- Kategori
- Sosyoloji
Başlıksız, yorumsuz, mesajsız !

İlk okulda hani, bizim zamanımızda öyleydi, şimdi nasıl bilmiyorum . Küme küme olurduk, ünite dergileri vardı. Her küme grup çalışması yapardı , verilen ödevlerde, deneylerde falan.
Bir gün öğretmen bizim kümeye bir ödev verdi; dedi ki;
Öğretmen:- çocuklar siz, çevrenizdeki büyüklerinizden hatta varsa o dönemi birebir büyüklerinden dinlemiş olanlardan, hatta ve hatta varsa, bizzat o savaşa katılmış olanlardan birini bulun ve söyleşi yapın. Çanakkale savaşını yaşayan tarihlerden alın gelin. dedi
Bu arada aramızda bulunan Ahmet dedi ki;
Ahmet:- Öğretmenim benim çok yaşlı bir dedem var, Çanakkale savaşına katılmış, onla söyleşi yapsak olurmu, onun dediklerini yazak mı?
Öğretmen .- harika olur, hatta hadi benden size izin, hemen gidip hazırlayın ödevi.
Neyse efendim, iki kız üç erkek Ahmetlerin evine gittik. Tabi Ahmetlerin evine gidiyok ya; Ahmette bir havalar bir havalar, kral kesildi başımıza, dede onun dedesi ya, kızlara hava atıyor, kızlarda hemen Ahmetin etrafındalar. Bir dedesizliğin ettiğine bak. Neyse efendim, vardık Ahmetlerin evine girdik. Dedesi yaşlı, sedirde oturuyor, bir minderin üzerine yastığı koymuş sökenmiş (yaslanmış) arkasına. hafiften uyukluyor. birazda sinirli bir adama benziyor. Ahmet uyandırsana dedeni, konuşalım diyoruz. Ahmet korkusundan uyandıramıyor. kızar , Allah muhafaza bastonu atıverir diyor. Len ne aksi bir dedeye çattık diyorum ben içimden.
Neyse o esnada Ahmetin ninesi geldi yanımıza.
Nine:- abooovvv gınalı guzularım hoşgeldiniz, Ahmetimin arkadaşları mısınız siz?
çocuklar(biz):- evet ninecim.
Nine:- oyy oy oy! sizi yaradan Allaha gurban olurum ben. Açmısınız? iki yumurta gırıverem mi, yanınada yufka açıverem he!
ahmet:- Yok nine! işimiz var, dedeme bişey soracaktık, öğretmen ödev verdi, dedem şu çanakkale savaşına katılmış ya, onu anlattıracaz, ama nasıl uyandıracaz bilemiyom, sen bir uyarsana dedemi kalksın!
Nine:- Tamam yavrum. -Heeyyy ! Kerim ağa! kalk hele kalk! bak kimler gelmiş! Kerim ağa, kalksana öle dal aykırı yatmışsın! kalk bakalım misafirlerin gelmiş. Çocuklar sana bişey diyecek, beri bak bakalım, üzme şu yavruları.
Dede kalktı, bir gerindi, gözleri ovuşturdu. kendine geldi.
Dede:- hee buyrun bakalım çocuklar! ne diyonuz!
Ahmet:- ya dede! öğretmen ödev verdi! şu Çanakkale savaşını anlatsana , bak hepimiz kağıt kalem hazırladık, sen diyecen biz yazacağız, sonrada öğretmen not verecek! hadi dede ya! Çanakkale savaşı, savaşmışın ya sen orda, anlatırdın hep, hadi bidaha anlat!
Dede:- OOOhhooo! Yavrum! ÇANAKKALE DE DÜŞMANIN ANASINI ............ ! ( küfrün gerisini yazamıyorum..:) efendim bilginize)
tabiki, sonuç olarak biz orada ödevi yazamadık.
Neden yazamadık ?
Çünküüü; yazdıklarımızdan küfürleri ayıklayınca , geriye bişey kalmadı!
-Len Ahmet! senin deden de, ne gavır küfür edermiş lan!
Çukurovam,
Kundağımız, kefen bezimiz
Kanı esmer, yüzü ak.
Sıcağında sabır taşları çatlar,
Çatlamaz ırgadın yüreği.
Dilerse buluttan ak,
Köpükten yumuşak verir pamuğu.
Külhan, kavgacıdır delikanlısı,
Ünlü mahpusanelerinde Anadolumun
En çok Çukurovalılar mahpustur,
Dostuna yarasını gösterir gibi,
Bir salkım söğüde su verir gibi,
Öyle içten
Öyle derin,
Türkü söylemek, küfretmek,
Çukurova yiğidine mahsustur
........Ahmet Arif......
resim:album.comu.edu.tr