Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

12 Temmuz '09

 
Kategori
Ekonomi - Finans
 

Başkan Özdemir, tarım sektörü ve kayıt dışı ekonomiye dikkat çekti.

Başkan Özdemir, tarım sektörü ve kayıt dışı ekonomiye dikkat çekti.
 

Başkan Özdemir,önemli konulara dikkat çekiyor.


Mersin Ticaret Borsası Başkanı Abdullah Özdemir, yaptığı başarılı açıklamalarla ülke gündeminde pek çok önemli konuya parmak basıyor. Mersin Ticaret Borsası Başkanı Özdemir'in gündeminde şimdide''Kayıt dışı Ekonomi''var. Özdemir'in önemli açıklamasını hepimizin çok iyi anlayalım:

Türk ekonomisinin en önemli sorunlarından birisinin, çok büyük bir orana ulaşan kayıt dışı ekonomi olduğundan kimsenin kuşkusu yoktur. Son yıllarda gerek DPT gerekse Hesap Uzmanları Kurulu' nun yaptığı çalışmalar, kayıtdışı ekonominin, kayıtlı ekonomiye oranının %60' ın üzerine çıktığını göstermektedir. Kayıt dışı ekonominin bu boyutlara ulaşmasının yarattığı sakıncalar herkesin malumudur.

Kayıt dışı ekonomi ile mücadelede, polisiye önlemlerin artırılmasından çok, kayıt dışı ekonomiyi besleyen nedenlerin ortadan kaldırılması yaklaşımının benimsenmesi gerektiğini düşünüyoruz. Sivrisineklerin tek tek öldürülmesi yerine, bataklıkların kurutulması gerekir. Bu bataklıklardan bir tanesi de, tarım sektörüdür.

Bu sektörde işletme sayısından, çalışan sayısına, üretim faktörlerinden, üretim miktarına kadar hiçbir şey belli değildir. Yüz binlerce vatandaşımızın nüfus kaydının, yüz binlerce hektar arazinin tapusunun bile olmadığı ülkemizde, elbette tarım sektörünün kayıt içine alınması çok kolay bir iş değildir. Ancak, alınacak bazı basit önlemlerle tarım kesiminin tamamının olmasa bile, önemli bir kısmının kayıt içine alınması mümkün olabilir.

Tarım, diğer sektörler için girdi sağlayan bir sektör konumunda olduğu için, tarımın kayıt içine alınması, tarıma bağlı sektörlerin de büyük ölçüde kayıt içine alınması sağlanmış olacaktır. Ancak, tarım kesiminde, üreticiler belgeli işlem yapmaktan kaçınmaktadırlar. Daha üretici aşamasında başlayan kayıt dışılık, diğer aşamalara ve ilgili sektörlere sirayet ederek, tüm ekonomiyi kaplayan bir kangren haline gelmektedir.

Bu sorunun çözümü ile ilgili önerilerimizi 5 ana başlık halinde toplamak mümkündür:

    Borsada tescil ettirilmek şartıyla halen bitkisel ürünlerde %2, hayvansal ürünlerde %1 olarak uygulanmakta olan zirai stopaj oranları sıfırlanmalıdır. Böylece borsada işlem yapmak cazip hale gelecektir. Borsa dışında gerçekleştirilen işlemlere uygulanan %4 ve %2 oranındaki zirai stopaj uygulaması ise devam etmelidir. Halen meyve-sebze, hayvansal ürünler ve pirinç gibi gıdalarda %8 olarak uygulanan KDV oranları, diğer temel gıda maddelerinde olduğu gibi %1 düzeyine çekilmelidir. Çiftçiler de vergi iadesi uygulamasından yararlanmalı ve alınacak vergi iadesi oranları, müstahsil makbuzundaki toplam matrahla orantılı olmalıdır. Çiftçilere sağlanan sübvansiyon, teşvik, gelir desteği ve zirai kredilerin miktarlarının belirlenmesinde müstahsil makbuzu ibrazı aranmalı, verilecek destekler, müstahsil makbuzundaki toplam matrahla ilişkilendirilmelidir. Çiftçilerimizin devlete güvenmeleri sağlanmalıdır.

