Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

26 Ocak '15

 
Kategori
Güncel
 

Başkanlık üzerine bir laf ifrazatı

Başkanlık üzerine bir laf ifrazatı
 

Başkanlık sistemi üzerine tartışmalar ciddi biçimde sürüyor. 
 
Kimi bu sistem bize uymaz, ülke bölünür diyor. 
 
Kimi başkanlığın, yönetimi bir çeşit krallığa dönüştüreceğini söylüyor.
 
Kimi ise tam tersini düşünüyor, başkanlık sistemi sayesinde işlerin daha iyi yürüyeceğini iddia ediyor.
 
Bazı uzman Profösörler, "sistem ülkemizde yürümez" derken, diğer bazıları da "bal gibi yürür" diyor.
 
Yazarları, çizerleri, uzman ve akademisyenleri bir yana bırakıp kendimle başbaşa kaldığımda bu tartışmaları son derece önemsiz ve anlamsız buluyorum. Çünkü ben, bir ülkedeki yönetimin adının veya şeklinin hiç bir önemi olmadığına inanıyorum. Bundan ötürüdür ki, bunca yıl okumuş, tahsil görmüş, tecrübe edinmiş insanların bütün ümitlerini kelime ve kavramlara bağlamış olmalarına şaşıyorum.
 
Halbuki herhangi bir ülkeyi cumhuriyet, demokrasi, başkanlık, monarşi, oligarşi kelimeleri veya onların altına yazılan açıklama cümleleri yönetmiyor. Yani bir idare biçimini tanımlayan kelime veya kavramlar, zamanla canlı organizmalar haline gelip devleti yönetmiyorlar. Ayrıca, yönetmeye proğramlanmış dijital robotlar da olmuyorlar. Bunlar her zaman ve daima, üzerlerine ideal anlamlar yüklediğimiz kelime ve kavramlar olarak kalmaya devam ediyorlar
 
O zaman şunu bilmemiz gerekiyor. Bizi, yüce ve kutsal anlamlar yüklediğimiz demokrasi, anayasa ya da kanunlar değil, seçilmiş veya atanmış insanlar yönetiyor. O zaman, insan faktörünü nazara almadan, herhangi bir yönetim biçiminin niceliği hakkında sarfedilen sözlerin, getirilen eleştirilerin hiç bir anlamı bulunmuyor. En ideal sistemi de getirseniz, en mükemmel anayasayı da yapsanız sonuçta bunu hayata geçirecek olan (seçilen/atanan) insanlardır.
 
Belki birden fazla nesil anayasamızın, kanunlarımızın yetersizliğini anlatan şikayetleri dinleyerek büyüdü. Yıllarca, 1982 anayasasının bir darbe ürünü olduğu, bununla devletin yönetilemeyeceği tekrarlanıp durdu. Anayasa'nın bir çok madesi değişti, medeni kanun, ceza hukuku kökten yenilendi ama sıkıntılar, dertler sona ermedi. İdareden, yargıdan hatta yasamadan kaynaklanan rahatsızlıklar devam etti, hala da ediyor. 
 
Her ne hikmetse kimse, bir ülkeyi veya ülkeleri kelime ve kavramların değil, seçilmiş ve atanmış insanların yönettiğini düşünmedi/düşünmüyor. Bir Allah'ın kulu da kalkıp "yahu arkadaşlar, galiba problem yönetimin biçiminde, tabi olduğumuz kanunlarda değil, kendimizde" demedi/demiyor.
 
Sanki yürütme, ülkenin idare şeklinin, yasama meclis binasının, kararlar da kanunların elindeymiş gibi herkes eksikliği kelime ve kavramlarda arıyor. Kimse yönetimi, kendi ideolojik duruşununun, akraba, cemaat, tarikat, aşiret veya soy sop bağlantısının bu hale getirdiğini, esasen kanunların değil kafaların değişmesi gerektiğini farketmiyor.
 
