtlar yaksın,
Ocağında oğlu olan her aile böyle bir sonu bekler hale geldi ne yazık ki…
Burası Türkiye Cumhuriyeti ve bu topraklar da bu cumhuriyetin içinde yaşayan herkesin ortak topraklarıdır ve ne mutludur ki atalarımızın anlı şanlı kanları ile sulanmıştır. Yani her karışında can doludur sevgi doludur huzur doludur gurur doludur. O yüzden bayrağımız kan renginde al ve beyazdır…
Kısaca hepimiz için ülkemiz yuvamızdır evimizdir mabedimiz aynı zaman da son mezarımızdır, gurur duyduğumuz huzur bulduğumuz yerdir. Topraklarımız da bizim için aynısıdır bu dünyada yabancı bir tek Allah’ın kuluna vereceğimiz bir karış “toprağımız” yoktur…
Bu ülkenin tüm vatandaşları huzuru ve refahı için canla başla bıkmadan usanmadan hatta çoğu kez karşılıksız çalışır, üretir paylaşır. Çok büyük acıları ve alın terleri emekleri vardır her karış toprakta…
Kendi topraklarında barış içinde yaşamak işte bu nedenle çok önemlidir. Yani ne barıştan vazgeçebilirler ne de topraklarından…
Son yüzyılın içinde ülkemizin belirli bölgesinde büyük isyanlar büyük başkaldırışlar ve ihanetler yaşanmış devlet bu yörelerde bulunan cehaletle yoksullukla boğuşan halkı korumak için büyük önlemler almaya başlamış ve acılar yaşansa da büyük ölçüde başarılı olmuştur.
Yabancı devletlerin yöre halkının ihanetleriyle işgal ettiği bu topraklar şiddetli savaşlar sonrasında geri alınarak yeniden ülke sınırlarına dahil edilmiş ve yöre halkına aynen teslim edilmiştir. Uzun bir süre bu bölgelerde halk rahat ve huzurla yaşamıştır. Zaman içerisinde bazı olumsuzluklar yaşansa da devletin şefkatli kolları halkını sarmış ve sorunları çözmüştür. Zengin veya fakir ama herkes mutludur huzurludur güvendedir…
Ta ki bir terör örgütünün ortaya çıkması ile birlikte terörle mücadele etmek için çok büyük paralar harcanmış dolayısıyla terör ve asker arasında sıkışıp kalan halk yoksullukla sefalet ve açlıkla baş başa kalmıştır.
Terör örgütünün amacına ulaşması ancak halkı yardımı ile mümkündü ve maalesef yöre halkı bunlara yardımcı oldular, gündüz vatandaş gece terör örgütü üyesi olarak…
Asker ve devlet bu bölgelerde terör örgütünün kontrolünde olan ve yoksullukla boğuşan evleri boşaltarak onları büyük şehirlere yerleştirmeye başladı. Bir nevi zorunlu “göç” uygulandı…
Elbette bu zaman içerisinde çok büyük zorluklar acılar sıkıntılar yaşandı, hiç kimse çok güzel şeyler yapıldı her şey güllük gülistanlıktı falan da demiyor. Ancak bu ülke bu toplum, ülkesine ve topraklarına yapılan bu denli haksızlıkları ve saldırıları hak etmediğine inanıyor ve terörle silahla bir yere varılabileceğini asla kabul etmiyor. Hele ki ülkesinin sınırları içinde bir takım gurupların toprak talep etmesine ve “Kürdistan” isimli bir devlet kurulmasına sıcak bakmıyor.
İşte yazımın başlığı da bu yüzden “Barış mı toprak mı?
Her kafadan bir ses çıkıyor ki çoğu maalesef yıllardır çatlak sesler, barış olsun barış istiyoruz falan lafları uçuşuyor, varılan noktalarda hiç kimsenin barış istediğine inanmıyorum.
Yapılan tüm görüşmeler dün ve bugün yapılan cenaze törenlerinde konuşanların konuşmalarına bir bakın bunların taleplerinin “barış” olmadığını taleplerinin toprak olup “Kürdistan” ın kurulmasına izin verilmesidir, anlaşılan o ki bugünün iktidarı “barış” sonrasın da buna izin verecek sözleri de vermiştir. İşte size buna ışık tutacak bir konuşma, lütfen dikkatle okuyunuz;
“Dünkü cenaze töreninde Gültan Kışanak kürsüye gelerek yaptığı konuşmada şunları söyledi:
"Keşke daha çok mücadele etseydik, keşke daha çok direnseydik. Keşke kadınlarımız bizimle beraber olsaydı. Doğdukları topraklara hasret gitmeselerdi. Kürt kadınlarına söz veriyoruz bu üç kadına söz veriyoruz. Bu topraklara barışı ve özgürlüğü getireceğiz. Artık Kürt halkı Kürdistan’da kendi değerleriyle yaşayacaklar. Artık hiçbir Kürt kadını memleketine hasret gitmeyecek….” Yoldaşlarımızı yitirmenin acısı yüreğimizde kor gibi yanacak. Belki özgürlüğü getirirsek acılarımız biraz olsun diner, sözümüzü de tutmuş oluruz…” Bu halk mücadele etmesini de barışmasını da bilir. Acımız çok büyük, üç kadını katlederek Sayın Öcalan’ın İmralı’daki barış girişimlerini de baltalamak istediler. Ama başarılı olamayacaklar…"
Konuşmanın içinde “Kürt halklı Kürdistan’da kendi değerleriyle yaşayacak” cümlesi sizce bu topraklarda yeni bir devlet (Kürdistan) kurulması talebi ve hayali değil de nedir acaba? Bu cümleye bakarak Kürtler bugün Irak ta kurulan Kürdistan’da yaşamak istiyorlar diyebiliyor musunuz?
Evet, barışı tesis etmek çok zorudur ama savaş daha da zordur, kazananı hiç olmamıştır, ancak göz göre göre hiçbir ulus kendi topraklarından bir karış toprağın verilmesine razı olamaz.
Kimse kimseyi kandırmaya kalkmasın, “Barışı “tesis edeceğiz diyerek verilen tavizlerin sonrasında gelecek talebin adı da er veya geç “toprak” olacaktır buna hiç kuşkunuz olmasın. Ancak şunu da hiç kimse unutmasın bu ülke TSK den ibaret değildir, çok savaş onlarsız kazanılmıştır, yine kazanılır. Umarım bunlara gerek kalmaz umarım akıl ve mantık galip gelir…
Erdoğan Özgenç