Yukarıda özet halinde ifade edilen önerilerimizi biraz daha açalım:

1. Zirai Stopaj Vergisinin
Borsadan Geçen İşlemler İçin
Sıfırlanması:

Tarım sektöründe, kayıt dışı faaliyetlerin yaygın olmasının önemli bir nedeni, tarımsal ürünler ticaretine uygulanan ve kamuoyunda 'zirai stopaj vergisi' olarak bilinen Gelir Vergisi Kanunu 94/11'de yer alan 'Çiftçilerden Satın Alınan Zirai Mahsuller İçin Yapılan Ödemler' olarak tanımlanan vergidir. Üreticinin, borsa dışında yaptığı işlemler için %4 ve borsa içinde yaptığı işlemler için de %2 olarak uygulanan bu vergiyi ödemek istemeyen üreticiler, kayıt dışına yönelmektedir.

Devletimizin bu vergiden elde ettiği gelir ise, sanıldığı kadar çok değildir. Devletimizin zirai stopaj yoluyla elde ettiği gelir, 1999 yılında 127 trilyon, 2000 yılında 129 trilyon ve 2001 yılında ise 195 trilyon dolayında olmuştur. Zirai stopaj yoluyla toplanan vergilerin toplamı, İstanbul Boğazı' ndaki iki köprümüzün yıllık getirisinden biraz fazladır. Zirai stopaj yoluyla toplanan vergilerin, toplam gelir vergileri içindeki payı ise 2001 yılında %1, 3 olarak gerçekleşmiştir. Bu oran her yıl biraz daha küçülmektedir. 1995 yılında %3 olan bu oran, 2001 yılında %1, 3'e kadar düşmüştür. Zirai stopaj vergisinin, toplam vergi gelirleri içindeki payı 1999 yılında %0.9, 2000 ve 2001 yılında %0.5 dolayında gerçekleşmiştir.

Devletimiz, ticaret borsalarında tescil ettirilmek kaydıyla, zirai stopaj vergisi uygulamasına son verse, yıllık 200 trilyon civarında bir gelirden vazgeçmiş olacaktır. Ancak, bunun karşılığında, tarım sektörünün kayıt içine alınmasının önündeki en büyük engellerden birisini kaldırmış olacaktır. Tarım sektörünün halen kayıt dışında kalan kısmının, küçük bir bölümünün bile kayıt içine alınması ile fazladan elde edilecek KDV, Gelir ve Kurumlar vergisi ile bu vergi kayıpları kolaylıkla telafi edilebilecektir.

Yapılan çeşitli çalışmalar göstermiştir ki, borsadan geçen bir işlem sonucunda, devletin kasasına giren her 7 liradan sadece 1 lirası zirai stopaj vergisinden kaynaklanmakta, geriye kalan 6 liralık kısım ise KDV, gelirler ve kurumlar vergisi olarak toplanmaktadır.

Ülkemizde DPT verilerine göre, 2001 yılında 23, 4 katrilyon TL tutarında tarımsal üretim gerçekleşmiştir. Ancak bu sadece kayıtlara geçen rakamdır. Bunun en az yarısı kadar da kayıt dışı üretim olduğu düşünülürse, bu rakam 35 katrilyona çıkacaktır. 2001 yılı verilerine göre, bu rakamın sadece 10 katrilyon TL civarındaki kısmı ticaret borsalarından geçmiştir. 25 katrilyon TL' lik bir kısmı hiçbir vergiye tabi olmadan işlem görmüştür.

Bu kadar büyük oranlı bir kaçağın oluşması, tarım sektöründe çok ciddi sorunlara yol açmaktadır. Bu sorunların en önemlilerinden birisi, bu durumun yol açtığı haksız rekabet uygulamalarıdır. İşlemlerini kanunlara uygun olarak yapan ve vergisini ödeyen tüccarlar ile kara düzen çalışan ve mecbur kalmadıkça bir kuruş vergi ödemeyen tüccarlar arasında haksız rekabet oluşmaktadır. Bu haksız rekabet koşullarına dayanamayan dürüst firmalar da zamanla, kayıtdışına kaçmak zorunda kalmaktadır.