Başkanlık sistemi bize uymazmış; şurası şöyle, burası böyleymiş. Parlementer sistem daha iyiyiymiş. Öyle ya, parlamenter sistemi getirenler, önce ölçüp biçmişler, enini boyunu hesaplamışlar, sınayıp denemişler; sonra da "bu bize uyar!" deyip almışlar. Buna insanın aklıyla alay etmek, vatandaşı aptal yerine koymak denir. Bana göre, yönetim şekilleri ya da kanunlar hakkında ileri geri söylenen sözlerin, ortaya atılan iddiaların hiç bir geçerliliği yoktur. Her sistemin cezalandırıcı, sınırlayıcı, özgürlükleri kısıtlayıcı yasa ve kuralları vardır. Hiç bir sistem, "kim kime, dumduma"  biçiminde sonsuz bir yapıp etme serbestliği sunma lüksüne sahip değildir. O nedenle, problem bir yönetimin şeklinde değil, onu uygulayan insanların zihnindedir. Yargıdaki, bürokrasideki, yönetimdeki kişilerin vicdanlarının, kendi ideolojilerini hakim kılma hırsıyla malül olduğu bir toplumda, yönetimin adının "parlamenter sistem veya başkanlık olması" neyi değiştirir ki? 
 
Adı, şekli, biçimi ne olursa olsun; beceriksiz, takıntılı, dediğim dedikçi liderlerin, kendi inanç ve ideolojisini hakim kılma amacındaki bürokratların eline geçen yönetimlerden hayır gelmez. Bu yönetimlerin, yürütmesinden eşitlik, yargısından adalet ilkesine uygun sonuçlar çıkmaz. 
 
Bu konularda laf israfı yapanlar, geçmişimize şöyle bir baksalar başkanlık sistemiyle alakalı tartışmaların ne kadar boş ve gereksiz olduğunu anlayacaklardır. Bu ülkede, yüzyıllardır kullandığımız harfler bir gecede değiştirilerek milletin asırlık hafızası sıfırlanmmıştır. Sarık yerine şapka, şalvar yerine pantolon giydirilmiş, kadınların başları açılmış, halk oyunlarının yerini dans, sanat müziğinin yerini batı klasikleri almıştır... da olmamış mıdır? Yani en temel değerlerin bile hesapsız, kitapsız ademe mahkum edildiği bir ülkede kendini akıllı sanan bir kısım aydınlar engin bilgilerini konuşturarark, bu ülkede başkanlık sisteminin yürümeyeceğini söylüyorlar. Bence saçmalıyorlar. Çünkü aslolan sistemin adı ya da kendisi değildir, onu yürütecek olan insanlardır.
 
Başkanlık sistemi olursa ülke bölünürmüş! Eski Yugoslavya'da başkanlık sistemi mi vardı da paramparça oldu? Ya da Irak ve  Libya  başkanlık sistemi olduğu için mi bu hale geldiler?
 
Konunun uzmanları ya da meraklılar dünyadaki demokratik sistemleri öğrenmeli, incelemeli, vatandaşa anlatmalı ama "bu bize uymaz" iddiasında bulunmamalı. Çünkü yönetim biçimleri, doğa yasaları gibi sabit ve değişmez kurallar değildir. Buzdan bir evi sıcak ortamda ayakta tutamazsınız ama getirdiğiniz/getireceğiniz başkanlık sistemini yeni düzenlemeler yaparak kendinize uydurabilirsiniz. Bu, buzdan evi ayakta tutmak gibi imkansız değildir
 
Almanya, ABD, İsviçre ve Fransa'daki uygulamalara şöyle bir göz attım. Her birinin benzeyen ve ayrılan yanları var. Mesela, ABD'de sadece başkan varken, Almanya'da hem cumhurbaşkanı (başkan) hem de başbakan (şansölye)  var. İlkinde, eyaletlerin başında valiler, ikincide başbakanlar bulunuyor. 
 
ABD'nin (bazı değişiklikler yapılmış) eski bir anayasa ile yönetilebildiği, en demokratik ülke İngiltere'nin başında bir kraliçenin olduğu, üstelik anayasasının bile bulunmadığı bir dünyada yaşıyoruz ama hala elimizdeki vidaya mevcudun dışında uyacak somun yok demeye devam ediyoruz. Sanki, fizik kuralarıyla yönetim biçimleri aynı özelliklere sahipmiş gibi değişmezlik ve uyuşmazlık sancısı yaşıyoruz.
 
Toplam blog
: 462
: 707
Kayıt tarihi
: 28.04.07
 
 

Emekliyim. Herkes gibi benim de bir dünya görüşüm var. İnsanların farklı fikir ve inançlara sahip..