Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 

14 Mart '16

 
Kategori
Güncel
 

Basın ve akça pakça iş ve ilişkiler...

Basın ve akça pakça iş ve ilişkiler...
 

Basın özgürlüğü, halkın haber alma özgürlüğüdür.

Basın, olanı/biteni olduğu gibi ve tüm gerçekliği ile halka iletmiyorsa ya da iletemiyorsa orada basın özgürlüğü yoktur.

Halkın haber alma hakkı kısıtlanıyor, iğfal ediliyor demektir.

Bu "iğfal" iki türlü gerçekleşebilir:

1.- Basın üzerinde siyasal/ hukuksal bir baskı vardır.

2.- Ya da gazeteci güdümlüdür... Bir yana "mensup"tur. Ve ancak o yanın gerekleri doğrultusunda olup/biteni görmezden gelir.

Güdümlü gazetecilik, belirli bir "çıkar ilişkisi" içinde kendiliğinden oluşur.

İçinde yaşadığımız süreçte basınımız bu iki tür iğfal ortamının tam göbeğindedir.

Hatta merkezindedir.

Halkın haber alma hakkı, bu iki çeşit iğfalin arasında kalmış, kısıtlanmıştır.

"Ben olayların bir kısmını görürüm, öteki kısmını görmem" mantığı, güdümlü gazeteciliğin iş-yöntemidir.

Peki niçin halk gerçeğin sadece bir tarafını görsün?

Ayrıca, halkın gerçekleri algılama özgürlüğünü kısıtlama yetkisini kendinde bulan zihniyet demokrasiden yana olduğunu nasıl ileri sürebilir?..

Bu zihniyetin temeli, esası, içeriği ve uyguladığı yönetim biçiminin adı, faşizmdir.

Bırakınız... Halk gerçeğin kendisini, olduğu gibi, tüm gerçekliği içinde görsün...

Bundan niye gocunulur ki?..

Demokrasiye az/biraz inanılıyorsa, onun kurallarına da az/biraz saygı gösterilmesi gerekir.

- Ben şu partinin ya da şu derneğin haberini yapmam.

- Niye?

Çünkü, o düşünceyi, o siyasi partiyi ya da derneği, şu ya da bu nedenle beğenmiyorum; benimsemiyorum.

Bir düşünceyi, siyasi partiyi ya da derneği bir kişinin [örneğimizde bir gazetecinin] beğenip beğenmemesi onun demokratik hakkıdır; tercihidir.

Ama o gazetecinin, kendi kişisel beğenisinden yola çıkarak, halkın haber alma hakkını; bir başka deyişle olanın/bitenin gerçeğini halktan saklaması -asla- hakkı değildir.

Bu bir sansürdür.

Kendi görüş ve düşüncelerini [demokrasiyi iğdiş ederek] halka dayatmaktır.

Aynı zamanda da ilkelliktir; çağ dışılıktır. Faşizmin küçük bir prototipidir...

Demokrasiyi içine sindirememek, güdümü altında olduğu "her neyse onun" altında ezilmektir; kişiliğini ve özgürlüğünü bir yerlere ipotek etmektir.

Esasen güdümlü olma edimi, özgürlüğünden ve kişiliğinden vazgeçme anlamına gelir.

Kendi düşüncelerini, izlenen amaç ya da çıkar doğrultusunda rafa kaldırmak demektir.

Özgür insan, öncelikle kendi düşüncesine, her türlü çıkar hesabının etkisinden kurtularak, sahip çıkan insandır.

Ötesi... "duygusal[!]" ilişkilerdir; akça/pakça işlerdir.

Ve karışık bir sanat ya da daha doğrusu, böyle bir "zanaat"tır, vesselam.

@farukhaksal42

www.soruyusormak.com

 
Toplam blog
: 913
: 485
Kayıt tarihi
: 30.01.09
 
 

1942 yılının Şubat ayında Bursa'da (Mehmet Kemalettin'den olma, Emine İffet'ten doğma olarak) dün..

 
 
 
 
 

 
Sadece bu yazarın bloglarında ara