Zirai stopaj vergisinin, ticaret borsalarında tescil ettirilen işlemler için kaldırılması ve bu 25 katrilyonluk rakamın sadece 5 katrilyonunun bile borsalardan geçmesi halinde, devletin 200 trilyon TL dolayındaki zirai stopaj vergisi kaybına karşın, 1.2 katrilyon TL dolayında ilave KDV, Gelir ve Kurumlar vergisi kazancı olacaktır.

2. Bazı Tarımsal Ürünlerde
Uygulanan KDV Oranlarının
Düşürülmesi

Temel tüketim maddelerinden bazılarında (et, süt, bulgur, pirinç, meyve ve sebzeler vb.) KDV oranı %8 olarak belirlenmiştir. Bu oranın %1' e düşürülmesinin son derece yararlı olacağını düşünüyoruz. Aksi halde;

    Vergi oranlarının yüksek olması, ülkemizde zaten önemli boyutlara ulaşan kayıt dışı ekonomiye kaçışı hızlandırmaktadır. 'Naylon fatura' ticareti ortaya çıkmakta, sırf bu işle iştigal eden 'paravan şirketler' türemektedir. KDV oranlarının yüksek olması, hayali ihracatı teşvik etmektedir. Dürüst, kanunlara saygılı ve vergisini ödeyen tüccar, sanayici ve ihracatçılar böyle bir uygulama ile kayıt dışı işlem yapanların, naylon faturacıların, paravan şirketlerin ve hayali ihracatçıların karşısında haksız rekabete maruz kalmaktadır. Üstelik, hayali ihracatın ve buna bağlı olarak naylon fatura kullanımının artması ile birlikte, maliyenin kasasından negatif yönde bir kaynak çıkışı olmaktadır. Meyve-sebze, et, süt, yumurta, pirinç gibi temel gıda maddelerinde %8 oranında KDV uygulanması, yoksul kesimlerinin yaşam şartlarının biraz daha ağırlaştırmaktadır.

3. Müstahsil Makbuzu İbraz Eden Çiftçiler
Vergi İadesi Kapsamına Alınmalıdır

Kayıt dışı ekonomi ile mücadelede, vergi iadesi uygulaması önemli bir önlem olarak düşünülmelidir. Ancak, bu yapılırken, aşağıdaki hususlara özen gösterilmelidir:

    Gelir sahibi herkes (gelirini belgelemek şartı ile), vergi iadesi uygulamasından yararlanabilmelidir. Özellikle çiftçilerimiz, gelirlerini ellerindeki müstahsil makbuzları ile belgelemeleri halinde, bu uygulamadan yararlanabilmelidirler. Vergi iadesi kapsamına her türlü belgeli harcama girmelidir. Vergi iadesi oranlarının alt sınırları enflasyona göre her yıl yeniden belirlenmelidir. Mevcut oranlar ile toplam gelirin %4-5 dolayındaki bir kısmı, vergi iadesi olarak alınabilmektedir. Bu oranlar daha cazip olacak şekilde yeniden düzenlenmelidir.

Bunlar yapıldığında, on milyonlarca tüketici gönüllü bir vergi müfettişi haline gelecektir. Çiftçilerimizin de bu uygulamadan yararlanma olanaklarının ortaya çıkması ile birlikte, nüfusumuzun %40' ına yakın bir kısmının ekonomik faaliyetlerinin önemli bir oranı kayıt altına alınmış olacaktır.

Çiftçilerimizin müstahsil makbuzu kullanarak üretimlerini, vergi iadesi uygulaması ile de tüketimlerini kayıt altına almaya teşvik edilmeleri, kayıt dışı ekonomiye öldürücü bir darbe vuracaktır. Üstelik bu uygulamanın, getirisi maliyetinden daha yüksek olacağı için, kamu maliyesindeki dengeler de olumlu olarak etkilenecektir.

