Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 

04 Eylül '06

     
    Kategori
    Gündelik Yaşam
     

    Başlarken

    Bu gün 4 Eylül. Sağlık sorunları nedeni ile ara verdiğim günlük hayatıma kaldığım yerden devam etme kararlılığı ile işe başladım. Ama sıkıntılı günlerde verdiğim bir karar var. Daha aktif bir yaşam... Evden işe, işten eve, yemek ye, tv seyret ve uyu... Hareketsiz, hımbıl ve kilolarıma kilo ekliyen bir yaşam. Artık bunu terkediyorum. Daha az ve etkin çalışma, kendime daha fazla vakit ayırma, daha sağlıklı beslenme ve spor. Bu arada ruhumu ve beynimi de daha sağlıklı bir yaşam için değişik şeylerle uğraşmak. Bu blog bunun küçük bir parçası... Daha çok kitap okumalı, mümkünse bir enstrüman çalmalı, fotoğraf makinasını yanımdan ayırmamalı, kamera ile değişik çekimler denemeli. Bunların hepsi yaşamıma farklı renkler katacak eminim. ahh bir de mutfakta da biraz zaman geçirmeli, evdekilere arada bir sürpriz yapmalı...

    Bu kadar yeter. Bu günün en önemli olayı Lübnan'a asker gönderilmesi için hükümetin meclise tezkere göndermesi ve TBMM deki oylama. Yapılan anketlerde yaklaşık %85 gönderilmesin cevabı çıkarken yorumlara baktığınızda bunun haklı bir duygusallık içerdiğini görüyorsunuz. Öyle ya; İsrail ve özellikle son yıllarda Ortadoğu'dan elini bir türlü çekmeyen ABD bu olayı istedikleri gibi şekillendirdikten sonra BM'yi kullanarak, İsrailin yaptığı katliam ve yıkımı BM gözetiminde uzunca bir süre sınırlarında tampon olarak kullanmak için dünya devletlerinden gelmelerini istediler. Bizim Başbakanımız ise bunun insani bir yardım olduğunu söyleyerek halkı saf yerine koydu.Halkın tepkisi bundan. Artık kimse salak değil. Başbakan kendini komik duruma düşürüyor.

    Elbette orada kimse ölmeyecek. Karşı çıkmamın nedeni, giden askerlerimizin olası bir saldırıya maruz kalmaları değil... Tüm dünyayı oyuncağa çeviren bu iki devletin oyunlarına alet olmamak. İsrail Lübnan topraklarını hallaç pamuğu gibi atarken, BM ülkeleri, Genel Sekreteri ABD'ye yalvarıyorlardı. " Ateşkes yapılsın". ABD cevap veriyordu " Daha değil". İsrail ABD'ye tamam deyinceye kadar ABD, BM'e kök söktürdü. Burada bir parantez açmak istiyorum. Birleşmiş Milletler artık etkin bir dünya ülkeleri birliği değil. Üçüncü Dünya ülkeleri veya az gelişmiş ülkeler sınıfında yer alanlar, daimi üyeler denen 6 ülkenin kölesi durumunda. Onlar hayır derse hiç bir şey olmuyor. Bu ne biçim iştir?İşte gördünüz Lübnan inliyor, insanlar ölüyor, bir tek ABD yüzünden BM karar alamıyor. Böyle bir BM neye yarar. Ya bu ülkenin oy hakkını diğerleri ile aynı seviyeye getirmeli, ya da bu kuruluşu fesh etmeli. Evet, kaldığımız yerden devam... İsrail ve ABD, İsrailin güvenliği için yeterli bir sınır tampon bölgesi yaratıldıktan sonra Barış Gücünün gelmesini istediler. Fransa, Almanya, İtalya balıklama atladı. Bizim Başbakan'da. Hemen söz verdi Bush'a. Ama ülkede anketler hiç de Başbakan ile aynı fikirde değildi. Bu sefer aynı düşünmeyenleri ülkeye ihanet ile suçladı niye ise... Öyle ya bizim oradan ne çıkarımız vardı ki gitmezsek kayba uğrayalım? Ya da cahil halka anlatılmayacak devlet sırları olmalıydı... Yırtınıyordu Başbakan, " Gitmeliyiz..." Bilemiyoruz. Bir kaç nedeni olabilir. Bir gün sonra Türkiye'ye gelecek Bush'a jest olsun diye... 1 Mart tezkeresinin etkisini silmek için... Bir dönem Türkiye'nin de başına bela olan Hizbullah'tan çaktırmadan kurtulmak için... PKK konusunda ABD'den gelmesi muhtemel yardımları kaybetmemek için... Sonucu hep birlikte göreceğiz, beklentim tezkerenin kabul edileceği yönünde.

    Bu kadar konuşmuşken İstanbul Eminyet Müdürü Sayın Cerrah'a da değinmeden geçemiyeceğim. Sayın Müdür, ne özel yetenekleriniz var ki pankart açan 4 öğrencinin ne olduğunu hemen anladınız. Bu arada eğer halkın tepki gösterip yakaladığını kendince cezalandırması normal ise size hiç mi hiç ihtiyaç yok. O makamı boşuna işgal etmeyin, devletin de parasına yazık olmasın. Nasılsa İstanbul halkı sizi dinledi ve bakın İsmailağa Camii'nde meydana gelen olayın failini hemen halletti. Ne hakim lazım, ne savcı, ne hapishane. İki dakikada temiz iş. En iyisi siz emekliliğinizi isteyin. Bu arada cami cemaatinin hallerini de gördünüz. Atatürk; "Türkiye Cumhuriyeti bir şeyhler ve tarikatlar yurdu değildir" derken, bunu kime söylemişti acaba... 80 öncesi Fatih'te bu görüntüler yoktu. Özal geldi ( ki ben de partisine oy verdim) bu tarikatlar geliştikçe gelişti. Devlet bunlara dokunmaz oldu. Daha doğrusu bunlardaki devlet korkusu yok oldu. Sonra Özal'ın annesi Süleymaniye Camiinin avlusundaki mezarlığa defnedildi. Nakşibendi Şeyhi M.Zahit Kotku'nun yanına. Şimdi Fatih ya da Çarşamba'ya yolunuz düşerse şaşırmayın. Kendinizi İran'da sanabilirsiniz.

    Bu ilk gün yazım ; umarım iyi olmuştur. Herkese iyi bir gün diliyorum.

     
    Toplam blog
    : 1
    : 395
    Kayıt tarihi
    : 04.09.06
     
     

    1960 İzmir doğumluyum. Evliyim bir kızım var. Yaşadığım çevrenin, semtin, şehrin, ülkenin doğal, sağ..

     
     
     
     

     
    Sadece bu yazarın bloglarında ara