- Kategori
- Siyaset
Başbakanın camı, Balbay'ın kitabı...
Hayati Yazıcı’nın ÖSYM’ye mail yoluyla müraacat edip yeğeni için torpil istediği iddia edilmişti…
Olay bir hayli büyüdü gelişti…
Başbakan böyle durumları kenardan izler, olay iyice büyüdükten sonra meydana çıkar camdan okur…
Yani önce camdan bakar sonra camdan okur…
Yine öyle yaptı, önce camdan baktı sonra camdan okudu…
Ama bu sefer camda bir itiraf yazıyordu ve Başbakan da onu okudu…
Kayıtlara delil olarak geçirilesi bir itiraftı hem de…
“Facebook, Twitter bunlar pis işler… Birileri adınıza bir hesap açar ve olmadık işler yapar… Başka bir isim ile bir mail hesabı açar ve her yere yollar… Allah korusun resminizin yanına ikitane kadın resmi koyar sizi rezil eder… oluyor böyle şeyler, olmuyor mu…”
Başbakan camdan böyle okudu itirafın başlıklarını…
***
Oluyor tabiî böyle şeyler, biz de onu diyoruz yıllardır…
Bir mail ile hayatlarını karartmadılar mı insanların?
Okunmadan silindiği halde suç delili sayılmadı mı mailler?
Hiç tanınmadığı bir okurundan gelen yorum darbe planı sayılmadı mı?
Topluca gelen mesajlar örgütlü suç sayılmadı mı?
Bunlar olmadı mı? Oldu…
Hatta hâlâ olmaya da devam ediyor…
Mustafa Balbay, “Silivri Toplama Kampı Zulümhane” isimli kitabının 153. ve 154. Sayfalarında “Bilgisayar Delilleri ya da Dijital İşkence!” başlığın da yazmıştı bunları…
Ben de Başbakandan önce okumuştum…
Ama ben camdan değil kitaptan okudum…
***
Mustafa Balbay kitabın 153. Sayfasında şöyle diyor:
21. Yüzyılın adı üzerinde herkes hemfikir: İletişim çağı…
Bilgisaray da bunun başlıca zeminlerinden.
1989 yılında internetin halk kitlelerine açılıp e-posta adresi oluşturulmasının anlamı şuydu:
İnsanoğlunun toprağa bağlı olmadan edindiği ilk adres.
Bu büyük bir devrimdi.
İnternet ortamı için yapılan bir başka tanımda şu:
Yedinci kıta.
Evet, insanoğlunun kaderini yepyeni bir kıta bulmuş kadar etkileyen bir devrim.
İşte Ergenekon, tuttu bu ortamı başlıca suç dünyası haline getirdi.
e-posta adresine bir bildiri göndermişler suç!
Bilgisayarında, internette ilginç bulup indirdiğin dosyaları, “belge”, “kişileri fişleme” kapsamına almışlar suç!
İnternet ortamında gruplar oluşturulmuş siz de katılmışsınız ya da sizin e-posta adresiniz de “bilgilendirilecekler” kapsamına almışlar, örgütlü suç!
Suçlar uzayıp gidiyor…
Diyelim ki, adresinize bir mektup ya da dosya geldi. İçindeki bilgileri okudunuz.
Kıymet vermediniz.
Ne yaparsınız?
Bu da sorumu; alır çöpe atarsınız. Sizinle herhangi bir bağlantısı kalmaz.
Bilgisayar ortamı öyle mi ya; gelen bilgileri silseniz bile; özel programlarla geri getirilebiliyor.
Eğer polisiye bir durum olduğunda, hele Ergenekon kapsamına alındığınızda silseniz de silmeseniz de bilgisayarınıza gelen her şey delil olarak karşınıza konabiliyor…
Kim derdi birgün Başbakanın camı ile Balbayın kitabı aynı paralelde olacak…