4. Tarımsal Destek Uygulamalarında
Müstahsil Makbuzu Esas Alınmalıdır

Ülkemizde sağlıklı bir çiftçi kayıt sisteminin olmadığı herkesin bildiği bir konudur. Çiftçi kayıt sisteminin sağlıklı olmaması, tarımsal destek uygulamalarından beklenen faydaların ortaya çıkmasını engellediği gibi, ülkemizin kıt kaynaklarının verimsiz kullanım ve suistimal nedeniyle heba edilmesine yol açmaktadır.

Sağlıklı bir çiftçi kayıt sisteminin kurulması, önemli ölçüde finansal ve insan kaynağı gerektirmektedir. Üstelik kaynak sorunu aşılsa bile, bu sefer de zaman faktörü karşımıza çıkmaktadır. Yani sağlıklı bir kayıt sistemin kurulması uzun dönemli bir çare olabilir.

Halbuki, her türlü tarımsal desteğin (sübvansiyon, prim, doğrudan gelir ödemesi ve ucuz kredi vb.) verilmesinde, müstahsil makbuzu ibrazının şart koşulması halinde, kıt kaynaklarla ortaya çıkarılan bu destekler, gerçek üreticiye gitmiş olacaktır. Bu şekilde suistimallere karşı ciddi bir önlem alınmış olacaktır.

Bu desteklerin verilmesinde, müstahsil makbuzundaki matrahların esas alınması halinde, "kim küçük kim de büyük üreticidir" sorusuna en doğru ve kestirme biçimde cevap verilmiş olacaktır.

Bu şekilde, çiftçi kayıt sisteminin olmamasından doğan boşluk, kısa dönemde ve fazla bir kaynağa ihtiyaç duyulmadan çözülmüş olacaktır.

5. Çiftçilerimizin
Devlete Güvenmeleri Sağlanmalıdır

Genel olarak çiftçilerimizde devletimize karşı bir güvensizlik söz konusudur. Pek çok üretici, müstahsil makbuzu kullanması halinde, gelir vergisi ödeyeceğini düşünmektedir. "Şimdi olmasa bile, ileride benden vergi alırlar" endişesi son derece yaygındır.

Halbuki, 193 sayılı Gelir Vergisi Kanunu'nun 4369 sayılı kanunla değişik 54. maddesi uyarınca, ülkemizdeki üreticilerin çok büyük bir kısmı, defter tutmak ve beyanname vermekten muaf tutulmuşlardır. Bu gerçeğin tüm üreticilerimize çok iyi biçimde anlatılması gerektiğini düşünüyoruz. Bu konuda, devlet, özel sektör ve ziraat odaları işbirliği yapmalı, üreticinin korkusunun yersiz olduğu anlatılmalıdır.

Üreticideki bu yersiz korkunun yenilmesi, tarım sektörünün kayıt içine alınmasında, son derece önemli bir aşama olacaktır.

SONUÇ

Elbette yukarıda sıraladığımız öneriler genel bir bakış açısını yansıtmaktadır. Teknik detaylar üzerinde ciddi bir çalışma yapılması gerekir. Ancak, bakış açımızın, genel olmasına karşın, sağlam bir mantığa, iç tutarlılığa, uygulanabilirliliğe ve yıllardır bu sektörde çalışan, deneyim sahibi iş adamlarımızın ortak aklına dayandığı unutulmamalıdır.

Ayrıca, önerilerimizin bir bütün olarak ele alınması gerekir. Hedeflenen amaçlara ulaşılmasında bütünlüğün bozulmaması çok önemlidir

 
Toplam blog
: 775
: 835
Kayıt tarihi
: 20.06.08
 
 

1958 doğumluyum. Uzun yıllardır Mersin'de Gazeteci-Yazar olarak görev yapmaktayım. 1999 seçimleri..